** Merhaba, arkadaşlar! Bölüme başlamadan önce şunu açıklamak istiyorum. Hikayeye müzikal olan kısmı pek yansıtmayı düşünmüyorum çünkü hikaye yapısı gereği kısa bölümlerden oluşuyor ve bölümleri işin müzikal kısmına ayırmak istemiyorum. Ha hiç mi yapmayacağım, elbette yapacağım ama yapacağım yerler hikayenin gidişatınında önem arz eden yerler olacak.
İkinci olarak, yeni bir hikaye yazıyorum. Aslında bu hikaye hep profilimde vardı ama düzenleyip, tekrardan yayınlıyorum ve bana sorarsanız bakmalısınız. Çünkü gerçekten okurken sizi tatmin edecek bir hikaye. Adı; Farewell ve bir Calum Hood kurgulu.
Buraya kadar okuduysanız çok teşekkür ederim ve şunu da geçmeden olmaz. Yorumlarınız moral kaynağı. Baktıkça mutlu oluyorum. Yazarken ve okurken ayırdığınız zaman için binlerce teşekkürler. Sizleriseviyorum. Keyifli okumalar.**
"Adeline, anlat artık, çatlıyorum meraktan."
Bayan Suzie'nin odasında -diğer adı müzik odası olarak geçiyordu. Müzik için çalıştığımız yerle, Bayan Suzie'nin odası olarak anılan yeri kalın kumaş bir perde ayırıyordu ve ne zaman çalışmak için burada olsak, o perde sonuna kadar açılıyordu- müzik sınıfı olarak Bayan Suzie'yi beklerken Amelia'dan bu gün içinde saymadığım kezin üzerine bir dirsek darbesi daha yedim.
Bana dün Ricle olanları en ince detayına kadar anlatmamı istiyordu ama sanırım farkında değildi çünkü kısmi olarak bir dersin ortasındaydık her ne kadar öğretmen gelmemiş olsa da.
Ona doğru dönüp sesli şekilde oflayışımı yüzüne doğru yaptım. "Yeter artık Amelia. Anlatacağım ama bir çevrene bak, sence uygun mu?" Gözlerimle kendi hallinde takılan takım arkadaşlarımı gösterdim.
Amelia umutsuzca kafasını salladı. "Öğrenmek istiyorum ama," diye mızmızlandı.
Omuz silkip önüme dönerken aklıma gelen şey ile tekrar Amelia'ya döndüm. "Bu gün ayrıca sana başka bir şey daha anlatacağım ve umarım bu konuda bana yardım edebilirsin."
Amelia'nın bakışları merakla parladı. "Yardım ve sen? Bekliyorum."
Bende bekliyordum. Dün olanlardan sonra Ed konusunda yardım almaya karar vermiştim. O yazdıkları doğru ise o çok kötüydü ve ben ona yardım etmek istiyordum. Ama onu tanımıyordum bile. Belki her gün gözlerinin içine bakıyor, yanından geçiyordum ama tam bir kör olduğum için onu fark edemiyordum. Bu yüzden Amelia bu konuda bana yardım edecek en iyi kişi olurdu. Bunları Ric'e anlatmak isterdim ama onun verebileceği tepkiyi az çok tahmin edebiliyordum. Bana neden hala onunla konuşmaya devam ettiğimi öfkeli bir tonda sorar, numarayı anında engellerdi ve kendisi hakkında onun söylediği şeyler içinde baya sinirlenirdi. Onunla yeni barışmışken aramızın tekrardan açılmasını istemiyordum bu yüzden Amelia hedefe giden yolda en iyi karardı.
Amelia beni ansızın dürttü. Ona bakarken kafasıyla yerine zarifçe oturan Bayan Suzie'yi gösterdi. Oturduğum sandalyede toparlandım.
"Evet, gençler! Artık bu gün resmi olarak başlayabiliriz. Son bir ayımız kaldı ama bu sizi telaşa sokmasın yetişeceğiz. Bu yüzden herkes enstrümanlarının başına."
Herkes yerinden enstrümanlarının başına geçmek için kalktı. Piyanoya doğru adımlarken benden başka birisininde piyanoya doğru yol aldığını fark ettim. İkimiz piyanonun önünde buluştuk.
"Sen geçebilirsin." Aynı anda konuşmuştuk.
Bir diğerimiz cevap vermek için konuşacakken Bayan Suzie aramıza girdi.
"Bu gün piyano yok. Siz sadece sahneye geçin." Sözlerini bitirdikten sonra elimize nota kağıdını tutuşturdu ve bizi sahnenin ortasına doğru sırtımızdan ittirdi.
Kendimi aniden sahnenin ortasında bulunca gerilmeden edemedim. Yan tarafıma döndüğümde Harry'i elinde ki kağıda bakarken buldum. Kafamı eğip kağıda bakınca şaşırmadan edemedim. Şarkı Lady Gaga Cure'du. Vay be, Lady Gaga ha?
