YENİ BÖLÜM İLE HERKESE MERHABA, DAHA YUMUŞAK BİR BÖLÜM SİZLERLE ARKADAŞLAR, DİĞER BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE, İYİ OKUMALAR...
Bir dolu kafam ile gazinodan kalkmış ve eve doğru ilerlemeye başlamıştım. Yolu yürüyordum ama nasıl ve ne şekilde hareket ettiğimi bile bilmiyordum. Psikolojik olarak Engin ile karşılaştığım o lanet günden beri gün be gün çökmeye başlamıştım. Kötü bir şey yapmaktan korkuyordum. Zaten yaparsam da kendime yapacak kadar aptal değildim. Engin denilen itten kurtarırdım dünyayı en fazla. Ancak onun gibi bir pislik için de hayatımı cezaevlerinde çürütecek kadar aptal değildim. Yolda ilerlemeye devam ederken, karşıdan birinin seslenmesiyle kendime geldim.
- Nurgül! Nurgül, kızım!
Kamuran teyze geliyordu ve seslenen oydu. Yanında oğlu Ayhan vardı ve uzaktan bile tanımıştım. Hala aynı yakışıklı adamdı. Yaş ilerlemiş ve şakaklar ile üstlerde hafif hafif kırlar oluşmuştu. Ancak böyle de yakışıklı halinden hiçbir şey kaybetmemişti. İlk etkilendiğim çocuktu Ayhan. Ancak uzun süre sonra Kamuran ablayla görmeme rağmen bir heyecan yoktu içimde. Olması anormal olurdu zaten. Benim sevdiğim bir adam vardı ve başka birine o gözle bakmak aklımdan geçmezdi. Bende el sallamış ve caddenin köşesinde gelsinler diye beklemeye başlamıştım. Tombik Kamuran teyzenin ayağıyla nihayet yolun karşısına geçtiler ve yanıma geldiler.
- Merhaba Kamuran teyze, nasılsınız? Ayhan merhaba.
- İyiyiz yavrum çok şükür, Ayhan boştu da beni aretime götürüverdi. Sen nasılsın?
- Ben iyiyim teşekkür ederim. Gazinoya indim bir kahve içtim de eve çıkıyorum.
- Ben iyiyim Nurgül, seni gördüm şaşırdım doğrusu. Annem geçen gün gördüğünden bahsetti. Bu kadar değiştiğinden bahsetmemişti.
- Aaa o niye yaşlanmış mıyım?
Kamuran teyze ile hafif kıkırdamıştık.
- Yok, şey aksine çok güzelleşmişsin.
- Öyle mi teşekkür ederim Ayhan.
- Biz de seni görünce sesleneyim dedim kızım, işi yoksa gazinoya oturalım dedim. Ama sen de oradan çıkmışsın. Eh başka zaman artık yavrum. Olmadı İstanbul'a dönünce de olur.
- Kısmet Kamuran teyzeciğim olur tabi. Bol bol konuşuruz, dertleşiriz. Ordu'dan bahsederiz hem.
- Tamam güzel kızım, numaramı adresimi verdiydim değil mi ben?
- Evet evet, vermiştin o gün.
- Tamam kızım.
- Hadi o zaman kendinize iyi bakın, gel bir öpeyim seni Kamuran teyzeciğim.
- Öp kızım öp, oyy bende seni öpeyim. Hep sıcakkanlıdır benim güzel kızım.
- Ayhan seni görmek güzeldi, iyi bakın kendinize.
- Teşekkür ederim Nurgül, senide öyle.
Biraz konuştuktan sonra vedalaşıp ayrılmıştık. Ayhan hala ilk günkü Ayhan, aynı saygılı, utangaç ve temiz adam. Kamuran teyze ise cana yakın ve fingirdek bir kadın her zaman ki gibi. Ayrıca çok dürüst kadın. Samimi ve gerekince yüzüne çat çat söyleyen cinsten. Hep sevmişimdir bu mert hallerini.
Onlarla konuşurken kafam azda olsa rahatlamıştı. Yoluma devam ettim ve az sonra eve geldim. Herkes evdeydi ve Nazan teyze, Figen Abla ve Sevda Abla mutfakta tezgahın yanına oturmuş kahve içiyorlardı. Hemen onların yanına geçtim.
- Hoşgeldin Nurgülcüğüm, kahve içer misin hayatım yapayım sana da.
- Hoşbulduk sağolun. Zahmet olmasın Figen Abla.
- Aaa! Aşk olsun zahmetimi olur hiç. Otur sen hemen hazırlıyorum.
- Naptın Nurgül gezdin mi birtanem?
- Yok be abla gazinoda oturdum. Sonra Ordu'dan komşular ile karşılaştım. Ayaküstü sohbet ettik biraz. Sonra da eve geldim işte.
Herkes üzgün, stresli ne olduğunu hala idrak edememiş bir haldeydi. Ancak herkes hayat normal akışına dönmüş gibi hareket ediyordu. Halbuki işler iyice boka batmaya başlamıştı.
- Kimse gitmedi mi hastaneye?
- Gitmedik kızım, durumu iyi ya bu durumda biraz kendiyle kalsın dedik.
- En iyisi Nazan teyze.
O yardımı değil, bir kaşık suyu bile haketmiyordu benim gözümde. Hastanede de yalnız kalsın ve belki çalışmayan kafasını çalıştırıp bu işten ümidini kesmesi gerektiğini anlardı belki.
-Akşam yemeği için dışarı mı çıksak?
- Harika olur valla. Evde bunalmıştık iyice.
- Nihat!
- Efendim hayatım?
- Bu akşam dışarıda yiyelim mi diyoruz?
- Olur hayatım hem hava alırız.
- Tamam madem.
Akşam için yapılan yemeklerde ertesi güne kalmış oldu. En azından yarına iş çıkmayacaktı.
- Al hayatım, afiyet olsun.
- Sağol Figen Abla, eline sağlık.
Figen Abla ile konuşmayı bile özlemiştim. Çünkü lafı sözü dinlenecek bir kadındı.
- Seni de çok özlemişim Figen Abla. Bu olanlardan bir oturup dertleşemedik.
- Canım benim, bende özlemişim ne yalan söyleyeyim. Burada bir şey yapacağımız yok bizim. İstanbul'a dönünce şöyle üçümüz kızkıza bir akşam yemeğine çıkalım kızlar!
- Olur tabi ben hayır demem. Ya sen Sevda Abla?
- Bana gezme olsun da.
Hep bir ağızdan kahkaha attık. İçimden gelmese de gülmeye hasret kalmıştım. Bu hasreti ara ara böylece gideriyordum.
Akşam saati yaklaştığında herkes hazırlanmış ve evden çıkmıştık. Arabalara doluştuk ve yine sahile nazır bir restoranda yemek için yola koyulduk. Kısa süre sonra sahile inmiştik bile. Araçları otoparka bıraktık ve sahildeki güzel bir restorana girdik. Herşey çok güzel görünüyordu. Cam kenarında oturmak gerçekten şanstı. Hava kararmış olsa bile yakamozu, gemilerin yoldaşı deniz fenerinin ışıklarını, en güzelide kayıkların içindeki balıkçıların kayığın ucundaki bir demire astıkları lüküs denilen ışıkları harika görünüyordu. Lüks restoran değil, sofra bezi üzerinde zeytin ekmek bile yiyebilirim bu manzarayı izledikçe. Biraz sonra garson geldi ve siparişlerimizi verdik. Ben balık ve bol yeşil salata istemiştim. Çipura yemeyi özlemiştim çok. En son rahmetli eşim Esat ile İstanbul'da yeme şansımız olmuştu.
Düşünüyorum da acaba Esat'a saygısızlık mı ediyordum? Onun bana kalan mal varlığı üzerinde yeni bir erkek ile tanışıp nişanlanmış olmam ayıp mıydı yoksa günah mı? Ama Esat bana "Sen hep mutlu ol istiyorum" derdi. Onun anısına saygısızlık ediyor muyum diye düşünüyordum bazen. Ancak sonra hayatın devam ettiğini ve benim mutlu olmamı istediğini hatırlıyordum. Ben camdan dışarı dalmış düşünürken, mis gibi pişmiş balıklar ve salatalar gelmişti. Bu gece kim ne derse desin içecektim ve garsonu çağırıp ekstra bir şişe beyaz şarap rica ettim.
Bana bakıyordu masadakiler, tabi kötü bir niyetle değil. Ben de kafamı sağa sola sallayıp cevap verdim:
- Ne baktınız hepiniz böyle? Nazan teyzecim affet valla içesim var bu gece.
- Aaa olurmu öyle şey iç kızım balık yanında içilir valla. Rahmetli beyim ve ben rakı içerdik balık masasında. Hatta dur ya ben de içeceğim!
Herkes kafayı yemek için bu yemeği bekliyormuş meğer. Ben ayıp olmasın derken, Nazan teyze rakı rica etti. Haliyle tüm masada bu gece birşeyler içecektik. Yemeğimizi yerken sohbet ediyorduk. Bir de ne göreyim? Arka masalardan birinde Kamuran teyze ve çocukları. İnşallah görmez diye ümit ederken, kalkarsam görmemesi imkansız diye düşünmeden edemedim. Bu yüzden mecburi onlar görüp gelmeden, ben kalktım müsaade isteyip. Hemen yanlarına gittim ve selam verdim.
- İyi akşamlar, sefanız bol olsun.
- Nurgül, kızım sağol valla hep karşılaşıyoruz, gönüller bir demek ki, değil mi Ayhan?
- Haklısın anne.
Ayhan utangaç bakışlarla bana bakıyordu samimi bir gülümseme yollayarak. Asiye beni görünce hemen ayağa kalkıp sımsıkı sarıldı. Ben de aynı karşılığı verdim.
- Nurgül! İnanmıyorum ya bu sensin değil mi gerçekten? Ne kadar güzelsin aman Allah'ım ya yıllar sonra görmek. Gözlerim doldu ya seni öyle özlemişim ki! Annem denk geldiğinizi söyleyince kalbim yerinden çıkacaktı sanki. Nasılsın canım iyi misin? Ayşe teyze de burdamı?
- Yok hayatım İstanbul'da o. Orada da görüşeceğiz bol bol hasret gideririz. Annenden bütün adresleri numaraları aldım, kaçış yok ona göre!
- Çok tatlısın, ne demek kaçmak başımızla beraber.
- Ben müsaade istiyorum, yemeğe geldik. Masaya geçsem iyi olur.Ayhan ile el sıkışıp diğer ikisiyle sıkı sıkı sarıldım ve masaya döndüm. Nihat hafif suratını düşürmüştü. Anladığım kadarıyla Ayhan onu rahatsız etmişti. Ama ben de gidip adamı dudaklarından öpmedim sonuçta. Bu yüzden moralimi hiç bozmadım ve güzel bir akşam geçirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GENELEV GÜLÜ [Tamamlandı]
General FictionSaflığın, kirletildiği bir hikaye. Acımasızca bir anlatım ile... Okudukça, o yaşamın gerçek tarafını öğreneceksiniz. Genç bir kız, aldanışı ve kaybedişi... O artık güçlü bir kadın olabilecek mi? Hikaye ağır küfürler ve cinsellik içerebilir.