YENİ BÖLÜM İLE HERKESE MERHABA, İYİ OKUMALAR DİLİYORUM DEĞERLİ DOSTLAR...
Nişan gecesi devam ediyordu. Ancak benim için hayat bitmiş gibiydi. Biri az önce, Engin şerefsizi beni öpmeye yeltenirken, hatta öperken görmüştü. Peşinden koştum kimdi görmek için ama kapı ile nişan alanı arasındaki mesafe kısaydı ve yetişememiştim. Hemen içeri döndüm ve Engin'e alçak sesle:
- Allah belanı versin senin, şerefsiz. Kimdi gören? Ya farklı bir yere çekerse. Bunun normale çekilecek bir yanı yokki, Allah'ım ben ne saçmalıyorum. Naptın lan sen piç kurusu? Niye uzak durmuyorsun benden lan? Yaklaşma yanıma artık, yemin ediyorum öldürürüm seni. Öldürürüm bilmiş ol Engin!
Cevap fırsatı dahi vermeden çıktım evden ve nişan töreninin yapıldığı ve insanların eğlendiği bölüme geçtim. Kimdi o bilmiyordum, bizden biri miydi? Eğer Engin ya da İpek'in ailelerinden biriyse durum kesinlikle çözülemez bir hal almıştı. Nişan sonrası herkes oldukça eğleniyor gibi görünüyordu. Paranoyam hat safhaya çıkmıştı ve herkesin gözünün içine bakıyordum. Tıpkı kalabalıkta bir kayıbı arar gibi. Bakışlarından, hal veya hareketlerinden anlarım diye umuyordum. Anlasam da ancak gidip insani bir yolla konuşmayı seçerdim. Ama yok işte yok! Herkes oldukça normal ve morali yüksek görünüyordu. Tüm günümün içine etmişti Engin böylece. Birçok soru geçiyordu aklımdan.
Ya gören Nihat veya İpekse? Olamazdı, sanmıyordum çünkü tepkilerini o an dile getirecek konumdaydılar, ikimizin de nişanlılarıydı bu ikisi. Hem böyle bir rezilliğin başka zaman konuşuruzu olmazdı. Rezilliğin üstüne tam bir rezillik yaşanırdı. Demek ki onlar değildi.
Ya Nazan anne ise neler olurdu? Benim hala onda gözüm olduğunu düşünür müydü? Ya da gördüğü halde susar mıydı o manzaraya? Sessizce dahi olsa, gelip tepkisini göstermez miydi ikimizede? Of Allahım peki Ya Figense? Figen abla mert, delikanlı denilecek kadın tiplerinden biriydi. Burada ses etmemiş olsa bile, nişana geri döndüğümde yüzüne fazlasıyla bakmıştım ve çok mutlu görünüyordu. O olmasına imkan olamazdı diye düşünüyordum. Aslında bahsettiklerimin her biri olabilirdi. Düşündüğüm kadarıyla analiz ediyordum kafamda sadece. Aile arası diye toplanan kalabalığı ''Az insan oldu sanki.'' diye değerlendirirken, şu anda bu az insan kalabalığı benim için bir stadyumu dolduracak kadar çok geliyordu. Herkesi ihtimal dahilinde değerlendirmeye gücüm yetmezdi. Dalgınlığım ilgi çekebilirdi ve zaten yaşananı gören her kimse beni izliyordu eminim. Vazgeçmiştim düşünmekten ancak, moralim hala sıfırdı ve öğrenmedikçe düzelmeyecekti. Tek dileğim bunun ayyuka çıkmamasıydı. Nihat'ı seviyordum ben ve Engin'in yeltendiği bir iğrençliğin bedelini, sevdiğim adamı kaybederek ödemek istemiyordum.
Bayılacak gibi hissediyor, sonra kendime gelip toparlanıyordum. Gecem bu şekilde geçiyor, hiçbirşeyi algılayıp bu güzel geceye katkıda bulunamıyordum. Bir süre sonra dayanamadım ve içeriye geçip, kendimi koltuğa bıraktım. Dinlenmek istiyordum iki dakika da olsa, ancak durumumu Sevda abla farketmiş olacak, yanımda bitti bir süre sonra.
- Kızım, sen iyi misin? Farkettim fenalaşıyor gibi oldun biraz. İçeriye geçince, tek kaldın diye endişelendim ve bakmaya geldim.
- Değilim abla, anlatırım misafirleri gönderdikten sonra.
- Eh peki madem canım, ben ilgilenirim kalabalıkla, sen dinlen biraz.
O anda olanları söyleseydim Sevda ablaya, yanıma bir koltuk daha çekmemiz gerekebilirdi. Moralini bozmak istemedim, eğlensinler istedim bu gece. Ben hala düşünceler içindeydim. Boşvermek için çabalıyorken, boşveremiyordu beynim bu olayı.
Biraz daha dinlendikten sonra, ilgi çekmemek için kendimi toparladım. Lavaboda yüzüme soğuk su vurdum ve bahçeye döndüm zor zar. Sevda abla farketti çıktığımı ve yanıma gelip koluma girdi. Müzik sesleri eşliğinde, bağıra bağıra anlaşmaya çalışıyorduk kalabalığı izleyerek.
- İyi misin şimdi canım?
- İyiyim abla biraz daha!
- Noldu yavrucum, çok önemli bir durum değil inşallah?
Üstümden atmam gerekiyordu bunu yoksa gerçekten bayılıp düşecektim. Kulağına eğilip söylemeye başladım yaşananı. Nasılsa gecenin sonu gelmek üzereydi. Bilmesinde bir sakınca yoktu. Duyduğu an ki tepkisinden ben bile korkmuştum. Öyle bir bağırdı ki!
- Ne!
- Abla sussana, millet şüphelenecek!
- Şey,ne..ne diyeceğimi şaşırdım ya nasıl bir adi bu herif böyle ?
- Piç kurusu, bir de bu derdi sardı benim başıma Abla!
- Dur dur bakalım kendini üzme sakın. Seninki olsa ya da İpek, şu anda şurada dikilip nişanı izliyor olamazdık. Şu kalabalığı bir başımızdan defedelim de uzun yollu konuşuruz.
- Peki abla, peki.
Ev sahibi olarak bu nişana burda izin vermiş olmanın büyük pişmanlığını yaşıyordum. Tek sebebi ise Engin'e bu kapıyı açmış hissediyor olmamdı. Yoksa İpek, ailesi, diğer misafirler hepsiyle ufak çaplı sohbetim oldu çok kibardı herkes. Bu şerefsiz Engin'in dersini verme zamanı çoktan geldide geçiyordu bile. Ama ben sırf rezalet çıkmaması için, sineye çekiyordum ve Nihat'ın duymaması adına bu piçten uzak durmaya uğraşıyordum.
Nihayet gecenin sonuna gelmiştik. Derin bir nefes aldım ve gücümü kuvvetimi topladım. Herkesle tokalaşıp vedalaştım ve son olarak İpek ile ailesini geçirdik. Çok müteşekkir olmuşlardı ve bunu dile getirdiler. Engin'de çıkıyordu arkalarından ve elimi sıkmaya kalktı. Kimsenin duymacağı şekilde ''Siktir Git'' dedim ve elimi falan vermedim. Ardından Nazan anne, Figen abla ve diğer davetlilerim ile vedalaştım. Herkes geldiği gibi neşeli gidiyordu ve bu beni deli ediyordu. Kimdi o gören? Yoksa ben mi hayal görmüştüm? Ben hayal görsem, Engin niye irkilip geri çekilsin? Biri bizi görmüştü ve onu bulmak biraz zorlu bir yol olacaktı benim için...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GENELEV GÜLÜ [Tamamlandı]
General FictionSaflığın, kirletildiği bir hikaye. Acımasızca bir anlatım ile... Okudukça, o yaşamın gerçek tarafını öğreneceksiniz. Genç bir kız, aldanışı ve kaybedişi... O artık güçlü bir kadın olabilecek mi? Hikaye ağır küfürler ve cinsellik içerebilir.