BÖLÜM 29

11.2K 301 4
                                    

MERHABA DEĞERLİ ARKADAŞLAR, YENİ BÖLÜM İLE SİZLERLEYİM. OKUYUCU SAYISINI GÖRÜNCE İNANIN ÇOK MUTLU HİSSETTİM 46.5K OKUYUCU ARKADAŞIMIZ OLMUŞ. UMARIM BEĞENİYORSUNUZDUR. LÜTFEN EKSİK, HATALI BİR BİLGİ YADA BÖLÜM OLURSA YORUMLARINIZ İLE ELEŞTİRİ, ÖVGÜ VE ÖNERİLERİNİZİ AÇIKÇA İLETİN, ÇOK MUTLU OLURUM. İYİ OKUMALAR...

Az uykunun sonunda, güne başlamak zorundaydım. Uyandım ve yatağımda bir oraya bir buraya dönmeye başladım. Yorgun hissediyor ve kalkmak istemiyordum yerimden. Ancak hayata devam edecek, iyi günleri yakalamışken önüme çıkan engelleri yıkacaktım.

Bunun için güçlü ve ayakta duran bir kadın olmam gerekiyordu. Yataktan zor bela kalkıp, dolaptan günlük çiçekli, tatlı bir elbise çıkarıp kenarı koydum. Hemen lavaboya gidip, ellerimi ve yüzümü yıkayıp biraz kendime geldim. Odama dönüp çıkardığım elbiseyi giydim ve saçlarımı toparladım. Makyaja hiç ihtiyacım yoktu ve özel anlar hariç asla istemiyordum. Genelevde sabah akşam o kalemler, rujlar, farlar, içime o kadar işlemiştiki, lekerini yeni yeni atmaya başlamıştım zaten.

Ayağıma güzel romantik bir ayakkabı giydikten sonra, aşağıya indim. Sevda abla evdeydi, annem ile Selime teyze işyerine gitmişlerdi çoktan.

- Günaydın Nurgülcüm, gel kahvaltı hazırlamıştım canım yiyelim.

- Günaydın abla, tamam bardak alıp geliyorum hemen.

Mutfaktan hep kullandığım ince belli saplı bardağı kaptığım gibi, çatalda alıp masaya geçmiştim. Hemen oturdum, Sevda abla çayları koydu ve kahvaltıya başladık.

- Evdesin bugün abla, gitme ya arada kendine de vakit ayır böyle.

- Gitmedim canım, dışarıda işlerim var da bugün.

- Hımm, işlerin adı Mehmet olmasın ?

Sevda abla bu sözümün üzerine, çayı püskürtmüştü gülerken.

- Kız Allah iyiliğini versin emi, nerden buluyorsun bu sözleri sen?

- Ne var abla, yakışıyorsunuz çok bunu görmemek imkansız.

- Ne bileyim kızım ya, çok iyi biri de ben ona layık olabilir miyim?

- Ne demek o öyle abla? Sen gibi mert kadın bulduğu için dua bile edebilir Mehmet abi. Çekinmeyi bırak aşkını yaşa ablacığım, özgür hisset kendini.

- Peki peki.

Hem ciddi, hem esprili bir kahvaltı etmiştik. Kahvaltı masasını birlikte toplamaya başladık. Sevda abla söze girdi bir anda:

- Kız! Nurgül!

- Hı, efendim abla!

- Kız baksana!!

- Ay efendim abla noldu?

- Kapıya bak kapıya.

Kapıya dönmüştüm, yine bir şaşkınlık içerisinde kalmıştım. Kapıda Engin piçi dikiliyordu. Ne arıyordu bu burada hem de tek başına? Yine ne istiyordu benden? İstediği neyse çok kötü bir karşılık alacaktı ve haberi yoktu şerefsizin. Masayı toplamayı bırakıp, sinirli şekilde bir nefes alarak, kapıya doğru ilerledim. Bahçe kapısını açıp söze girdim:

- Ne var, ne istiyorsun?

- Konuşmak istiyorum Nurgül.

- Ne konuşması lan, ne konuşması? Yüzsüz herif, bir de kapıma geliyorsun arsızca!

- Lütfen beni dinle, konuşmamız gerek, birşey beklemiyorum senden. Ancak kendimi ifade etmeme izin ver.

- İfade etmek öyle mi? Sen bana bebeğimi aldırırken, beni geneleve satarken ifade ettin kendini! Defol git şimdi kapımdan! Defol!

- Nolur dur, dinle beni, bunu yapma.

- Defol dedim lan sana! Defol kapımdan!

Kapıyı yüzüne kapadım, alçak bahçe kapılarından biriydi. Mecbur gidecekti kapımdan ve ileriye doğru yürümeye başladı. Tam içeri doğru dönmüştüm ki, araba sesi duyup arkama baktım. Engin'in aksi yönünden de Nihat'ın arabası gelmişti. ''Şimdi sıçtın Nurgül'' dedim içimden.

