BÖLÜM 59

6.1K 227 16
                                    

MERHABA ARKADAŞLAR. YENİ BÖLÜM SİZLERLE. BU BÖLÜMDE ÖNYARGI DENİLEN OLAYIN NE DERECE KÖTÜ OLDUĞUNA DEĞİNDİK. SADE BİR BÖLÜM İLE, İYİ OKUMALAR DİLİYORUM. 🌺

O gün piknik şüpheler içinde, karşılıklı gerginliklerle dolu bir şekilde de olsa, kazasız belasız sona ermişti. Çoğumuz gergin olsak bile, çoğumuz da eğlenmiştik. Zaten amacımız o günü memnun bir şekilde bitirmekti. Yeni gün ise, evde erken başlamıştı. En azından ben erken uyanmış ve kahvaltı hazırlamak için aşağı inmiştim. Benden önce kalkan biri daha vardı. Fadime uyanmış ve çayı ateşe koymuştu bile.
- Ah, günaydın abla.
- Günaydın canım, erken kalkmışsın?
- Ablacığım dün sen bize güzel bir gün yaşattın. Bugün de ben senin için güzel bir kahvaltı hazırlayayım dedim.
- Sağol canım. Eee nasıldı dün, eğlendin mi?
- Çok güzeldi abla. Sayende yıllar sonra, güzel vakit geçirdim.
- Sevindim canım.
- Şey, Nihat abi senin nişanlın olan değil mi abla?
Neden sormuştu ki şimdi bunu? Zaten dünden beri kendimi yiyip bitiriyordum.
- Evet hayatım, birşey mi oldu?
- Yok abla, dün Nihat abi ben, abisi ve ablası yürümeye çıktık orada. Sana sesleniyorum duymuyorsun, top oynuyordunuz. Biz de birlikte gölü gezip ateş için odun toplamaya gittik hep beraber. Sonra Nihat abinin ablasıyla Engin abi birşeyler konuşacaklarmış, biz ayrıldık çalı çırpı topladık.
- Ne güzel olmuş birtanem, iyi etmişsiniz.
- Ablacığım sen bana bir abla gibi yaklaştın. Beni o bataklıktan kurtardın. Nihat abi ile sohbet ettik dün. Senin gibi bir kadına da öyle adam yaraşır. Oda senin gibi, abim gibi hissettim öyle cana yakın ki.
Fadime bunları anlattıkça, kendimden utanmıştım. Ben dün hakkında neler düşünürken, o bana dünü apaçık anlatıyor ve Nihat ile bana olan minnetini dile getiriyordu. Haksızlık etmiş ve önyargım ile içten içe ikisini suçlamıştım. Nihat'ın ben istemediğim halde, benim için neler yaptığını ve beni üzmeyeceğinin sözünü verdiğini aklımdan çıkarmıştım dün. Aralarında bir şey geçmiş, anlık bile olsa bir cinsellik ya da kur yaşanmış olsa, aklıma kurt düşeceğini bile bile anlatır mıydı dünü açık açık?
Engin yüzünden hem güven duygumu kaybetmiş, hem de tam bir paranoyak olmuştum. Haksız sayılmazdım, çünkü yaşattıkları yenilir yutulur cinsten değildi. Kendimi herşeye rağmen ayıplamış ve belli etmeden konuya tekrar girmiştim:
- Oy canım ya, inşallah yeni hayatında sana da güzel bir insan çıkar. Doğru bir erkek ile hayatını kurarsın Fadikciğim.
- Allah razı olsun abla, inşallah.
Yeni güne daha rahat başlamıştım böylece. Kahvaltı hazır olduktan sonra, annemleri ve Sevda ablayı da uyandırdık. Birlikte güzel bir kahvaltı yaptık. Kahvaltı sonrasında ise, yapacak bir şeyler düşünmeye başladık.
Annem ile Selime teyze işyerine gideceklerini söylemişlerdi. Biz bugün de tatil ilan etmiştik kendimize. Asuman komşuya geçmeye karar vermiştik. Başka da aklımıza birşey gelmemişti. En azından bir kahvesini içer, sohbet ederiz diye düşünmüştük. Bahçeden Asuman'a seslendim ve gelmek istediğimizi söyledim. Oda memnuniyetle kabul etti bizi. Hemen hazırlandık ve komşuya geçtik.
- Hoşgeldiniz, geçin geçin.
- Hoşbulduk Asumancığım.
- Gelin balkona geçelim isterseniz.
- Valla çok güzel olur. Evler iyice daraltıcı oldu, sıcaklardan.
- Ben kahvelerimizi yapayım Nurgülcüğüm, siz rahatınıza bakın.
Asuman hanım bir süre sonra kahveleri yapıp gelmişti. Oturduk ve keyifli bir sohbet eşliğinde kahvelerimizi içtik.
Sohbetin ucunu kaçırmış ve akşam üzerini yapmıştık.
- Asuman biz kalkalım artık. Herşey için teşekkürler hayatım. Bana da bekliyorum.
- Aaa, ne yaptım ki Nurgülcüğüm? Tamam gelirim ben de tabi.
Eve geldiğimizde, annemler çoktan gelmiş ve bahçede oturup çay keyfi yapmaya başlamışlardı. Hemen yanlarına gittik ve akşam yemeğine ne yapacağımızı konuştuk. Kahvaltı gibi yemeye karar vermiştik. Zaten saatte ilerlemişti ve hiç gerek yoktu yemek yapmaya. Ben ve Sevda abla mutfağa doğru ilerlerken, annem seslendi:
- Kızım! Nihat aradı az önce, gelince evden arasın dedi.
- Tamam anne! Şimdi arıyorum geri.
Sevda abla mutfağa geçerken, ben de salona geçtim ve Nihat'ı evinden aradım. Çok geçmeden telefon açıldı:
- Alo!
- Nihat, beni aramışsın.
- Aaa evet! Şey, dün dediğin kafama takıldı benim. Engin birşey mi yapmış yoksa İpeğe?
Buyur burdan yak durumu, böyle bir şeydi. Şimdi ben bu soruya ne cevap verecektim?
- Şey, hayatım benim dün için kusura bakma, sana kaba davrandım biraz. Hayır elbette ki birşey yok. Ben İpeği çok seviyorum ve çağırmış bulundum. Ama Engin'de kıza haksızlık etti bence. Hadi itiraf et, haksız mıyım bu konuda?
- Aşkım, İpeği ben de severim. Bu konuda da abimi asla korumam. Ben sadece ikisi bir arada olmasaydı diye düşünmüştüm dün. Ondan dolayı biz de tartıştık hem.
- Mühim değil takma kafana sen, oldu bitti unuttuk onu.
- Tamam aşkım. Eee nasılsınız?
- İyiyiz, komşudan geldik şimdi. Sen nasılsın, dün eğlendin mi bari?
- Güzeldi hayatım, seninle vakit geçirebilsem daha da güzel olacaktı.
Telefonda bu konuyu da, öyle böyle bir şekilde halletmiştim. Dilerdim ki Engin'den herşeyi öğrendim, bitti aramızdaki ilişki. Bunu Nihat'ı sevmediğim için değil, Engin'in hakkını bulması için dilerdim. Ancak bu da bir şekilde Engin'in puan kaybetmesi adına, sevdiğimi feda etmek olmuyor muydu? Yoksa ben farketmeden insanları kullanıyor muydum sırf Engin'in canını acıtmak için? Ama Nihat ile ilişkim başladığında bu şerefsiz aklımın ucundan bile geçmedi ki. Bilmiyordum ama kullanıyormuş gibi hissediyordum.
Engin'e bir ders daha vermeliydim. Aslında Engin'in hayatını mahvetmeliydim. Bunu yapmadıkça bana rahat yoktu. Ancak nasıl yapacaktım? Aklımın ucundan her dakika geçen tek şey buydu. İpeğe anlattığım gibi Sertaç'ı da Engin'in pisliklerinden haberdar etme zamanı gelmişti. Telefonu yeniden kaldırdım ve aklıma gelen Sertaç ile Aslı'nın evini çevirdim. Telefon biraz çaldıktan sonra, telefona Aslı çıkmıştı.
- Alo Aslı! Ben Nurgül.
- Nurgülcüğüm bu ne sürpriz?
- Hayatım evde oturuyoruz da, akşam için kahve içmeye davet etmek istiyorum sizi. Gelir misiniz, müsaitseniz eğer?
- Sertaç! Sertaç! Nurgül bizi kahve içmeye çağırıyor bak. Gider miyiz hayatım?
- Olur hayatım!
- Benimki gideriz diyor hayatım. Yemekten sonra çıkarız biz o zaman.
- Tamam canım, bekliyoruz.
Bu daveti de bilerek yollamıştım. Sertaç'ı napıp edip uygun bir anda bilgilendirmek istiyordum.
Çok geçmeden akşam yemeği yenmiş ve misafirlerimiz gelmişti. Hemen kapıya koşmuş ve Sertaç ile Aslı'yı içeri almıştım.
- Evime hoşgeldiniz, sefa getirdiniz. Aslıcığım gel sana bir sarılayım. Nasılsın hayatım?
- Hoşbulduk canım, iyiyim biliyorsun işte tatil dönüşü bir yorgunluk çöktü. Sen nasılsın, annenle tanışmak istiyorum hemen.
- Ah, tabi canım benim şimdi çıkar onlarda. Ne dersiniz, içerde mi oturalım, bahçede mi?
- Hanımlar, bence bahçede oturalım. Baksana mis gibi bahçe.
Onların kararı üzerine, masaya almıştım ikisini. Hazırlığım vardı dünden ve çayıda az önce demlemiştik. Annemi uyarmıştım ve Sertaç'ı eskiden tanıdığımız konusunda hiçbir renk vermemesini söylemiştim. Gerçi Aslı öğrenmişti tatildeyken, ancak konu açılırsa detaylara inilir endişesi taşıyordum.
Az sonra annem, Selime teyze, Sevda abla ve Fadime'de bahçeye çıktılar. Bunu gören Sertaç lafa girdi:
- Eyvah, hiç erkek yok mu bu evde ya? Tavla oynardık en azından.
Kahkahayı basmıştım ve öneride bulundum:
- Şey, istersen Nihat'ı arayabilirim.
- Valla çok güzel olur be Nurgül.
- Çocuklar hoşgeldiniz.
- Hoşbulduk teyzeciğim, ben Aslı. Sizi öyle merak ediyordum ki. Nurgül'ün güzelliğini nereden aldığı belli oldu şimdi.
- Ah yavrum benim. Çok sağol, sen de çok güzel bir kızsın maşallah.
Herkes birbiriyle tanışırken, ben müsaade istedim ve odaya gittim. Sertaç'ta "Dur ya ben konuşayım, telefonu göster bana. Bu hıyar bahane uydurur gelmez." diyerek peşimden gelmişti.
- Sen ara Nihat'ı Nurgül, bana da verirsin.
Telefonu çevirdim ve çok geçmeden Nihat açtı.
- Aşkım nasılsın?
- Ooo, ne çabuk özledin beni kadınım?
- Deli herif, bak yanımda kim var?  Veriyorum telefonu.
- Alo, lan hıyar herif! Giyin çabuk gel, burada kaldım bir başıma oğlum. Gel de hem sohbet eder, hem de tavla atarız. Var mı sende tavla Nurgül?
- Var var, Aşkım acele et, çaya yetiş hadi!
- Duydun mu, yenge çaya yetişsin diyor.
Az sonra telefonu kapatan Sertaç, Nihat'ın birazdan geleceğini söyledi. Ben de bu boş anı fırsat bilerek, konuşmak istediklerimi kısa ve öz anlattım. İyice konunun derinine inince, duydukları karşısında afalladı Sertaç.
- Yazıklar olsun şerefsize. Hiçbir zaman Nihat gibi adam olamadı zaten.
Sertaç'ta arkadaşım dediği Engin'in gerçek yüzünü tam anlamıyla görmüştü. Aslında ona anlatmakla iyi mi etmiştim bilmiyordum. Kısa süre sonra önden Sertaç, ardından da çay tepsisi ile ben bahçeye çıktık.
Nihat'ın gelmesi de çok zaman almamıştı. Güzel bir sohbet gecesi olmuştu. Kafamda her an şu soru vardı. "Herkese anlattığım konuyu, acaba bir gün Nihat'ta öğrenecek miydi?

GENELEV GÜLÜ [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin