BÖLÜM 56

6.3K 240 4
                                    

MERHABA DEĞERLİ OKUYUCULAR, HİKAYEDE YENİ BİR YOLA GİRİŞ YAPARAK DEVAM EDİYORUZ. BEN BU HİKAYENİN İÇİNDE BİRÇOK DUYGUYU KULLANDIM ŞİMDİ İSE İNSANLARIN ÇOĞU ZAMAN AFFEDEMEYECEĞİ BİR KONU ÜZERİNE YOĞUNLAŞACAĞIZ. ANCAK ONUN ÖNCESİNDE YENİ BÖLÜM SİZLERLE... İYİ OKUMALAR DİLİYORUM...

Uzun zaman sonra, İstanbul'da yeni bir güne uyandım. Nihayet eve dönmüş olmak, gerçekten güzeldi.
Güzel bir kahvaltı hazırlamak için doğru bir gündü. Hemen kalktım ve ellerimi, yüzümü yıkadım. Sonra aşağı indim ve mutfağıma girdim.  Çayı ateşe koydum ve kahvaltıyı hazırlamaya başladım. Hem iş yapıyor hem de düşünüyordum. Fadime için ne yapabilirdik?  İpek ile görüşme planımı ne zaman gerçekleştirmeliydim?  Sertaç'la da konuşmam gerekiyordu. Bu düşünceler içinde kahvaltı masasını hazırlamıştım. Ben hep güçlü kalmayı başarmış bir kadındım. Önüme çıkıp duran bu aksilikler beni yıldıramazdı. Herşeye bir çözüm bulabilirdim mutlaka.
İlk önce Fadik için bir şeyler yapmalıydım. Çünkü o bataklıktan kaçan kadınların neye maruz kaldığını iyi bilirdim. İşkence, hakaret, hatta ölüm. Belki de arkasına adam takmışlardır bile. Belki onun kadar, yanımızda olduğu için biz de tehlikeye girmiştik.
Kahvaltı masasını hazırlamıştım ve çayı almaya mutfağa giderken yüksek sesle bağırmıştım bizimkilere.
- Günaydın! Uyandınız mı kızlar? Hadi kalkın kahvaltı hazır!
Tek tek uyandırmadan topluca bir şansımı deneyeyim demiştim. Sonra herkesin odasına koşup kapıları tıklattım ve kalktıklarına emin olup aşağı indim. Bahçeye çıkıyordum ki telefon çaldı.
- Alo!
- Aşkım, günaydın.
- Aaa, günaydın hayatım.
- Nasılsın canımın içi?
- İyiyim tatlım kahvaltı hazırladım da bizimkileri uyandırıyordum. Sen nasılsın?
- Ben de iyiyim aşkım, şey yarın geliyoruz biz de. Gece çıkacağız yola.
- Kalırsınız sandım ben, tamam hayatım gelince uğra mutlaka.
- Koşarım sana koşarım! Özlüyorum seni görmediğim zaman.
- Deli adam! Tamam gelince koş bana madem.
- Tamam aşkım.
- Şey, annen falan nasıl? Figen abla falan, iyiler mi?
- Herkes iyi aşkım, herşey yolunda burada.
- Sevindim aşkım, selamlar herkese. Geldiğinizde görüşürüz o zaman.
- Tamam hayatım. Seni seviyorum.
- Ben de seni seviyorum.
Telefonu kapadıktan sonra bahçeye çıktım ve masadaki iç acıcı süslü püslü bardaklara çayları doldurmaya başladım. Dumanı tüttükçe mis gibi kokuyordu burnuma. Ben çayı koyarken, bizimkiler de bir bir dökülmeye başladı masaya doğru.
- Günaydın!
- Günaydın kızım.
- Günaydın Nurgülcüğüm.
- Günaydın Nurgül abla.
- Hadi oturun bak çaylar soğumasın.
Masaya oturduk ve misler gibi bir kahvaltı karşımızda duruyordu, biz de aç kurtlar gibi yemeye başladık.
- Fadime, ben düşündüm de, seni de çıkarmak için istedikleri para neyse vereceğim.
- Sahi mi abla?
- Gerçekten ödeyeceğim birtanem. Üzme canını artık olur mu? Burada bizimle kalırsın ve işyerinde çalışırsın sen de.
- Çalışmam mı ablam. Dört elle sarılırım işe. Allah razı olsun senden. Bunlar beni napar eder bulup hayatımı mahvederdi yoksa.
- Nurgül, hayatım sen olmasan hiçbirimiz oradan kurtulamazdık. Fadik içinde bunu düşünmüşsün, beni çok duygulandırdı bu düşüncen, melek kalpli kardeşim.
- Para ne ki Sevda abla, insanlık ölmesin yeter ki.
Gün içinde gidip, bankadan para çekecek ve bu kez kendim gidecektim o bataklığa. Bu kızı oradan alacaktım ve kimse engel olamayacaktı.
Kahvaltı ettikten sonra, Sevda abla ile konuştum ve hazırlanmaya başladık. Birlikte gidecektik bankaya. İkimizde hazır olunca, bizimkilere söyledik ve yola çıktık.
- Şu işide halledelim abla. Başımıza birşey gelecek diye endişe ediyorum zaten. Gerçi gelen gelmiş daha ne gelecekse.
- Öyle deme Nurgül, hem iyilik ediyorsun şimdi hem de Fadik'i kurtarıyorsun.
- Ah be abla, gücüm yetse de oradaki her kadını kurtarabilisem keşke!
- Gönlü güzel kardeşim benim. İnşallah bir gün hepsi kurtulur hayatım.
Yolda sohbet ederken, bankaya varmıştık. İçeri girdik ve bir süre işlemleri bekledikten sonra, param hazırlandı ve alıp çıktım. Sevda abla ile ilerlerken bir araba durdu yanımızda. Etraf sakindi ve iki adam indi araçtan.
- Ne var? Noluyor?
- Kemal bey sizi bekliyor.
- Ne Kemal'i kardeşim, kimsiniz siz be?
Adamlardan biri silah çıkardı ve karnıma doğru dayadı. Gözlerim irileşti ve Sevda ablaya bakakaldım. Sevda ablada korku içinde bana bakıyordu.
- Kardeşim ne demek oluyor bu? Eşkiya mısınız ulan siz?
- Zorlamayın ve binin arabaya.
- Nurgül, bu oranın patronu. Kemal bey dedikleri adam.
- Öyle mi, yürü madem abla, bin gidiyoruz.
Kimmiş bu şerefsiz görmek ve öğrenmek istiyordum. Bizi alma sebepleri ise, Fadime'nin yanımızda olduğunu öğrenmeleriydi muhtemelen. Arabaya bindik ve yola koyulduk. Sinirim tepeme çıkmıştı. Kemal denilen şerefsizi ellerimle boğabilirdim. Bu kadınları orada tutan adamı, gözümü kırpmadan öldürebilirdim.
Bir süre yolculuk ettikten sonra lüks bir restorana geldik. Adamlar bize sert davranmıyor, bir misafir gibi ağırlıyordu. Hemen arabadan indim ve Sevda ablanın inmesini bekledim. Restorana doğru yürümeye başladık. Kapıda şık giyinmiş, orta yaşta yakışıklı, dev gibi bir adam bizi bekliyordu. Kemal denilen it bu olamazdı heralde. Yaşlı ve ensesi kalın bir tip bekliyordum. Kapıya geldiğimizde adam söze girdi:
- Hanımlar hoşgeldiniz. Sizi bu şekilde getirttiğim için beni affedin. Ben Kemal Durmuş.
İnanmakta güçlük çekiyordum. Böyle bir adam, öyle bir işin patronu olamazdı. Bence olamazdı en azından.
- Kemal bey sizsiniz demek! İki kadını yoldan silah zoruyla aldıran erkek. Yakışır mı ulan erkekliğe?
Sevda abla beni dürtüyordu. Bu tip insanlara karşı pusmamı bekliyordu sanırım. Asla ama asla sessiz kalmayacaktım.
- Nurgül hanım, silah zoruyla gelmenizi istemezdim.
- Neyi istemezdin ulan? Madem kaldırsaydın kıçını da gelseydin hanımların ayağına. Ulan şerefsiz herif yol ortasında sen nasıl aldırırsın bizi?
- Sakin olun, sorun yok hanımlar. - Sakinim ben! Dışarıdan bakan da sizi adam sanacak! Söyle şimdi ne istiyorsun bizden sen?
- Gelin geçin şöyle konuşalım.
- Nurgül kapa şu çeneni de geç yürü kız. Öldürtcen mi sen bizi?
Sevda ablanın zoruyla içeri geçmiştim. O anda beni öldürseler durmazdım. İçeri girdik ve sahile karşı bir masaya oturduk. Herşey fazlasıyla lüks görünüyordu.
- Eee! Ne için geldik buraya? Ne konuşmak için?
- Bizim kadınlardan biri kaçmış ve size sığındığını öğrendik. İstesem her şekilde aldırırdım. Ancak kadınların yaşadığı bir evden asla yapmadım yapmayacağım.
- Kadın satan bir adam mı söylüyor bunu?
- Nurgül hanım durumu daha da zorlaştırmayın. Öncelikle sizi getiren adamlar özellikle uyarıldı. Nazik bir şekilde gelmelerini sağlayın diye. Silah kullanma cesareti gösteren arkadaş, bunun bedelini ödeyecek bilin istedim.
- Fadik için diyecekleriniz nedir? Ben o kızı asla geri vermeyeceğim Kemal bey, bunu kafanıza sokun.
- Vermeyecekseniz, oradan çıkma bedelini ödeyeceksiniz demektir.
Biz de bunun için mücadele verecek ve geneleve gitmek zorunda kalacaktık. Şimdi ise bu konuyu patronları ile burada halledebilirdik. İstediğinin ne olduğunu sordum Kemal'e.
- Şimdi burada ödeyeceğim istediğinizi. Siz bizi zorla almazsanız ben gidip ödeyecektim o bataklıkta. Kızın peşini bırakmaları için.
- Nurgül hallet madem, bir an önce çıkalım.
İşi halletmiş bu adam gibi görünen şerefsiz ile anlaşmıştık. Görünen o ki artık Fadik'te özgürdü. Parayı teslim ettim ve hemen oradan ayrıldık. Bir an önce eve dönmek istiyorduk. İlk kez silah zoruyla kaçırılmıştık ve bu gerçekten korkutucuydu. İçimden geçenler öleceğimiz yönündeydi. Çok korkmuştum ve Sevda ablada korkmuştu. Ancak belli etmem imkansızdı. Çünkü korkumu belli edince nelere maruz kaldığımı hiç unutmuyordum.
Fadik özgür bir kadındı ve bizimleydi. Acaba bu iyiliğimin karşılığını nasıl alacaktım?

GENELEV GÜLÜ [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin