BÖLÜM 8

59.1K 695 37
                                    

11 SAAT GEÇMEDEN YENİ BİR BÖLÜMLE SİZLERLEYİZ ARKADAŞLAR. ÖNCELİKLE 1.2 K OKUYUCUMUZ OLMUŞ, ÇOK MUTLUYUM BENİMLE OLDUĞUNUZU HİSSETTİĞİM İÇİN. TEŞEKKÜR EDERİM TÜM OKUYUCULARA...YENİ BÖLÜMLERDE GÖRÜŞMEK ÜZERE, İYİ OKUMALAR DİLİYORUM...

Çaylarımızı almış oturuyorduk Sevda abla, Selime abla ve ben. Kapıdaki açgözlü erkeklerin, göz hapsine aldırış etmeden, dertleşiyorduk. Bazen ''Benim yaşadıklarım dertmi be?'' diyordum içimden, diğer kadınların yaşadıklarını duydukça.

Selime abla iyi biri, çok görmüş geçirmiş, çok zorluklar yaşamış bu genelevde. Hala buraya mecbur olduğunu söylüyor. Kadının iliğini kemiğini, sömürmüşler gençken.

Gözüme şu acımasız Kadriye takılınca, diplerine doğru eğilerek sordum:

- Bu Kadriye karısının hikayesi ne?

- Kötü değildir kızım, Kadriye. Biz zamanında birlikteydik onunla, birlikte çalıştık bu evde yani. Oda buraya başka bir erkeğe inandığı için, düşenlerden. Sevda bile bilmez onu, çok eski.

- Benim gibi yani, Selime abla?

- Senin gibi güzel kızım,senin gibi...Aynı oda, sevdiği adam tarafından satılmıştı buralara. Bal Kadriye derdik, zamanında öyle böyle değildi, çok güzel kadındı. Yıllar geçtide, bu evin işini ona devretti patron. Bakmayın siz sert davrandığına, öyle yapmak zorunda. Korkutmazsa kızlar başkaldırır. Kızlar bir bok yerse, acısını ondan da çıkarırlar kızım.

- Anladım Selime teyze.

Meğerse Kadriye'de mecburiyetten bu şekilde davranıyormuş buradakilere. Haklı tabi pussa, tepesine çıkar buradakilerin çoğu.

Sohbete devam ederken, üst kattan bir çığlık sesi patladı. Fadiğin sesiydi bu. İrkilmiştik hepimiz ve birbirimize baktık bir an için.

- Aaaaaaaaaaaaaaayyyyyyyyyyyy, İmdaaaaaat koşun, Kadriye abla, kızlar koşuuuuuun.

Sevda abla ve ben merdivende olduğumuz için, önden fırladık. Ses üst koridorun sonundaki tuvaletten geliyordu. Yetiştiğimizde, benim gibi genç kızlardan biri olan Hasibe, boylu boyunca yatıyordu yerde. Gözleri açık kalmış, bir gözünden akan yaş hala ıslaktı. Ağzından kan gelmişti. Yanında ise yarısı boşalmış, tuz ruhu şişesi...

Sevda abla gördüğü an, elini ağzına kapayarak dışarıya doğru döndü yüzünü. Fadik kapının önünde çökmüş, feryat figan ağlıyordu. Bense tuvaletten tamamen çıkmış, gördüklerimin şokundan çıkmaya çalışıyordum.

- Ah be kızım, ah garip Hasibem, yapma be kızım!

Sevda abla, üzüldüğünü böyle sözlerle dile getiriyordu, kendi kendine.

Hasibeyi görüyordum aşağıda, sessizce beklerdi müşterilerini. Gözünü bir duvara dikerek dalar giderdi. Kadriye karısı ''Kız, duvarlamı yatacaksın orospu, heriflere cilve yap dön şu tarafa.'' diye azarlardı, onu dalgın gördüğünde.

- Tuz ruhu içmiş, öldürmüş kendini kız.

Sevda abla, koridordan yanımıza doğru gelen, Kadriye'ye diyordu bunları. Kadriye söze girdi ve bildiğimiz kadriye gibi konuşmuyordu.

- Bir çiçek daha soldu desene. Çekilin şurdan bakayım, açılın biraz. Ah Hasibe ah! Günahsız Hasibe. Sonunda yapacağın buydu demek öyle mi?

Eğildiği yerden doğrulan Kadriye'nin gözlerindeki ıslaklığı, görmemek imkansızdı. Selime ablanın dediği gibi, mecburiyetten böyle davranıyordu bu kadın bize. Ona olan kinim, kızgınlığım o anda kayboldu birden.

- Çekilin kızlar, çekilin dokunmayın. Şimdi polisi gelecek, savcısı gelecek, el sürmeyin.

- Tamam abla.

- Sevda, al kızları sen, indir aşağıya. Söyle kapasın Fatih evi. Bugün iş yok bu evde, arasın söylesin patrona. Kızları al inin odalarınıza, oturun konuşun işte ne bok yerseniz yiyin Sevda! Canıma yetti valla artık! Ben de polise, ambulansa haber vereyim. Hadi yürüyün siz aşağıya.

Sevda abla, fadik ve ben 11 numaraya indik. Sevda ablanın odasına.

- Oturun siz, ben aşağıya haber verip geliyorum.

Neden sonra, odalarına dönen kızların sesi duyulmaya başladı. Sevda abla, Selime teyze ile odaya geldi, biraz sonra. Selime teyze de fenalaşmıştı belliki.

- Ahhh, yavrum dayanamadı, bu şerefsizliklere. Kurtardı kendini, öldü gitti. Ah güzel Hasibe! Ahhh!

- Geç Selime abla, otur şöyle. Ağlama Allah aşkına toparla kendini. Olan oldu işte. Ben çay koyup geliyorum, oturun siz.

Sevda abla, 4 çay bir tane kültablası ile geri döndü, kısa süre sonra. Oturduk, hepimiz birer sigara yaktık ve sohbete başladık.

- Abla, kaçalım buradan, kurtulalım. Bak bizimde sonumuz böyle olmasın.

- Nurgül, yavrum Hasibe kendini neden öldürdü, saf kızım benim? Kaçabilseydi eğer bunu yapar mıydı kendine hiç?

- Kızlar, Sevda haklı. Ömrüm çürüdü buralarda, buradan kaçmak bir hayal gibi. Buradan kaçsanızda, peşinizi bırakmaz buranın adamları. Bulup öldürürler, yamuğu kabul etmez bunlar yavrum.

Hepsi benden daha uzun süredir, buradaydılar. Buranın kuralını kanununu bilmeseler böyle konuşmazlardı. Gerçekten de buradan kurtulmanın yolu ya ölümdü, yada ölüm.

- Bizim zamanlarda, daha da beterdi ya heyy hey. Kuş uçurtmazlardı buralarda. Vicdanlı bir adam, patronla anlaşıp karı çıkarırsaydı, anca öyle işte.

- Ne, nasıl yani Selime abla?

- Genelev karısına sevdalanır, karıyı çıkarırlardı buradan. Bol paran olacak tabi, karının borcunu ödeyecek. Yoksaaaa Nah çıkarırdı karıyı, birde üstüne dayak atıp bırakırlardı kapıya.

- Hay abla vallahi güldürcen beni. Ney ile borçlandıysak şu çöplüğe bilmem ki.

- Doğru diyon Sevdam, ama var mı başka yolu? Sende iyi biliyon bunu.

O gün, akşama kadar dertleştik durduk. Polisler bir girdi bir çıktı ifadelerimizi almaya. Gördüğümüzü, bildiğimizi anlattık hepsine.

Geceyi böyle ettik ve o gün mecbur bırakılmış, saf temiz Hasibe, bir yaprak gibi kayıp gitmişti, bu çöplükten dışarıya. Aklıma Engin girdi yatağımda uzanırken.

- Allah bildiği gibi etsin seni, senin gibileri. Bizi mahvedenleri, Allah yaksın da kavursun.

Böyle içten içe konuşurken, bu kötü günün ardından uykuya dalmıştım...

GENELEV GÜLÜ [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin