BÖLÜM 47

6.7K 230 15
                                    

MERHABA DEĞERLİ ARKADAŞLARIM. İLK BÖLÜMÜN GİRİŞİ İLE BAĞLADIĞIMIZ YENİ BÖLÜM SİZLERLE. UMARIM SEVERSİNİZ, İYİ OKUMALAR DİLİYORUM.

"Ne oldu böyle? Ne bu! Kimin kanı?

Yere baktım ve haykırmaya başladım:

Allah'ım! Hayır Allah'ım niye böyle oldu? Nasıl geldik biz bu durumlara?"

Kapıdan içeri yavaş adımlarla girip, korka korka ilerlediğim mutfakta Engin'in sırtına saplanmış bıçakla kanlar içinde yerde yattığını görünce verdiğim tepki tam da böyleydi.

Şok olmuştum ve mutfak kapısında elimdeki poşetler yere düşmüş, ben ise donakalmıştım. Anlık bir donma hissinin ardından ağlayarak haykırmaya başlamıştım. Ellerim ağzımda, gözlerimden süzülen yaşlar dudaklarımda isyan ediyordum "Allah'ım noldu böyle? Kim neden yaptı bunu? " diye.
Bunların hepsi anlık gelişmiş ve elim ayağımın titremesine rağmen kendimi toparlamaya. Hemen Engin'in yanına koştum ve nabzını kontrol ettim dehşet içindeki bu manzarada Engin'e seslenerek.

- Engin! Engin!

Korku içinde seslenirken bir yandan da yaşayıp yaşamadığını anlamaya çalışıyordum. Nefesimi tutup bir an ortamdaki tüm sesleri dinlemeye çalıştım. Nabzı atıyordu, bu beni daha da naptığını bilmez bir hale getirmişti. Hemen yerimden fırladım ve dış kapıya doğru koştum. Son sesimle haykırıyordum:

- Yardım edin! Nolur biri yardım etsin!

Yardım çığlıklarımı devam ettirirken, aklıma telefon gelmişti. Hemen içeri koştum bu kez ve telefona sarıldım. Numarayı çevirdim, "Hadi! Açın!" diye bağırarak cevap gelmesini bekledim. Az sonra cevap gelmişti:

- 112 Acil Servis, buyurun?

- Alo! Acil ambulans, lütfen! Yaralı var çok acil ambulans gönderin!

- Hanımefendi sakin olun. Size yardımcı olacağım ancak bilgileri almam gerek. Bana adresi söyler misiniz?

- Hay Allah! Tatil için buradayım,adresi bilmiyorum! Kimse de yok başka, nolur yardım edin!

Diyalog anlık bir şekilde devam ederken, Sertaçlarda Nihat'ın mahallenin adını şakayla karışık söylediği aklıma geldi ve hemen söze girdim:

- Alo! Alo! Şey, Hürdoğan mahallesi burası, birtek onu biliyorum.

- Peki hanımefendi, acilen ambulans yolluyorum oraya, lütfen kapı önüne çıkın.

- Hemen çıkıyorum, sireni duyunca onları karşılarım.

Telefonu kapatıp tekrar Engin'in yanına koştum. Nabzını yeniden kontrol ettim ve hala yaşıyordu. Emin olduktan sonra dış kapıya koştum ve beklemeye başladım. Bir o yana bir bu yana dolanıyordum saf gibi. Burası bir ilçe olduğu için mahalleler de ufak çaplıydı. Aradan geçen kısa sürenin ardından siren sesini duydum ve sokağın sonuna doğru koşmaya başladım. Sokağın sonundaki caddeden geliyordu ambulans. Hemen iki elimi kaldırıp sağa sola salladım ve kendimi farkettirdim. Ambulans yanıma geldi ve hemen diğer kapıdan binip evi tarif ettim. Kapıya gelir gelmez önden inip sağlık ekiplerine yol göstermiştim.

- İşte, işte şurada mutfakta.

- Yaralanma vakası, nasıl olduğu hakkında bilginiz var mı?

- Nabız var, ancak yavaş. Fazla kan kaybetmiş.

- Yoo, herkes dışarı çıkmıştı. Ben de alışverişten geldim, onu böyle buldum.

- Anladım hanımefendi, hemen hastaneye kaldıralım yaralıyı.

Sorular ve cevaplar birbirine karışmıştı. Biri Engin'e bakıyor ve bilgi verirken müdahale ediyordu. Diğeri ise bana nasıl olduğunu soruyordu. Engin'i kontrollü bir şekilde sedyeye alırlarken, polis memurları da bahçeye girmişti. Yaralanma vakası olduğu için ambulans ile birlikte poliste kapıda bitmişti. Engin'i ambulansa bindirdikten sonra, bir de polislere cevap vermek zorunda kalmıştım.

