BÖLÜM 2

77.3K 1K 66
                                    

MERHABA SEVGİLİ OKUYUCULAR.
YENİ BÖLÜM SİZLERLE, DEĞERLİ DÜŞÜNCELERİNİZ BENİM İÇİN ÖNEMLİDİR, SEVGİYLE KALIN...

İstanbul'a geleli bir süre olmuş, artık alışmıştık. Apartmanda herkesi yavaş yavaş tanımıştık. İyi insanlarda vardı, vicdanlı ve şefkatli. Kötüleride vardı büyük burunlu, mesafeli. Nadire abla vardı ikinci katta oturuyordu. Dul bir kadın, emekli. Delikanlı bir oğlu var Sertaç, onunla yaşıyor. Oğlu da iyi ve eğlenceli biri, çok fazla arkadaşı var. Artık hepsini görmeye alışığım, çünkü sık sık Sertaç'ı almaya geliyorlar ve gece yarılarında eve geri bırakıyorlardı.

Bu arkadaşlarından biri de Engin. Git gide platonik olarak birşeyler beslediğim, yakışıklı erkek. 30 yaşlarında ve belli ki maddi olarak iyi bir konumda. Sık sık gelir, hatta evlerinde bile kalır Sertaçların. Onu görünce elim ayağıma dolaşıyor, o da sanırım bunu farkediyor ve gülüyor bazen ve geçip gidiyordu.

İyi gidiyor gibi herşey, babam olacak vicdansızın tavırları dışında. Anneme ve bana hala aşağılayıcı şekilde hareket ediyordu. Anneciğim bu iş bize yetmezmiş gibi, komşuların tavsiyesi ile temizliğe gitmeye de başlamıştı. Evlere gidiyor, koskoca evleri tek başına temizliyor ve güzelde para kazanıyordu. Ancak öyle yoruluyordu ki, bunu hissediyordum. Bunların üzerine bir de babamın tutumu, annemi iyice taşırmıştı.

Babam yine köydeki gibi, zar zor işlerin ucundan tutar, zil çaldımı beni yollar, bakkala annemi yollardı. Acımasız adi şerefsiz, kapı önünde oturur gelen geçenin karılarını gözlerdi. Böyle bir şerefsizdi hala.

Birgün ben servise çıktığımda, evde kavgaya tutuşmulardı ki,ben geldim ve içeriye daldım. Diyalogları devam ediyordu, annemi hiç böyle görmemiştim:

- Yeter be, yeter! Canımdan bezdirdin, insanım ben insan.
- Sus kadın çarparım şimdi bak!
- Çarp hadi, çarpsana adi herif! Kızla biz hayvan gibi çalışalım, sen kapıda otur keyif yap, karı kız gözle. Oh ne ala memleket!

Babam anneme bir tokat attı ve dövmeye başladı. Hemen koştum aralarına girmeye çalıştım. Ben de nasibimi alıyordum bu kavgadan, ama annemi bu şerefsizin ellerinde bırakamazdım.

- Baba, baba dur vurma!
- Çekil git lan sende, kaphe!
- Vursun kızım bırak, son vuruşu! Vursun!
- Yapmayın, nolur yapmayın!

Gözyaşları içerisinde müdahele ediyordum, ancak gücüm kuvvetim yetmiyordu. Annemin ağzını burnunu, kan içinde bırakmıştı şerefsiz adam. Annem ayrıldıkları an odaya geçti, bir pazar çantasının içine birkaç parça eşya koyup, kapıyı vurduğu gibi çıktı evden.

Şok içindeydim o an, peşinden koşmak yerine ağlama krizi geçiriyordum. Babam olacak pislik ise, masasına çökmüş rakısından bir yudum daha alıyordu.

Bir anda kendime geldim ve sokağa fırladım ''Anne!'' diye feryat ederek, ancak yoktu. Terketmişti bizi, evi, babamı, hatta beni bırakıp gitmişti.

Ağlamaktan helak olup, bulamayacağımı anlayınca eve döndüm.

Eve girdiğim anda bir şok daha geçirmiştim. Az önce karısı evi terkeden bu şerefsiz, kelli felli öküzün biriyle oturmuş kahkaha eşliğinde içki içiyordu. Beni görünce söze girdi:

- Kız! Halil abin gelmiş bak, hoşgeldin desene ulan.
- Hoşgeldiniz.

Endişeli gözlerle sözümü bitirmiştim. Adam bana tuhaf tuhaf bakarak, iç geçirir bir ses tonuyla cevap verdi:

- Hoşbulduk, hoşbulduk.

Ben anında mutfağa koştum. Bulaşık falan ne varsa, kendimi onlara vermeli ve bu ağır yükü hafifletmeliydim. Ne yapacağımı bilemez bir haldeydim. Gözlerimden yaşlar süzülüyor ''Annem, nereye gittin nereye?'' diye diye bulaşıkları sudan geçiriyordum.

Bir süre sonra, arkamdan birinin sarılmasıyla irkildim ve kendimi kurtarmaya çalıştım. Halil'di arkamdan sarılan şerefsiz.

- Ha....Halil abi bırak napıyorsun? Bıraksana!
- Kıvranma yavrum, gecemiz uzun, ver bir öpücük bakayım.
- Bırak dedim...Baba!
- Ne babası lan kahpe! Senin için beş yüzlük saydım babana.

Kendimi kaybetmek üzereydim. Babam beni para karşılığı satmış mıydı bu adama? Bu olanlar gerçek miydi? Bu düşünceler eşliğinde, ağlayarak bir hamle ile bıçağı ele geçirdim. Bıçağı kaptığımı görünce, benden uzaklaştı şerefsiz.

- Öldürürüm lan!Öldürürüm seni uzak dur. Allah belanızı versin, uzak dur benden.

Bıçak elimde odaya koştum, babamın suratına ''Puuu haysiyetsiz herif!'' diyerek tükürdükten sonra, "Nereye ulan?" sözlerine kulak asmadan, hırkamı giyip evden çıktım.

Gecenin bir yarısı olmuştu. Nereye gidecektim ben? O evde olmaktansa, artık sokaklarda olmayı bile yeğlerdim. Korkulu adımlarla ilerlemeye başladım, karanlık sokaklarda. Bir süre sonra yanımda, bir araç durdu.

Donup kaldığımı hissettim ve araca bakamadım bile. Pencereyi aralayıp:

- Gül? Sen misin? Napıyorsun sokaklarda yahu?

Yavaşça döndüm ve:

- Eee.Eengin! Ben, şey, ben...
- Söyle söyle ne oldu böyle, ağlamışsında sen?
- Evi terkettim.
- Hay Allah, nereye gideceksin bu saatte? Hadi atla bende kalırsın.
- Şey, nasıl olur, bilmem ki?
- Atla atla, gel hadi.

Engin'in arabasına tereddütlü adımlarla ilerledim ve kapıyı açtım. Tereddütlerim, ilerde olacakların sessiz habercisiydi ve ben bunu bilmiyordum. Platonik aşk beslediğim adamın aracına bindiğim an, kendimi salakça güvende hissetmiştim. Gecenin bir yarısı, boş sokaklarda Engin'in evine doğru yola çıktık.

GENELEV GÜLÜ [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin