Keyifli okumalar...
Elimde ki telefona bakarken ne yapmam gerektiğini düşünüyordum. Gecenin bir yarısı parka, tanımadığım bir numaranın mesajına gidecek kadar geri zekalı mıydım, yoksa hiç bir şeyi umursamayacak kadar meraklı mı? Gitmem tamamen saflık olurdu. Ayrıca kulak misafriliği demişti. Ne kulak misafirliği? Kime yapacaktım ki? Saçmalıktı.
Kapının önünden ayrıldım. Mesaja tabiki de inanıp hiç bir yere gitmeyecektim ama sonra neden kapının önünde olduğum aklıma geldi. Harry ve Ric'i yolcu etmiştim. Alakasızdı belki ama içime düşen histen kurtulamadım. Dinleyeceğim kişiler Harry ve Ric miydi? Olabilir miydi?
Elimi saçlarımdan geçirdim. Uzaklaştığım kapıya geri baktım. Saçmalıktı. Ya onlar değilse? O zaman ne olacaktı? Ne ile karşılaşabilirdim?
Sıkıntılı bir nefes verdim. Odama gitmek için merdivenlere tekrar yöneldim. Gitmeyecektim. Bu derecedeki bilinmezliklerden nefret ediyordum.
"Adeline!"
Babamın sesini duydum. Merdivenlere doğru olan adımlarım mutfağa yöneldi. İçeri girdiğimde babamı tezgahın üzerine bıraktığım yemek çöplerini toplarken buldum. Yardım etsem de kabul etmeyeceğini biliyordum ama yine de sordum.
"Yardım edebileceğim bir şey var mı?"
Babam sesimle bana döndü. Topladığı çöpleri tek bir poşette biriktirdi.
"Şunları çöpe atabilir misin?" Elindeki poşeti gösterdi. Kafamla onaylayıp elindekileri aldım. Mutafığın kapısından çıkıp arka bahçeye girdim ve çöp kutusuna boşalttım elimdekileri. İçeri girmeden önce arka bahçemizden bir alt sokağa baktım. Bundan bir alt sokak sonrası mesajda bahsedilen park vardı.
İlerlerken her adımımda salaklığıma küfür ettim. Bunu yapacak kadar aptal olamam diyordum ama şimdi yapıyordum. Bahsedilen parka gidiyordum. Lanet!
Sokak ışıklarının aydınlattığı parka geldiğimde salaklığıma küfüt ettim. Ne güzel de tongaya gelmiştim. Eh, ne diyelim; tebrikler olsun bana!
Oradan ayrılmak için döndüm ama duyduğum sesler ile çığlık atmamak için kendimi zor tuttum. Normal bir ses değildi. Yüksek sesli bir küfürdü. Ve söyleyen sesi çok iyi tanıyordum. Adımlarım sese doğru giderken o mesajın gerçek olabilmesi tüylerimi diken diken etti.
Sesin sahibini gördüğümde ne yapacağımı şaşırdım. Harry ve Ric'i boğaz boğaza görmeyi asla beklemiyordum. Benden bağımsız adımlarım onları durdurmak için ilerlerken duyduklarım ile durdum.
"Sana söylemiştim, ona yaklaşmayacaktın!"
Ric'ti! Konuşan Ric'ti ve Harry'e söylüyordu! Sikeyim, bu da neydi böyle?
Birbirlerini ittirdiler. İkinci defa ayırmak için adımladım ama bu sefer Harry, konuştu.
"Tek bir şartım vardı! Siktiğimin tek bir şartı vardı ve sen yerine getirmedin! Ona zarar verdin. Yine!" Harry'nin kalkan yumruğu Ric'in gözüne geldi. Etin ete çarpma sesinden güçlü bir yumruk olduğu bariz belliydi.
Öne atıldım ama bu sefer Ric Harry'e tekme attı. Donmuş gibi hissediyordum. Gördüklerim çok korkunçtu. Nasıl birbirlerine böyle vurabilirlerdi? Şaşkınlığımdan yüksek sesin varlığını bile algılayamıyordum.
"Harry Styles, Adeline benim anladın mı? Ona yaklaşırsan veya seni seçerse ona zarar veririm! Her şeyi anlatırım. Her şeyi!"
Ric, kanlanmış ağzına rağmen yüzündeki iğrenç gülümseme ile konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suddenly || Styles
FanfictionBilinmeyen Numara: Sana bakmak güneşe bakmak gibi, can yakıcı ama göz kamaştırıcı.