BÖLÜM 45

7.2K 250 13
                                    

MERHABA DEĞERLİ DOSTLAR. YENİ BİR BÖLÜMLE DAHA SİZİNLEYİM. ÇOK GÜZEL YORUMLAR ALIYORUM. TABİ Kİ ELEŞTİRİLER DE ALDIĞIM OLUYOR ARA SIRA. HERKESE TEŞEKKÜR EDERİM.

AYRICA BİR OKUYUCUMUN HABER VERMESİYLE FARKETTİĞİM ''GENEL KURGU'' KATEGORİSİNDE DÜN 3. SIRADA, BUGÜN İLK 5'TE OLDUĞUMUZU GÖRDÜM. HEPİMİZİN BAŞARISIDIR BU, HEPİMİZ ADINA MUTLU OLDUĞUMU BİLMENİZİ İSTİYORUM. HEPİNİZİ SEVİYORUM, SEVGİLER SAYGILAR.

'' Tanıdım seni ben Nurgül, apartmanımızda çalışan Nurgül'sün sen. Ailecek çalışıyordunuz.''

Duyduğum cümle karşısında şok olmuştum. Arkama bakamıyordum, yine birşeyler düşünmeye başlamıştım. Tabakların geri kalanını sudan geçirirken gitmesini ümit ediyordum. Ancak getirdiği diğer tabakları masanın üzerine koyarken, sözüne cevap beklediği için gitmediği de belliydi.

Derin bir nefes aldım ve Sertaç'a döndüm yüzümü. Endişeli olduğumu anladığına emindim.

- Evet, benim. Ama sus lütfen, bu konuyu şu an konuşmayalım.

- Yok yahu birşey demek iç..

- Ne söylemek istiyorsan, gerçekten şimdi zamanı değil Sertaç.

Yanına doğru ilerledim ve kulağına yakın bir cümle daha sarfettim.

- Eminim ki şu anın nedenini merak ediyorsun. Şu konumda oluşumuzun sebebi Engin. İstanbul'a döndüğümüzde görüşme şansımız olursa anlatırım neler olduğunu.

- Ya, ben birşe.. Peki peki merak etme, bu konu konuşulmadı. Birbirimizi de tanımıyoruz. İstanbul'da görüşelim seni dinlemek isterim.

Aslında sadece Sertaç'a değil, tüm dünyaya haykırmak isterdim bu adamın beni düşürdüğü durumları. Yaptığı erkeklikle uzaktan yakından alakası olmayan, şerefsizliklerini herkes bilsin isterdim. Ama ne mümkün? Tutuyordum işte içimde, lanet olsun ki sevdiğim adam da, bu piçin kardeşi çıkmıştı.

Ben yine derin düşüncelere dalmakla meşgulken, Sertaç içeri gitmişti ve ben farketmemiştim bile. Sevda ablanın ''Nurgül geliyor musun canım?'' diye seslenmesiyle kendime gelmiştim.

- Geliyorum abla bir saniye.

Hemen kendimi bu çöküntüden, enkazdan kurtarmalıydım. Yüzüme mutfak lavabosundan elime aldığım suyu vurdum. Derin bir nefes alıp, üzgün, kırgın, yorgun olmama rağmen, mutluluk maskemi yerleştirip içeri döndüm.

- Nerde kaldın canım?

- Tabakları sudan geçirdim abla, kurumasınlar Aslı'ya zorluk çıkmasın dedim.

- Ay yapma Nurgülcüğüm, vallahi mahçup oldum. Önemli değildi güzelim ya.

- Yok birşey olmaz Aslıcım, artık arkadaşız biz. Bak İpek, Sevda Abla ve ben aramızdan su sızdırmamaya çalışırız hep. İstanbul'a dönünce de mutlaka görüşelim, tabi eğer sen de istersen. Biz buna çok memnun oluruz.

- İstemem mi hiç, o nasıl söz öyle. Görüyorum ki hepiniz harika, sıcakkanlı insanlarsınız. Ben de çok mutlu olurum inan.

Aslı'da, Sertaç'ta iyi insanlardı. Bunu anlamak için aylar veya yıllar geçmesine gerek yoktu. Hele ki Sertaç, mutfaktaki diyalogumuzda adam gibi biri olduğunu belli etmişti. Benim iki kelimem karşılığında, susmuş ve bana güven vermişti. Başka biri olsa ''Engin'in sevgilisiydin sen, şimdi kardeşiyle berabersin. Ben bunu saklayamam arkadaşımdan.'' diye diretebilirdi.

Masaya geri oturdum ve sahte ama onların anlamayacağı tebessümümü yüzümden eksik etmedim. Nihat'ın elini tutmuştum istem dışı. Bana döndü ve sımsıcak gülüşü ile baktı. Sanki güçsüzdüm ve onun elinden, teninden güç alarak ayakta duruyordum.

Ben mutlu olmak istedikçe, önümüze yeni yeni pürüzler çıkıyordu. Nihat'ı yormayan ancak beni gerçekten yoran pürüzlerdi bunlar. Saklamaya çalışıyordum ve olmuyordu. Bir yerde birşeyler patlak veriyordu. Ne yapmalıydım, nasıl bir yol izlemeliydim? Yeni kararlar mı almalıydım yoksa? İşin içinden çıkmamın imkanı yok gibiydi çünkü. Ama bu olanlar benim suçum değildi ki! Ben sevmiştim sadece, ben sığınmıştım sevdiğim adama. O suçluydu, çünkü o yaptı herşeyi. O bebeğimin katili oldu. O sattı beni erkeklere. Meze olmama göz yumdu gencine, yaşlısına. Ne için? Ha ne için oldu bunlar? Sırf Engin beyin özgür hayatını elinden alacağım korkusundan oldu. Bunda benim suçum yoktu. Ancak benim en büyük hatam, Engin'i gördüğümde bunu Nihat'a açıklamamak oldu. Ya da bir sebep bulup, daha da bağlanmadan ayrılmamak oldu benim hatam.

Şimdi ise bu iki hatamdan dolayı, birçok sıkıntının bedelini de ben ödüyordum. Bu yükü nereye kadar kaldırabilirim diye düşünüyordum, herkesin mutlu mesut sohbet ettiği şu masada. Birşeyler yapmalıydım ama bilmiyordum ne yapacağımı!

Kadehimi elime aldım ve biraz su içtikten sonra, herkesi izlemeye başladım. Mutluluk vardı gözlerinde, umut vardı, sevinç ve neşe hatta. Ya benim gözlerimde ne vardı? Korku mu, endişe mi, hüzün mü? Ne vardı gözlerimde benim? Niye kimse demiyordu gözlerimde belirenleri.

Çok gerginleşmiştim, içim iyice dolmuştu düşündükçe. Ağlamak üzereydim ve tutuyordum kendimi. Daha fazla dayanamadım ve izin isteyip kalktım masadan.

- Arkadaşlar müsaadenizle.

- Noldu? Nurgülcüm noldu iyi misin sen?

- Nurgül iyi misin aşkım?

- Lütfen biraz yalnız kalayım, kendimi duygusal hissettim çok.

Anlayış göstermişlerdi ve evlerinin balkonuna kaçtım. Ağlıyordum, çocuk gibi ağlıyordum hem de. Gözlerimden yaşlar aktıkça, burnum bile akıyordu. Bırakmıştım kendimi o an. Çok zamandır tutmuyor muydum kendimi? Artık bırakma sırası bendeydi. Ağladıkça açılıyor, açıldıkça daha fazla ağlıyordum. Burnumu çekiyor, gözyaşlarımı elimin üstüyle siliyor, kibarlığı bir kenara bırakıp yine ağlamaya başlıyordum.

Az sonra, bir erkeğin yapması gerekeni yaparak, Nihat yanıma gelmişti. Hemen sarıldı ve ağladığımı, hatta hüngür hüngür ağladığımı farkedip, söze girdi:

- Aşkım, bitanem benim ne oldu? Neye üzüldün ömrüm? Senin gözyaşına kıyamam ben ne oldu anlat? Birşey mi oldu?

O anda düşündüğüm birşey vardı ve omzuma yüklediğim yüklerden birini atmak üzereydim. Ağırlıklardan biri gitsin istiyordum acıyan omuzlarımdan ve cevap verdim.

- Nihat, ben Sertaç'ı tanıyorum. Oda beni tanıyor.

GENELEV GÜLÜ [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin