MERHABA DEĞERLİ ARKADAŞLARIM. YAZMAYA BAŞLADIĞIM İLK GÜN SİZLER GİBİ ZEKİ, ARAŞTIRAN, TAHMİNLERİ HARİKA VE İNSANİ YÖNLERİ GÜZEL OKUYUCULAR İLE BUGÜNE GELECEĞİMİZ AKLIMA GELMEZDİ. HİKAYENİN 50.BÖLÜMÜNE GELMEK VE 227BİN OKUMA ORANI İLE GENEL KURGU DA İLK 3'E GİRMEK BENİ ÇOK MUTLU ETMİŞTİ. YAZAR KADAR OKUYUCUNUN DA SAHİP OLDUĞU BİR HİKAYE BU. HEP BİRLİKTE HEYECANLI YOLCULUĞA DEVAM EDELİM. İYİ OKUMALAR DİLİYORUM.
O gece moralim kötü değildi. Yorgun olsak dahi bir canın kurtulmuş olması bizi gerçekten mesut etmişti. Masada ilk kez tadını alarak çayımı içiyordum uzun zaman sonra. Ve içimden gelerek sohbet ediyor mutlu hissediyordum gerçekten. Ancak tek aklıma takılan o parmak izi neydi? İkileme düşmüştüm aslında. Tedbir olarak parmak izini elde etsem bile, bu güzel sohbet ortamında ara ara düşünüyordum. Mesela karşımda duran sokak kapısına ve sonra da bahçeden eve giriş kapısına bakıyordum. Buralarda ve hatta bıçakta izi olmayan biri aptalca hareket edip orada iz bırakır mıydı? Bilmiyordum ve kendimi ikna edecek cevabı veremiyordum. Aklımda bunu biriyle paylaşmak vardı. Çünkü aklım yetmiyordu artık. En büyük yoldaşım ve sırdaşım Sevda Abla ile uygun bir zamanda konuşacaktım. Bu kararı alınca kendimi masadaki sohbete iyiden iyiye vermeye başlamıştım. Sertaç ve Aslı, Sevda Abla, Mehmet abi, Nihat, Figen Abla oturmuş sohbet ediyor ve çaylarımızı yudumluyorduk. Sohbetin arasına daldım hemen:
- Abla, Osman'da özleyecek seni valla. Prensim benim ya onuda çok özledim.
- Sorma hayatım. Ama elden ne gelir? Burda olmamız gerekiyor ve Osman bilmiyor olanları. Duysun istemedim. Halası ilgili bu konuda sağolsun. Ondan gözüm arkada kalmıyor.- Yerim ben onu, çocuklara bayılıyorum.
- Eee Nihat efendi, siz de taçlandırın artık aşkınızı, Yeğen sevelim.Figen Abla bombayı patlamıştı. Nihat'ın yüzü kızarmış ve ne diyeceğini bilemez bir haldeydi.
-Hayırlısı abla, inşallah bakalım.
- Şaka şaka, tabi herşeyin zamanı olmalı, siz ne zaman o zaman derseniz. Nurgülcüğüm sen bizim hayatımıza girdiğinden beri renk geldi hepimize, iyiki tanıdık seni ve iyiki bizimlesin hayatım.
- Oyyy, sağol ablacığım ne güzel sözler bunlar.
- Yaşa güzelim, hayatını sonuna kadar yaşa. Bak Allah korudu belki de ölebilirdi Engin. Hayatı dolu dolu yaşa o yüzden.Figen Abla mert bir kadındı ve konuştuğu dinlenirdi,tıpkı şu an ki gibi. Az sonra çayları tazelemek için kalktım. Çayları doldurup yanına tuzlu kraker falan da koydum. Figen Abla ile Sevda Abla da geldi mutfağa. Figen Abla onu da baş göz edecekti diyaloglarına bakılırsa. Dolaptan kremini aldı. Egzaması vardı ellerinde. Sürmeye başladı ve söze devam etti.
- Mehmet beyde fena değil be güzelim. Yaşı iyi, görünüşü öyle. Kafalar uyuşuyorsa neden olmasın ki?
- Daha fazla tanımak istiyorum. Yoksa vallahi ben de istiyorum yuva kurmak ve anne olmak.
- Geçe kalma bence hayatım. Genç anne olmak iyidir.
Dedikodu kazanı kaynarken, çayları doldurmuştum bile. Hep beraber bahçeye geçtik tekrar. Saatte ilerlemişti bayağı ama uyku yoktu kimsede. O gece bol bol sohbet ettik. Benim için çok güzel bir gece olmuştu.Ertesi gün uyandığım da, Nihat'ı uyandırmadan çıktım odadan. Herkes uyuyordu ve bir ben vardım. Gidip Sevda Abla'nın kapısını çaldım. Meğerse o da uyanmış ve giyiniyormuş. Hemen odaya girdim ve söze başladım :
- Abla, ya ben dün gece aynada parmak izi buldum. Sanki kan lekesi de vardı. Bant vardı banta aldım ve sakladım. Aynayıda sildim. Bak dur bir göstereyim de akıl ver.
Hemen cebime aldığım izi gösterdim. İyice baktı ve cevap verdi:
- Ne bileyim, kızım bak bu parmak izi de, şuradakiler kana benzemiyor sanki, ruj mudur nedir?
- Ne bileyim abla, vallahi korktum görünce dün gece.
- Koskoca polis ekipleri araştırıp not aldı. Önemli bir şey ise not edilmiştir zaten.- Olsun yine de saklayacağım ben bunu. Engin'i konuşturmak için kullanabilirim.
Amacım da buydu gerçekten. Parmak izi ile bir bakıma tehdit ederek, sakladığı kişinin kim olduğunu öğrenebilirdim belki. Daha sonra bu işle ilgilenecektim. Ancak şimdi kahvaltı zamanı gelmişti. Figen Abla buradaydı, az sonra dinlenmek için Nazan teyze ve İpek gelecekti. Bu yüzden iyi bir sofra hazırlayıp hepsini keyiflendirmem gerekiyordu. Çayı ocağa koydum öncelikle. Dolaptan çıkardığım domates ve biberleri ince ince doğradım. Tavayı ocağın diğer kısmına koyup ısıttım. Yağ kızınca önce biberleri ve bir süre sonra domatesleri ekledim. İyice kavrulunca dolaptan 3 yumurta alıp kırdım tavanın içine. Harika bir menemen olmuştu. Salam dilimledim bir tabağa. Sonra peynir reçelleri ve balı koydum tepsiye. Marketten aldığımız meyve sularından birini de tepsiye yerleştirdim. Sevda Abla da gelmiş tepsiyi bahçeye götürmüştü. Geçen günden yarım sucuk kalmıştı onuda doğradım ve kızarttım. Bahçede bulunan renkli çiçeklerden bir demet yapıp ufak bir vazoya yerleştirdim ve masaya götürdüm. Hemen geri dönüp ekmekleri dilimledim. Sevda Abla'da ev halkına seslenmişti.
Harika bir kahvaltı masası olmuştu. Keşke hayatta böyle harika olsaydı, ne güzel olurdu.
Herkes masaya inerken, tahmin ettiğim gibi Nazan teyzeler de kapıdan girmişti.- Hoşgeldiniz, hadi kahvaltıya gelin hemen?
- Hoşbulduk kızım. Tamam elimizi yüzümüzü yıkayıp geliyoruz.
- Haydi herkes masaya!
Az sonra masaya oturmuştuk. Herkes keyifli görünüyordu. Nazan teyzeler iyi haberler ile gelmişlerdi. Engin iyice kendine gelmiş. Bu da benim için bir fırsattı. Görmeye gitmek bahanesiyle ona merak ettiğim bu konuyu sorabilirdim. Kahvaltımızı ettik ve sofrayı topladık. Nazan teyze ve İpek dinlenecekti akşama kadar. Ben de Sevda Abla ile gündüz orada olmak için atıldım ortaya:- Siz akşama kadar uyuyun dinlenin madem, biz Sevda Abla ile gideriz şimdi. Gündüz biz duralım siz de uğrarsınız Nihat yanımıza olur mu?
- Tamam hayatım geleceğiz biz zaten. Mehmet abi ile karakola gidip geleceğiz direk oraya.
Hemen üzerimizi değişmiştik ve yola çıktık. Yürüyerek gidiyorduk hastaneye. Yolda laflıyorduk ilerlerken.
- Kızım, çok üstüne gitme adamın bak. Hem hasta hem de yeşil ışık yaktığını sanabilir.
- Yok ya aman aman. İnsaniyet nedeniyle gidiyorum ben oraya.Yalanın düz alası böyle bir şey oluyordu heralde. Az sonra hastaneye varmıştık.
Engin'in yanına tek başıma girmek için Sevda Abla'dan müsade istedim. İçeriye girdiğimde Engin uyanıktı ve beni görmek onu biraz şaşırtmıştı.
- Geçmiş olsun, iyimisin?
- Sağol, hoşgeldin iyiyim iyiyim sen nasılsın?
- İyiyim bende sağol, burada olacağız Sevda Abla ile ikimiz.
- Annemler gelmeyecek mi?
- Aaa, evet onlar dinleniyor akşam onlar kalacak yine.
- Tamam
- Kimdi seni yaralayan Engin?
- Şey, bilmiyorum göremedim ben.
- Engin yalan söylüyorsun. Komşular bir kadın ile kavga ettiğini duymuş. Nasıl bilmiyorsun? Bak senin canına kast etmiş birini kollama söyle ki cezasını çeksin.
Cüzdanımdan konuşmasına yardım edecek olan bantı çıkardım ve Engin'e göstererek sözüme devam ettim.
- Bak bu bantta bir parmak izi var. Evdeki aynadan aldım. Gerekirse polislere vereceğim Engin. Suçlu cezasını çekmeli.Engin'in gözleri büyüdü ve söze girdi.
- Sakın! Sakın yapma bunu tamam mı? Evet gördüm ve kavga ettik beni yaralayan kadınla. Ancak kim olduğunu söyleyemem. Anla beni anla! Söyleyemem anladın mı?
- Neden saklıyorsun ki!
- Bak yeter artık Nurgül, benim kararım ve böyle olsun istiyorum. Karışma bu olaya artık.
- İyi be iyi! Bende hala seni düşünüyorum salak gibi. Çıkıyorum ben kordiroda olacağız, ihtiyacın olursa seslen.
- Peki seslenirim, sağol.Görmüştü işte ve kim olduğunu bildiği halde saklamak ihtiyacı duyuyordu. Kimdi bu? Kimi koruyordu? Nasılsa kokusu çıkar yakında diye düşünerek odadan çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GENELEV GÜLÜ [Tamamlandı]
General FictionSaflığın, kirletildiği bir hikaye. Acımasızca bir anlatım ile... Okudukça, o yaşamın gerçek tarafını öğreneceksiniz. Genç bir kız, aldanışı ve kaybedişi... O artık güçlü bir kadın olabilecek mi? Hikaye ağır küfürler ve cinsellik içerebilir.