Elimde telefonu dalgınca çeviriyordum. Aklım hala Eddey'di. Yazdıkları o kadar güzeldi ki yalan olması ben korkutuyordu ama asıl korkutan gerçek olmasıydı. Bir insanın bu kadar acı çekmesine neden olamazdım. Bu iğrenç bir şeydi. Bir insanın, diğer bir insana yazılanlardaki kadar acı çektirmesine hakkı yoktu.
Elimde çevirdiğim telefonu normal konumuna alıp mesaj kısmına girdim. Dün gece en son dediklerimden sonra hiç bir şey yazmamıştı. Belkide yazıcak bir şeyi yoktu.
Sıkıntıyla oflayıp girdiğim gibi mesaj yerinden çıktım telefonun. Daha sonra derse matematik öğretmeni olan Bay Patrick girdi. Telefonu cebime koyarken düşünceler beynimi hala talan ediyordu.
"Adel, Bayan Suzie seni çağrıyor." Adımı duymam üzere baygın bakışlarımı Bay Patrick'e çevirdim. Oda aynı bakışlarla bana bakıyordu. Birbirimizden pek hoşlanmazdık ama benim derslerimin iyi olması onunda okuldaki en iyi matematik hocası olması bir yerde anlaşmamızı sağlıyordu.
Kafamı onaylar anlamda salladım ve sıranın üzerinde duran matematik kitaplarımı ve defterimi alıp sınıftan ayrıldım. Matematik sınıfıyla dolabım aynı katta olduğu için adımları önce dolabıma yönlendirdim. Dolabımın önüne geldiğimde şifremi girip kitapları özensizce içine atıp tekrardan kilitledim.
Müzik sınıfına doğru yol alırken Bayan Suzie'nin benim hakkında bu sefer hangi fantastik düşüncelere ev sahipliği yaptığını merak etmeden duramadım.
Lanet olası dokuzuncu sınıfın ikinci dönemindeyken sadece rahatlamak için piyano ve şarkı söyleyişime kulak misafiri olduktan sonra peşimi bırakmamıştı. Hatta onuncu sınıfta zoraki bir şekilde müzik kulübüne üye edilmiştim ki bundan benim haberim bile yoktu. Kulüp seçmek için okul sitesine giriş yaptığımda zaten geçerli bir kulübe ait olduğumu söylüyordu ve tahmin edilebilir şekilde üye olduğum kulüp müzik kulübüydü ve tekrardan tahmin edilebilir şekilde bu sene de aynı sorunla karşılaşmıştım. Kadın aklına eseni yapıyordu ve bu konuda oldukça inatçaydı.
Müzik sınıfının önüne geldiğimde sıkıntıyla kapıya tıklatıp içeri girdim. Bayan Suzie sarı saçlarını at kuyruğu yapmış siyah elbisesi ile zarif bir şekilde koltukta oturuyor, yüzünde birisini ikna etmek için kullandığı maskesini takmış ve oldukça ısrarcı duruyordu. Karşısındaki kişinin duygularını azıcık bir empati yolu ile tahmin edebilirdim taki karşısındaki kişiye görene kadar.
İlerleyen adımlarım duraklamış Bayan Suzie'nin ikna etmeye çalıştığı kişiye bakıyordum. Ve bu kişi Harry Steyles'tan başkası değildi. Tanrı'm onun burada ne işi vardı? Tamam onun sesi güzeldi ve bir kaç entürman çalabiliyordu ama bu Bayan Suzie'nin kulağına nasıl gitmiş olabilirdi? Ayrıca Bayan Suzie'nin sıratındaki azimli belirti Harry'nin de burda olmak istemediğini açıklıyordu.
Sıkıntıyla bir nefes verdim ve Harry'nin karşısına oturdum. Böylece gözler beni buldu. Bayan Suzie neşeli gözlerle bana bakarken, Harry olağanüstü bir şekilde şaşırmıştı. Ama suratını buruşturmamış ve ya sinirli durmuyordu. Aksine mutlu gibiydi. Büyük ihtimalle ben geldikten sonra gideceği için mutlu olmuştu.
"Beni çağırmışsınız Bayan Suzie."
Bayan Suzie ışıl ışıl gözleri ben ve Harry'nin arasında gidip geliyordu. Ellerini mutlulukla çırpıştırdı. "Adeline." Kıkırdadı. Bu aşırı mutlu hali beni iyice işkilendirse de sözlerini bitirine kadar sesiz kaldım.
"Tanıştırayım kulübümüzün yeni üyesi Harry Steyles. O burada olmaktan pek memnun değil ama ben senin onu mutlu edeceğine inanıyorum."
Bu dediği üzerine Harry ve ben kahkaha atmaya başladık. Aralıksız yarım saniye güldükten sonra gözlerimiz bir biri ile buluşunca kahkayı kestik. Ve bu sefer birbirimize bakmaya başladık. Burada olmamız ve Bayan Suzie'nin bana bu görevi vermesi kadar komik bir olay olamazdı. O Harry Styles'tı ve bende Adeline Shining. Ben onu ya da o beni mutlu edemezdi. Bu imkansızdı ve benim gibi belki de o da bu sebep yüzünden gülmüştü.
"Bayan Suzie siz ciddi misiniz?" İkimizde aynı anda Bayan Suzie'ye sorumuzu yöneltmiştik. Ve sanki ikimiz aynı anda konuşması Bayan Suzie'yi daha
fazla mutlu edemezdi."Çocuklar siz muhteşemsiniz. Harry'nin sesini duyarken aklımda onu eleştireceğim kişi olarak ilk sen gelmiştin ama böylesini ben bile düşünmüyordum. Fark etmediniz mi konuşurken ses tonlarınız o kadar uyumluydu ki... Bu çok güzel. Tanrı'm bu bir işaret. Sizi kesinlikle birbirinizden ayırmayacağım. Kesinlikle. Bu sene ödülleri ağlatacaksınız." Bayan Suzie ard arda kelimeleri sıralarken yerinde durmuyordu. Gözleri saf mutlulukla dolmuştu.
Bayan Suzie'nin kafasına takılanı yapmakta ne kadar ısrarcı olduğunu bildiğim için telaşlanmıştım. Ben ve Harry takım olamazdık. Bu imkansızdı.
Sakin bir sesle konuşmaya çalıştım. Onunla inatlaşmanın iyi sonuçlar doğurmayacağını bildiğim için olabildiğince sakin konuşmalıydım. "Bayan Suzie. Bu dediğiniz olamaz. Harry basketbol takımında ve benim de zaten bir eşim var. Amelia, hatırlasanıza. Muhteşem filandık biz hani?" Resmen çırpınıyordum. Bayan Suzie kadar korktuğum bir öğretmen yoktu bu okulda. Kadın deliydi ve her dediğini yapıyordu.
Bayan Suzie beni umursamadı. "Harrycim Adel'in de dediği gibi sen basketbol takımında olduğun için okul saatleri buluşmanız için biraz zor ama ders saatleri ve okul sonrası zamanları bunun için ayırabiliriz."
"Dersler olmaz, geri kalmak istemiyorum. Okulun en başarılı öğrencilerinden biriyim. Bu derslerden geri kalmama sebep olur." Bayan Suzie hala aynı mutlulukla bana döndü. Acaba gözlerimdeki isteksizliği görmüyor muydu? "Adelcim ders konusu senin için ne zaman sorun oldu? Eminim ki şuan ders müfratından bir ay öndesindir sen." Beni tanıyordu. Lanet olsun ki beni tanıyordu.
Hala sesimi sakin tutmaya çalışıyordum. Özelikle sert çıkarsam kesinlikle bunun başıma kalacağını biliyordum. Ama telaşlı görünmekten kendimi geri alamıyordum. Bu sefer hızlıca, "Özel hayat?" diye girdim söze. "Okuldan sonrası zor olabilir. Ayrıca ben kulübe gidiyorum okuldan sonra. Hemde her gün, gecelere kadar."
"Sen kulübe gitmiyorsun Adel ve bunu burada kaç defa evde canını sıkılmasını dile getirmenden yola çıkarıyorum."
"Evet, zaten bu yüzden kulübe yazılmaya karar verdim."
"Ne zaman verdin bu kararı ve hangi kulüp?"
Hızlı bir şekilde, "Bu gün." dedim. Ve sinirle dişlerimi sıktım. Bu gün niye demiştim ki? Salak ben. Söylediğimi saçmalığı kurtarmak adına daha fazla saçmaladım. "Bu gün karar verdim. Ihm, sabah kalktım ve her zaman canım sıkılıyor bende o zaman bir kulübe yazılıyım dedim. Ve şey katılacağım kulüp..." Durdum ve düşünmek için etrafa baktım ve Bayan Suzie'nin masasındaki fotoğrafta kızını bale kıyafetleri içinde gördüm ve farkında olmadan, "Bale. Bale kulübü. Hep katılmak istemişimdir." dedim.
"Sen bale yapamazsın ki. Ayak parmakların normal bir insanınkinden daha küçük olduğu için bu imkansız."
Gözlerim şaşkınlıkla Harry'i buldu. Bunu nasıl hatırlıyordu? Altı yaşındayken baleye yazılmak için spor salonuna gittiğimde kadın beni inceledikten sonra ayak parmaklarımın normal bir insanınkinden daha küçük olduğu bu yüzden bale yapmamın imkansız olduğunu söylemişti. Ve tabi ben bu haberden sonra baya ağlamıştım ve bana destek olan küçük dostum Harry'di. Benimle oyunlar oynayarak kafamın dağılmasını sağlamıştı.
Anılardan uzaklaşıp ana döndüm. Harry kırdığı pot yüzünden rahatsıca yerinden kıprandı.
"Siz önceden tanışıyor musunuz?" Bayan Suzie'nin gözleri ikimiz arasında dolandı.
İkimizde sesiz kalınca tekrardan konuştu. "Bu muhteşem o zaman. İkiniz için daha şimdiden kafamda planlar oluştu ve ilki bir buçuk ay sonraki olacak müzik yarışması. Çok büyük bir şey değil. Sadece ilçeler arası olacak. Ve eğer kazanırsanız 10.000 liralık bir ödül olacak. Bu para ise kimsesiz çocuklar için bağış edilecek." Bayan Suzie, gözlerimize umut ile bakıyordu. Bu umudun bizim karar verip verme durumumuzla ilgili değildi. Bizi cepte görüyordu. Umut ettiği şey bizim kazanmamızdı.
Oturduğu yerden zarif bir şekilde kalktı. "Herneyse, siz şimdilik hangi müziği seçeceğinizi konuşun benim dersim var. Görüşürüz." Odayı terk etmeden önce söylediği son söz bunlar oldu.
Bakışlarım Harry'i bulurken içinde bulunduğumuz duruma bol küfürler ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suddenly || Styles
FanfictionBilinmeyen Numara: Sana bakmak güneşe bakmak gibi, can yakıcı ama göz kamaştırıcı.