*Oy ve yorumlarınız için binlerce teşekkürler. Sizler mutluluk kaynağısınız*
"Akşam sinemaya gidelim mi?"
Eşyalarımı toparlarken Amelia'nın fikrini tartım. Bu gün yapacağımız gösteride müziği tamamlamıştık. Geriye dans kalıyordu. Bayan Suzie, müzik ile ilgili kısmı hızlı bitirdiğimiz için yarına bizi boş bırakmıştı. Zaten sonra ki gün içinde dans öğretmeni gelecekti ve kareografiyi gösterecekti. Daha çok yorulacağımız için yarının bize tatil olması isabet olmuştu.
"Hem yarın tatilde, rahat oluruz."
Çantamı sırtıma takarken, "Evet, güzel olur," diye mırıldandım. Amelia koluma girdi ve böylece sınıftan çıktık.
"Filmlere baktım ve bence en iyisi DC yapımı bir film. Adını hatırlamıyorum ama yorumları güzel diyordu."
Kafamla onu onayladım.
Okul çıkışının önüne geldiğimizde Amelia birden "Ayağım!" diye acıyla inledi. Endişeyle ona dönerken ayağını tutugunu gördüm.
"Ne oldu?"
"Burkuldu, burkuldu sanırım."
Çevreme yardım için bakarken önümüzde çok iyi tanıdığım siyah 2011 model grand cherokee jipiyle Harry durdu. Arabasından hızla inerken Amelia'ya yöneldi. "Hey sorun ne?"
Amelia kendini Harry'e doğru verdi. "Bir şey yok sadece burkuldu sanırım." Harry, Amelia'yı dikeltmek için uğraştı. "İstersen seni eve bırakabilirim?"
Arkadaşım gülümsemeye çalıştı. "Hayır, biz sinemaya gidecektik. Sadece birden ayağım böyle oldu. Ev yerine bizi AVM'ye bırakabilirsin?"
Harry, gülümsemek ve gülümsememek arası bir ifadeyle, "Tamam, olur." dedi.
Birden kendimi araya girme ihtiyacı içinde hissetim. Bu yüzden ordaki varlığımı hatırlatarak, "Biz taksiyle gideriz, teklifin için teşekkürler." dedim.
Karşılık olarak Amelia'dan büyük bir göz devirme aldım. Harry ise, "Ne gereği var? Benimde oralarda işim var," dedi. Derin bir nefes verip verip kabul edercesine arabaya yöneldim ve arka kapıyı açtım. Arkamı döndüğümde iksininde bana inanmazca baktığını gördüm. "Ne?" diyerek tepkimi belli ettim.
"Adeline görmüyor musun? Ayağı kötü durumda ve uzatması gerekiyor." Harry'nin dedikleri üzerine Amelia doğrularcasına inledi ve ayağını tuttu.
"Şey..." diyerek geveledim. "Amelia'yı daha rahat bindirmen için kapıyı açtım."
Kapınının önünden çekildim. Harry, Amelia'yı arabaya binmesine yardımcı oldu. Amelia arabaya bindikten sonra ayağını ileri uzatıp kendisini kapıya yasladı. Harry'de peşinden arabaya bindikten sonra binmek için ilerlerken bir şey o anda dank etti. Ben, Harry Styles'ın arabasına binecektim. Tamamen Harry Styles'a ait olan bir şeyde buluncaktım. Tanrı'm bu duruma nasıl gelmiştim birden?
"Adeline, binmiyor musun?" Amelia cama vurarak yüksek sesle konuştu. Kendime gelip kafamla onayladım. Arka koltuk arkadaşım tarafından işgal edildiği için gergin bir şekilde ön koltuğa, Harry'nin yanına geçtim ve kapıyı kapattım. O anda daha büyük bir gerginlik ortamı kapladı. Hiç kimse konuşmuyordu ve araba hareket etmeden sabitce duruyordu.
Harry'e döndüm ve tüm bakışlarını üzerimde hissettim. Burada olmama inanamıyormuş gibi bakıyordu. Şahsen ben de hala burada olduğuma inanamıyordum.
"Harry, hareket edecek miyiz?" Amelia sıkılmış bir şekilde sordu.
Harry, gözlerini benden ayırmadan, "Adeline'i bekliyoruz." dedi.
Şaşkınlıkla yanıtladım. "Beni mi?"
Harry, üzerime doğru eğildi. "Evet seni, Parlayan Güzellik*." Dibime kadar geldi ve o güzel yeşil gözlerini, benim sıradan kahvelerime dikti. Nefesini yüzümde hissetmek çok garipti. Sanki mideme kramplar giriyormuş gibi hissediyordum ve bunun normal bir his olmadığını tahmin edebiliyordum. Gözleri yüzümde tur atmaya başladı. Kaşlarıma, kirpiklerime, burnuma, dudaklarıma... Yüzümün her bir yerini karış karış inceledi bir daha göremeyecekmişcesine ve sonra derin bir nefes alıp yüzüme verdi. Nefesi yüzümü tekrar bulurken bütün vücudumun kasıldığını hissettim. Farkında olmadan dudaklarım aralandı ve ne zamandan beri tutuğum nefes yüzüne vurdu. Çok saçmaydı ama kantinde onun nefesinin benim nefesim olduğu an geldi aklıma.
Harry, yüzüme bir kez daha baktı ve yutkundu. Daha sonra sol elini kaldırdı, yüzüme doğru yaklaştırdı. Merakla ne yapacağına bakarken, gözümün önünde ki saç tutamını çekeceğini düşünmüştüm ama kafamın biraz yanına elini uzattı ve daha sonra kendini çekti
Boğazını temizledi ve bakışlarını kaçırarak, "Güvenlik önemli." dedi.
Şaşkınlık ve kafa karışıklığı ile "Gü- ne?" diye saçmaladım ve sonra önüme baktım. Emniyet kemerimi takmıştı. Hangi ara dersem, çok mu salak olurdum? Gerçi şuan salak gibi gözükmediğime karşı bir garanti veremezdim ya. Harry'nin yakınlaşmasının bu kadar etkili olacağını hiç düşünmezdim. Yakınlaşmak mı, diyen iç düşünceme kızdım. İşte şimdi saçmalamıştım. Biz daha yeni yakınlaşmamıştık. Sadece o emniyet kemeri kullanımına önem veriyordu ve bu yüzden böyle bir girişimde bulunmuştu.
Saçma düşüncelerimden kurtulmak için kendimi silkeledim ve derin bir nefes aldım. Söylüyorum ki almamış olmayı diledim. Araba buram buram Harry kokuyordu. Sığınmak için kendimi omuzlarında bulduğumda içime çektiğim, yastığımın üzerine bıraktığı, tişörtlerini her giydiğimde burnuma nüfus eden ve beni her seferinde güvende hissettiren kokusunu özlediğimi nasıl farkına varmamıştım şuana dek? Ben bu kokuyu nasıl unutmuştum? Bu kokunun verdiği samimiyeti, güveni nasıl, unutmuştum? Ona doğru döndüm. Neden bana bu kokuyu unutturacak kadar kötü biriydi? O güzel surat, nasıl onca acının sebebi olabilirdi?
Neden, bu kadar kötüydün Harry? Şuan neden bu koltukta gergince oturmamın sebebiyetisin? Ve ben neden seni her gördüğümde defalarca nefret edelicesi sıfatını üzerine yapıştırmama rağmen baktıkça acı çekiyordum? Ve sen nasıl olurda onca şeye rağmen, bir emniyet kemeri için, dökülen gözyaşlarını önemsiz sayıp yanıma yaklaşabiliyordun? Değmez demek istiyordum ama değerdi. O benim geçmişimdi. Yaşadığım en güzel anlarımda yanımda olan oydu. Belki de Richard'ın dediği gibi o bizi, bizim onu sevdiğimiz kadar sevmedi hiç bir zaman ama ben, sevmiştim. Ve bazen sevgi, görmezden gelmeyi sağlıyordu. Onca acıya rağmen yanımda olması, görmezden gelmekti ama eğer bunu kabul edersemde onu hala sevdiğimi de kabul etmiş olacaktım.
Harry Styles sen her daim, her saçma hareketinle nasıl olurda beni bu denli etkileyebiliyorsun? Düşüncelerimde ki iyi ve kötü tarafının savaşı beni o kadar yoruyordu ki... Ve sanki bunu yaparken hiç çaba harcamıyormuş gibiydi. Her seferinde kahrolan ben iken, o nasıl devam ediyordu? Onun kadar kalpsiz olmayı diledim. Onun gibi unutmayı ve yoluma devam etmeyi diledim.
* Adeline Shinig, kelime anlamı olarak Parlayan Güzellik'e tekabül eder.
Not: Biliyorum, kötü, anlamsız bir bitiş ve bu yüzden özür diliyorum. Ama bilidiğiniz üzere LYS haftası başladı ve bu yüzden fazla zaman ayıramıyorum. Bölümü pazartesi veya en geç salı yayınlamayı düşünüyordum ama istek fazla olduğu için yanıtsız bırakmak istemedim. Ama size şunu söylüyorum;
İkinci part efsane olacak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suddenly || Styles
Fiksi PenggemarBilinmeyen Numara: Sana bakmak güneşe bakmak gibi, can yakıcı ama göz kamaştırıcı.