*Sonuna kadar okuyun. Keyifli okumalar :*
Ağrıyan eklemlerim ve bolca miktarda baş ağrısıyla sabaha gözümü açtım. Kendimi berbat hissediyordum. Asla saçma bir yarışma için bu kadar yorulacağımı düşünmemiştim. Şimdi ise vücudumda sızlamayan kısmı yoktu sanırım. Kendime gelmek için bir kaç esneme hareketi yapmaya çalıştım ama ayağıma giren krampla olduğum yerde acıyla durup o can yakan hissin geçmesini bekledim. Ve daha bu ilk gündü. Giderek vücudumun alışacağını söylüyordu Rafeal ama şuan ki ağrı hiçbir zaman vücudumu terk etmeyecekmiş gibi hissediyordum.
Baldırımı ovuşturarak düğümlenen kasları biraz olsun rahatlatarak paytak adımlarla yataktan çıktım. Gerçekten bugün yataktan çıkmak istemiyordum. Hem kaslarımın bu sızısı hem de çevremdekilere ördüğüm duvar beni evde o güzel yatağımda yatmak için zorluyordu. Muhteşem bir düşünceydi ama sorumluluk diye bir olayın varlığından dolayı gitmek zorundaydım.
Ve gittim de. Suratımda somurtkan ifade ve teneffüslerde herkesten uzaklara kaçmalarımla günün yarısına gelmiştim. Taaki öğle yemeğinde büyük bir zorluk çekeceğimi bildiğim için yeme işini ikinci uzun tenefüse bırakana kadar.
Kantine girdiğimde çok fazla dolu olmadığını gördüm. Hava bugün mevsim normallerine göre daha sıcaktı ve çoğunluk dışarda güneşin tadını çıkarıyordu.
Ben de en köşe kısımlardan birine geçip tostumla meyvesuyumu içerken bir yandan da Ed'e karşı çok mu fazla kaba davrandığımı düşünüyordum. Bütün gün içimde biriktirdiğim kini onun üzerine kusmuştum. Ve birde engellemiştim.
Halbuki onun tek sırrı benden kimliğini gizlemeseydi. Ya da ben öyle biliyordum. Bir keresinde bana Ric ile ilgili bir konuda ona gideceğimi söylediğini hatırlıyordum ama ne için gideceğimi bile bilmiyordum. Bundan Ric'in benden gizlediği bir sırrı olduğu ve bunu Ed'in bildiği ortaya çıkıyordu ama Ric'in herhangi bir sırrının beni Ed'e götüreceğini sanmıyordum. Ric'le ilgili bir konuda asla araya üçüncü bir kişi sokmazdım. Direkmen ona sorardım. O yüzden çantamdan günlerdir ayırmadığım o pelüş anahtarlığın sahibi olan kıza ulaşmak için çaba sarf etmemiştim. Ama bunlar tabii ki onunla hiçbir şey olmamış gibi yaklaşmamı sağlayamazdı. Benden bir şey gizliyordu bunu hissediyordum. Ric asla onu bir kızla göreceğim diye bu kadar telaş yapacak biri değildi. Davranışı o an komik gelsede parçaları birleştirince bir şeyler birbiri ile uyuşmuyordu.
"Adeline, neler oluyor?"
Masama hızla oturan Ric ile bütün gün suratıma taktığım o duygusuz tavıra geri büründüm. Ben sormadan anlatmasını istiyordum. O kızla orada ne yapıyordu? Neden ben gelince telaşlanmıştı? Aklımda bu sorulara verilen cevaplar beni o kadar korkutuyordu ki sormak bile çocukken yatağın altına saklandığını düşündüğüm yaratıklar kadar ürkütüyordu.
"Bir şey olduğu yok, yemek yiyorum."
Tekrardan önümdeki tosta döndüm. Düşünmekten doğru düzgün yiyememiştim bile.
"Adeline, biz ne zamandan beri böyleyiz? Bir şeyler var. Söyle işte." Sesi oldukça telaşlı çıkmıştı. Anlamaya çalışarak ona baktım. Neden bu kadar telaş yapmıştı? "Seni kaybettiğimi düşünüyorum. Hem de birden bire. Bir şey yokken. Nasıl bana böyle uzak davranabilirsin? Bir şey mi yaptım? Özür dilerim. Sana kötü gelecek hiç bir şeyi yapmam biliyorsun değil mi? Ben senin Ricki Ric'in değil miyim?" Hızlı ve telaşlı konuşması, o güzel mavi gözeleri ile bana bakarken nasıl kötü bir şey diyebilirdim ki?
Maskemin suratımdan düştüğünü hissediyordum. Gözlerim dolmaya başladı. Bu çok saçma bir duygusallıktı ama kendimi durduramıyordum. "Benden bir şey gizlemezsin değil mi?" Sesim titrek çıkmıştı kendimi ne kadar zorlasamda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suddenly || Styles
FanfictionBilinmeyen Numara: Sana bakmak güneşe bakmak gibi, can yakıcı ama göz kamaştırıcı.