Yüzünde hissettiği acı daha fazla öfkelenmesine neden oldu. Neşe'nin suçsuz gibi davranması daha fazla delirtiyordu adamı. Her şeyi biliyordu artık. Kanıtları dahi vardı ama karısı hala inkâr ve suçlama derdindeydi.
Aptaldı. Kelimenin tek anlamıyla aptaldı. Ona kandığı için, onda kendini kaybettiği için. Bir de Neşe ile yarım kalınmışlığının tamamlandığına inanmıştı. Tamamlanan hiçbir şey yokmuş aslında, kandırılan bir adamdan başka hiçbir şey yokmuş.
İnanmak istememişti. Yapmaz demişti ama kanıtlar... O kanıtlara bile inanmak gelmemişti içinden ama her şey o kadar gerçekti ki ne kadar kabullenmek istemese de gerçek sert bir rüzgâr gibi yüzüne çarpmıştı.
Bakışlarını kendisine nefretle bakan kadına çevirdi. Ona karşı nefret bile hissedemiyordu artık. Aksine kendineydi nefreti sadece. Neşe'nin kendisini kandırmasına izin verdiği ve onu bu hale getirmesine ses çıkarmadığı için en büyük nefreti kendisineydi. Anlamalıydı ama. Neşe ondan bir vebalı gibi kaçarken bunun nedenini sorgulamalıydı. Onu karısı yapmak yerine gerçeklerin peşinden gidebilirdi.
Bir süre ikisi de konuşmadı. İçlerinde ki nefreti tüm açıklığıyla birbirlerine gözleri anlatıyordu adeta. En sonunda Neşe sessiz kalma orucunu bozdu. Sinirden ve ağlamaktan kızarmış burnunu çekti. Titreyen bedeni ayakta dur zor durduğunun en büyük belirtisiydi fakat Selim'in umurunda değildi.
"Gidiyorum ben."
Sesi öfkeli ve netti. Aldığı karardan dönmeyeceğini gösteriyordu adeta. Selim bunun karşısına alayla gülümsedi. Gidecekmiş. Selim'in hayatını mahvedip nereye gidiyordu acaba? Bu kadar kolay kurtulabileceğini mi sanıyordu tüm yaptıklarından?
"Nereye?" diye alayla sordu. Belki hayatında başka adamlarda vardı. Bu düşünce damalarında öfkenin gezinmesine neden oldu. Çehresi sertleşti. Onu kolundan tutarak kendi bedenine doğru çekti. İzin vermezdi. Gitmeyecekti bir yere.
"Bırak beni! Senin bir daha yüzünü görmek istemiyorum."
"Bu kadar kolay mı kurtulacağını sanıyorsun?"
"Ben bir şey yapmadım Allahın belası! Pişman olduğun zaman seni asla affetmeyeceğim."
Ne kadar çok isterdi Neşe'nin haklı olmasını. Lakin gördüğü gerçeklerden sonra söylediklerinin hiçbir önemi yoktu.
"Affetmesi gereken biri varsa o da benim Neşe! Benim de seni affetmek gibi bir düşüncem yok!"
"İnanmıyorsun bana..." dedi genç kadın acıyla. İnanmıyordu adam. "Gitmeme neden karışıyorsun o halde?"
İstemiyordu gitmesini. Hazır değildi onun yokluğu ile karşılaşmaya. Evet, yaptıklarını bir ömür boyu affedemezdi, belki ona daha da kötü davranacaktı ama gitmesine hazır değildi. Bir süre daha onun varlığıyla sarmalanmalıydı bedeni. İçinden geçen düşünceler bunlar olsa dilinden dökülen sözler fazlasıyla acımasızdı.
"Bana yaptıklarının bedelinin olmayacağını mı düşündün? O bedeli çekmeden hiçbir yere gidemezsin."
"Hastasın sen... Gideceğim hiçbir şey engel olamaz bana!"
"Öyle mi? Tüm bunları babanın duymasını hatta tüm gazetelerde manşet olmaya razıysan gidebilirsin."
"Yapamazsın..."
Yüzünü biraz daha karısının yüzüne yaklaştırdı. Ondan yayılan o baş döndürücü kokuyu önemsememeye çalışarak sözlerini dile getirdi. "Öyle bir yaparım ki... Benim kaybedecek bir şeyim yok!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Selim
General Fiction''Taksi şoförlüğünden, şirket CEO'luğuna uzanan bir hayat...'' - Selim babasını çok küçük yaşta kaybettiğini sanıyordu... Bir gün evine gelen takım elbiseli iki adam sayesinde öldüğünü sandığı babasının iki gün öncesine kadar yaşadığını öğrendi. Dah...