"Evet, başlamadan önce şarkının notalarını bilen var mı?" Etrafına bakındı. Kimseden ses çıkmayınca kafasıyla onayladı. "Size bu gün için ödevim size verdiğim kağıtlarda herkes notaları ezberlesin. Perşembe günü tekrardan buluşacağız ve buluştuğumuzda bir tane bile hatalı nota duymak istemiyorum. " Oturduğu yerden kalktı. "Dağılabilirsiniz."
Amelia'ya doğru ilerlerken Bayan Suzie ben ve Harry'nin ismini andı. Kafamı ona çevirirken hızla konuştu: "Çocuklar siz nereye? Sizin öğrenmeniz gereken notalar yok. İki kere bile dinleseniz şarkıyı ritmi kaparsınız. Bu yüzden burada kalıp çalışmaya devam edeceksiniz."
***
Koca salon on dakika içinde boşalmıştı. Sadece ben ve Harry kalmıştık. Sıkıntıyla bir nefes verdim ve sayısız kez yaptığım gibi elimdeki nota kağıdına baktım. Kağıtta ki yazıları görüyordum ama anlamıyordum sanki.
Yavaş adımlarla sahnenin ortasına konan iki bar taburesinden birine yerleştim. Harry'de karşıma geçti. Tanrı'm, ortam sessiz olunca daha da gergin oluyordum.
"Daha önceden şarkıyı dinlemiş miydin?" Harry o boğuk sesi ile sordu. Kafamı olumsuz anlamda salladım. Onunla hiçbir şey olmamamış gibi konuşmak ne denli garip hissetiriyorsa o denli garip hissediyordum. Ayrıca dün aramızda geçen o saçma telefon konuşması vardı. "Soğuk duş almam gerekiyor." Bu nasıl bir bahaneydi böyle? Daha inandırıcı olması gerekmiyormuydu yada direkmen konuşmak istemediğini söylemesi?
"Şarkıyı açmadan önce bir şey söylemek istiyorum. Dün hakkında." Bakışlarım hızla Harry'e döndü. Gözleri direkt olarak bana bakıyordu. Of, şuan altı yaşındayken dişçiye gittiğim ilk günden bile daha gergindim. Bir yanım ne söyleyeceğini merak ediyor, diğer yanım ise bu konuşmayı yapamayacak kadar gergin ve hazırlıksız hissediyordu.
"Şey, tabii."
Bar taburesinde diklenirken, gözlerini hala üzerimden çekmemişti. "Dün birisiyle konuşuyordum. Ona bir şey anlatıyordum ve sen yazınca ben birden şaşırdım. Çünkü ona anlattığım şey..." Durdu.
"Neydi?" Hızla sustum. Bana neydi? Gün geçtikçe sınırlarımı zorluyordum. "Yani kusura bakma. Onu sormak istemedim."
Harry gülümsedi ve o çukurlar... O gamzelerin onda olması büyük bir haksızlıktı karşındakı kişiye karşı. "Sorun değil sorabilirsin ama ben cevap verebilir miyim bilemiyorum. Çünkü ben bile anlamıyorum."
"Karışık yani?"
"Evet, baya."
Birden durumu kavradım. Ben ve Harry normal bir konu hakkında konuşuyorduk. Ağlama yoktu, sinir yoktu, aşırı hiç bir duygu yoktu. Normal ben ve Amelia konuşurmuş gibi konuşuyorduk. Bu o kadar tanıdık geliyordu ki... Üç sene öncesi gibi. Üçümüzün beraber olduğu o muhteşem zamanlarda ki gibi... Ve sonra bir gerçek bütün ışıltısıyla beni karşıladı. O günlerin geçmişte kalmasına sebep verenle o günleri hatırlatan aynı kişiydi ama onunla konuşunca geçmişi özlemle yad eden bendim. Benim sorunum neydi? Neden sürekli geçmişi açıyordum? Bitmişti işte. Bir daha geri dönmeyecektik o günlere, neyi zorluyordum?
"Adeline, burada mısın?" İsmimi duymam üzerine ana döndüm. Kafamı onaylar anlamda salladım. "Burdayım, dalmışım." Geçmişti işte. Kurcalayıp kendime acı çektirmenin ne anlamı vardı? Ayrıca o gayet de unutmuş gibi gözüküyordu. Bana nefretle bakan gözleri şimdi herhangi birisine bakarmış gibi bakıyordu. O bile, o ,nefreti atlatabiliyorsa ben nasıl geçmişe takılabilirim ki? Bu yüzden sanırım bu aralar kendime en çok kullanacağım kelimeyi kullandım ve umursama, dedim. Ona, onun bana yaptığı gibi herhangi biri gibi davranacaktım. Eğer o geçmişte olmasaydı ona bakınca bu denli aşırı duygular hissetmeyecektim. Eğer, o herhangi biri olsaydı nasıl davranacağımı bilmezlik yapamazdım. Bu yüzden onu, geçmişi, her şeyi hiç olmamış gibi davrandım. Kısaca umursamadım.
"Başlayalım mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suddenly || Styles
FanfictionBilinmeyen Numara: Sana bakmak güneşe bakmak gibi, can yakıcı ama göz kamaştırıcı.