- Eşi değilim, nşianlımın kardeşi.

- Peki nasıl olduğu hakkında bir bilginiz var mı?

- Memur bey ben de az önce girdim eve, herkes dışarıda ben de alışverişten gelmiştim. Kapıları açık görünce ve kanı farkedince mutfağa gittim. Engin orada yatıyordu. Aldıklarımı bile atmışım elimden bakın! Sonra nabzını kontrol ettim. Yaşıyordu ve ben de ambulans çağırdım hemen. Benim bildiklerim bu kadar.

- Teşekkür ederim hanımefendi. Çocuklar siz bir çevreyi araştırıp soruşturun. Birşey gören duyan var mı bakalım.

İstesem aramadan ölmesi için bekleyebilir ve az önce geldim diyerek cesedi için ambulans çağırabilirdim.Benim hayatımda bir çok şeye mal olan bu adamın ölümünü izleme fırsatını değerlendirebilirdim. Ancak bu ben değildim. Kimsenin ölümünden zevk almak bana yakışmazdı ve insanı görevimi yapmıştım. En büyük korkum ise üstüme kalmasıydı. Şükür ki herşey ortadaydı. Bir süre sonra diğer memurların anlattıkları da beni doğruluyordu.

- Amirim yan komşusu ile konuştuk. O esnada balkonda oturuyormuş. Kavga sesi duymuş ama aile kavgası diye fazla dikkat etmemiş. Bir süre sonra evden koşar adımlarla bir kadının çıktığını duymuş. Ancak net gördüm demiyor. Ayakkabı sesinden anladım kadın olduğunu diyor. Kavga sesleri de bir erkek ile kadın arasındaymış zaten.

- Anlaşıldı, ifade için eşlik edin onlara. Nurgül hanımı da alalım, ifadesini versin oda.

Polislerle gidecektim bunu anlamıştım. Tam bu esnada Nihat, Sertaç ve Sevda ablalar girdi eve korkulu ve meraklı gözlerle. Sevda ablayı görünce hemen sarıldım ağlayarak.

- Ne, n'oldu burda Nurgül?

-Engin!

- Aşkım ne Engin'i ne diyorsun?

Benim ağlamaktan ifade edemediğini, memur bey anlatmaya başladı.

- Kardeşiniz sanırım, biri tarafından yaralanmış. Bıçak darbeleri almış vücuduna. Araştırıyoruz kim olduğunu.

- Ne..nne diyorsunuz siz memur bey?

- Nihat, eve geldim yatıyordu mutfakta kanlar içindeydi.

Nihat'a ağlayan gözlerimle bakıp bunu söyledikten sonra sımsıkı sarıldım güven, destek alabilmek amacıyla.
Herkes şoka girmişti. Kim yapmış olabilirdi bunu. İpeğin dediğine göre arkadaşları ile buluşmaya gidecekti. Yoksa onlardan biri miydi? Hepsini emniyet güçleri sayesinde öğrenecektik. Nihat'a bakarak söze girdim :

- Aşkım siz hastaneye gidin, ben ifademi verip oraya geleceğim. Beklemeyin hadi çıkın hemen!

Nihat konuşamıyor ve sadece başını sallayarak cevap veriyordu. Az sonra hep birlikte çıktık kapıya. Ben hemen polis aracına geçtim. Biz yola çıkarken, ileriden İpeğin geldiğini gördüm. Anlık görüş alanıma giren İpek tedirgin gözlerle bakıyordu evin önüne doğru.

- Kısa süren bir yoldan sonra, ifademi vermek için karkaoldaydım. Olanları tek tek anlattım yazan polis memuruna. Bir süre sonra işlemler bitmişti ve hemen çıktım oradan. Bir taksi çevirip ben de hastanenin yolunu tuttum. Herkes oradaydı ve bitmiş vaziyetteydiler. Hemen İpeğin yanına ilerledim ve sarıldım. Ağlıyordu ve sarılmam tamamen gözyaşına boğulmasına sebep olmuştu.

- Kim yapar Nurgül? Kim, kim ne ister?

- Sakin ol canım nolur. Polisler araştırıyor bak yakında bulunur kim olduğu. Sen şimdi sadece dua et olur mu?

Birer birer herkesin yanına gidip teselli etmeye çalışıyordum. Kendi üzüntülerim yetmiyor gibi bir de insanları teselli etmeye çalışıyordum.
Bir süre o evde kalmamız imkansızdı. Hem bir suç mahali hem de ipucu bulma ümidiyle güvenlik güçlerinin araştıracağı en önemli yerdi.
Aslı'nın insanı daveti üzerine 1 kişi hastanede nöbete kalmak şartıyla onlarda kalmaya karar vermiştik. Bu nedenle bir süre daha eve dönememeyeceğimiz de kesinleşmiş oldu.

GENELEV GÜLÜ [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin