Bu gün, o olayın üzerinden bir hafta geçmiş ve koca bir haftam Ric'siz devam etmişti. O yanımdayken varlığının her an yanımda olduğunu anlamamıştım ama şimdi o olmayınca hayatımda sandığımın da aksine ne kadar büyük bir yer kapladığını fark etmiştim ve bu farkındalık özlem duygumun kalıplarına sığmamasını sağlıyordu. Onu delilerce özlemiştim. Ama sanırım bu özlem duygum tek taraflıydı çünkü beni bir kere bile aramaya tennezül etmemişti. Okula gelmiyor, Alex ve Amelia'nın çağrılarına da cevap vermiyordu. Ona bir şey olduğu yönünde telaş içindeydim ama annemlerden öğrendiğim kadarıyla iyiydi ve aillesiyle iletişim içindeydi.
Düşüncelerimin yoğunluğundan kurtulmak için gözlerimi dersi hararetle anlatan Bayan Flu'ya çevirdim.Sıkıntıyla derin bir nefes verdim. Dirseklerimi sıranın üzerine yerleştirip, kafamı ellerimin arasına aldım. Okul bu bir hafta hiç olmadığı kadar yavaş geçmişti. Her şey anormal şekilde normal gidiyordu. Ben bu yaşanan olayların ardından fısır fısır konuşmaları Ric'in neden benimle kavga ettiği yönünde meraklı bakışları, Harryle tam olarak hatırlamadığım ama bütün okulun gözleriyle gördüğü durumumuz, Ric'in okula gelmeyişi... Bunlar gayette dedikodu için aranan malzemelerdi ama kimseden tek kelime bile duymamıştım. Üstelik birde Harry vardı. Ona bir teşekkür borçluydum. Aslına bakılırsa teşekkür yetersiz kalıyordu. Olayları tam olarak hatırlamasamda orada beni boğulmaktan kurtardığının farkındaydım. Yani o olmasaydı sanırım son nefeslerimi o kantinde vermiş olacaktım. Son olarak alakasız bir şekilde Amelia'nın Harry hakkında uçuk düşünceleri vardı. Cidden uçuktu. Şöyle söylemeliyim ki, Harry'nin sandığım kadar benden nefret etmediğini söylüyordu. Aslına bakılırsa bu düşünce duygasılığı geride bıraktığında biraz, çok az mantıklı geliyordu. Çünkü o beni öyle görünce sanırım, biraz sinirlenmiş. Bu benim tabirimdi. Amelia'ya göre çılgına dönmüş durumdaymış. Onun şuana kadar gördüğü en sinirli Harry haliymiş ya da şuana kadar gördüğü en sinirli insan.
Bahsedilen sinir hali, o müzik odasında geçmişten bahsederken gözlerinde ki ışık, küçükken yaşanan o önemsiz bale macerasını hatırlaması... Bunlar bana eski Harry halini hatırlatıyordu. Ama duygusallık araya girince bu düşünceler uçuk geliyordu. Amelia'nın sürekli Harry hakında o şekilde konuşması ona karşı olan özür borcumu uzatmama neden oluyordu. Çünkü biliyordum eğer Amelia'nın dolduruşuna gelirsem karşısında farklı davranabilirim veya söylediklerini yanlış anlayabilirim. O yüzden Harry olayını biraz bekletmeliydim en azından Rickle konuşana kadar.
Sayısız kez yaptığım gibi sıkıntıyla ofladım
Yine aklıma Ric'i gelmişti. Her konu ona çıkıyordu zaten."Adel. Adelin, hey!"
Sayısız kez ismimin tekrarlanmasından sonra adeta sıçradım. Bayan Flu bana zoraki bir gülümsemeyle bakıyordu.
"Bayan Suzie seni çağrıyor tatlım. Dersin bitmesine 10 dakika kaldığı için toplana bilirsin ve son olarak derslerden koptuğunu farketmedim zannetme hastalığına bağlıyorum şimdilik ama her zaman yapmam. Çıkabilirsin tatlım."
Masanın üzerindeki kitaplarımı çantama tıkarken yüzüme yapmacık olduğu on kilometre öteden bile belli olan bir gülücük yerleştirip sınıftan çıktım.
Koridor da ilerlerken Bayan Suzie'nin neden beni çağırmış olduğunu düşünmeden edemiyordum. Sesim hakkında bilgi sahibi olduğunu biliyordum ama o kadının olağan üstü düşüncelerinden korktuğum için giderken gerilmeden edemiyordum.
Bayan Suzie'nin kapısının önüne geldiğimde derin bir nefes verip kapıyı çaldım ve cevabı dinlemeden içeri girdim, böylece suratlar bana döndü. Bakışlarım Bayan Suzie'yi bulmadan halka şeklinde sandalyelerin dizilmiş olduğu ve orada oturan kulüp arkadaşlarımın içinden direkt Harry'i buldu. Onun bakışları da beni. Kafamı hızla çevirirken bulunduğum duruma sövmeden edemedim. Onu henüz görmeye hazır değildim. Kantinde olanları kavramam biraz zaman almıştı ama orada ne olduğunu biliyordum. O beni sanırım öpmüş gibi oluyordu. Aslında öpmek demek saçma olurdu. Sonuçta ölmek üzereydim ve o beni kurtarmıştı. Ama dudaklar birbirine değmişti ve... Evet şuan saçmalıyordum. Ayrıca ona bu olay yüzünden teşekkür borçlu olduğumu biliyordum ama bu çok zordu. Onunla mantıklı bir şekilde konuşamazdım Amelia'nın aklımı doldurduğu saçma düşüncelerden sonra. Onu tanımıyordum artık ama benim hakkımda ki düşüncelerini biliyordum. Benden nefret ediyordu. Bunu bizzat kendisi söylememişti ama o bakışlardan sonra söylemesine gerek yoktu ki bu durumda beni üç buçuk yıl önce düşürdüğü o berbat durumdan sonra benim ona o nefret dolu bakışlarla bakmam gerekirdi ama ben o zaman anı sorgulamakla yetiniyordum sadece.
"Adelin, gel canım sensiz başlamak istemedik. Sesin şu anlık kullanım dışı ama bu senin burada olmana engel değil, değil mi?"
Suratımda yapmacık bir gülümseme ve kafamla onaylama hareketi yaptıktan sonra Amelia ve Oli'nin arasına geçtim.
"Evet, herkes burada olduğuna göre kağıtlarınızı ve kalemlerinizi hazırlayın. Muhteşem fikirlerim var!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suddenly || Styles
Fiksi PenggemarBilinmeyen Numara: Sana bakmak güneşe bakmak gibi, can yakıcı ama göz kamaştırıcı.