Ya gördüyse abisini kapımdan giderken. Ne anlatacağım eğer gördüyse? Bana sorarsa ne diyeceğim ben bu adama şimdi? Aklım yine yerinden gitmişti. Kapıya dönüktüm ve beklediğim gibi gelen Nihat'tı. Kapıda durdu ve Engin'in gittiği yöne doğru gözlerini kısarak uzun uzun baktı. Görmüştü işte Engin'i . Sıra bir açıklama yapmaya gelmişti. Kapıya doğru ilerledim ve ne söyleyeceğimi aklımda o anda tasarladım. Kapıyı açtığımda Nihat söze girdi:

- Engin napıyordu burada aşkım?

- Gel gel hayatım. İçeri geçte anlatırım.

- Tamam yavrum.

İçeriye geçerken bile zaman kazandırıyordum kendime. Onu bahçeye aldım ve hemen ikimize çay koymak için mutfağa geçtim. Çayları hazır ederken, söyleyeceğim herşeyi kafamda tasarladım. Engin şerefsizi yüzüne, sevdiğim adama ilk kez yalan söyleyecektim. Ama bu benim suçum değildi. Ona apaçık beni satan abindi diyebilir miydim? Yıkılırdı. Mahvolurdu Nihat. Eminim eşinden sonra, ikinci kez bir badireyi kaldıramazdı. Bu nedenle yalan ile bu işin üstünü kapatacaktım.

Çayları tepsiye koyup bahçeye geldim. Yüzüne bakarak konuştuğumda, yalan söylediğimi anlaması pek zor olmayabilirdi. Ben yalan bilmezdim çünkü. Çayı uzatıp şekerliği alırken söze girdim.

- Çok kibar bir adam abin. O gün şoka girmiş ben fenalaştığımda. İlgilenemedim, yardımcı olamadım diye, içi rahat etmemiş. Geçenlerde geldiniz ya, o günden aklında kalmış ev. Gelip o konuda özürlerini kabul etmemi istedi.

- Hay Allah, keşke benimle konuşsaydı, biraraya getirirdim sizi daha önceden.

- Olsun aşkım bak, kibarlık etti adam geldi kapıma kadar. Çay ikram edecektim, senin geleceğini beklemesini söyledim ama, işleri olduğu için müsaade istedi.

- Ha, tamam madem anladım aşkım.

Yalan rüzgarı esmişti Nihat ile aramda. Onun haberi olmasa bile ben oldukça profesyonel bir yalancı gibi kandırdım sevdiğim adamı. Bu onun iyiliği içindi, ancak nereye kadar saklı kalacaktı abisi, annesi ve Sevda ablalarında bildiği bu iğrenç sır?

Bilmiyordum ki, seviyordum işte adamı. Sevdiğimi ikinci kez kaybetmek istemiyordum. Yaşarken ellerimin arasından kayması, daha acı olabilirdi. Bunun olmasına belki ben de dayanamazdım artık.

Çaylarımızı alıp oturduk bahçede. Neden sonra hazırlanan Sevda abla geldi yanımıza. Nihat ile tokalaştılar ve söze girdi:

- Nihatcığım hoşgeldin, hazırlanıyordum ben de görmedim kusura bakma. Çarşıya çıkacağımda.

- Hoşbulduk Sevda, estağfurullar olurmu kusur hiç.

- Sevda ablacığım bugün talibi ile güzel vakit geçirir inşallah.

Sırıtarak söylemiştim ve cümlem bitmeden Sevda ablanın gözleri büyümüştü. Nihat'ta aramızda oluşan samimiyetten ötürü meraklandı ve sordu haliyle:

- Oooo, talibimiz var demek. Hayırlı olsun bilmiyordum ben.

- Ay sorma sorma, bu Nurgül'ün haltları bunlar hep Nihatcığım. Mehmet abinizle görüşeceğim, birşey yok yani.

- İnanma sen aşkım, var var. Seviyorlar bence birbirlerini ve sevip evlensinler diye dualar ediyorum ben de.

- Nurgül vallahi kafanı kıracağım he. Deme öyle beni utandırma kızım ya.

- Neden olmasın Sevda, seninde mutluluk hakkın değil mi? Nurgül bence gayet haklı.

- Ay bilmiyorum işte, duygusal bir bağ var aramızda, ama adını koyamadık tabi henüz.

Bu sözler senet niteliğindeydi ve bizi çok mutlu etmişti. Sevda ablam iyi olsun diye dünyaları verirdim ve oda bunun farkındaydı.

Sevda ablayı uğurladıktan bir süre sonra, bizde evden çıktık ve Nihat işine ben de restorana gittim.

GENELEV GÜLÜ [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin