Okulun bitiş zili ile derin bir nefes verdim. Biran gün hiç bitmeyecek gibi hissetmem normal miydi bilmiyorum ama normal olup olmamasıylada pek ilgilenmiyordum. Sadece o an için tek istediğin şu okul gününün bitmesiydi. Ayrıca okul sonrası yapılacak provalarda iptal edilmişti son ders olacak basketbol maçı için. Evet, biz burda fizik dersi ile boğuşurken diğer sınıflar maçı izleyebiliyorlardı. İzlemesler bile kafalarını dağıtabiliyordu ve belkide bu şuan benim en çok ihtiyacım olan şeydi. Öğlen Harry ile olan konuşmam günün geri kalanında beynimde yankılanıyordu resmen. Çok gereksiz davranmıştım. Neden geçmişin bahsini açmıştım ki? Geçmişti işte, geçmiş ve bitmişti. O laflara bile değmezdi.
"Adeline, çıkmıyor musun?" Soru fizik öğretmeni Bay Ee'den gelmişti. Sınıfa bakarken nerdeyse boşalmak üzere olduğunu gördüm. Çıkmayı bu kadar beklerken çıkmak için oyalanmam dengemin şaştığına bir örnek olsa gerekti.
"Çıkıyorum, Bay Ee."
Dediğim gibi eşyalarımı toplayıp çıktımda. Koridorda ilerlerken sevinç gürültülerini duydum. Spor salonun binanın içine doğru açılan kapının oradan geliyordu. Basket maçı bitmişti ve büyük ihitimal bir klasik olarak biz kazanmıştık.
Umursamadan ilerlemeye devam ettim. Belki Amelia'yı görürüm diye etrafa bakınıyordum ama o anda birini gördüm. Terden ıslanmış kumral saçlar, mavi gözler, geniş omuzlar ve yüzünde kalan hafif morlukları ile Richard Roth 15 metre ilerimde durmuş tam olarak bana bakıyordu.
Anın şaşkınlığı ile derin bir nefes verdim. Sonra bir şeyi farkettim ve bu farkındalık hissi boğazımdaki o saçma düğüme, gözlerimin dolmasına sebebiyet verdi. Onu özlemiştim. Delilerce. En son iki hafta önce onu görmüştüm. Şimdi ise karşımdaydı ve o karşımda olduktan sonra her şey önemsiz geldi. O benim çocukluğumdu. Harry'i kaybetmiştim ama onu nasıl kaybedebilirdim? Buna nasıl alışabilirdim? Onsuz olmazdı. Özelikle de Harry gittikten sonra onsuz asla olamazdı ve bende bu yüzden umursamadım. Ona doğru koştum o da bana. Ortada buluştuğumuzda beklemeden ona doğru sarıldım. Büyük ellerini belimde, kokusunu burnumda hissettiğimde hıçkırıklarım benden bağımsız olarak artmaya başladı.
Ellerim ensesindeki saçlarında gezerken onsuz olamayacağımı daha net kavramış oldum. Nasıl olabilirdim? Onun göğsünde ki o sıcaklık her zaman ait olduğum yer iken nasıl onsuz olabilirdim?
Kendini benden çekti. Elleri ile yüzümü avuçlarken yüzünün benden bir farkı olmadığını gördüm. Gözleri kızarmış ve kumral teni al al olmuştu.
"Özür dilerim. Özür dilerim. O kadar aptalım ki ben... Ben unuttum bir an her şeyi. Sadece tek hissettiğim sinirimdi ve senin ne halde olduğunu göremedim bile. Gerçekten nası-"
Lafını keserek ona tekrar sarıldım. Umursamadığımı anlamasını istedim ama kafası boynumdayken bile konuşmaya çalışıyordu.
Geri çekilirken omzuna şakacı bir tavırla vurdum. Gülüyordum ama gözlerimden yaşlar akıyordu. "Yeter artık konuşma. Görmüyor musun, yanındayım işte sana sarılıyorum." Tekrardan sarıldım.
Ric beklemediğim bir şey yaptı, "İyi ki sen Adeline," diyerek beni kendi etrafında döndürmeye başladı. Anın verdiği şaşkınlıkla sevinç çığlıkları atarken koridorda sesler yükselmeye başladı. İnsanlar bizim için bağırıyor, ıslık çalıyor ve alkış yapıyordu. Ric'in kucağından indikten sonra etrafa şaşkınlıkla bakarken Harry'nin bakışları ile karşılaştım ve doğru kelime neydi bilmiyorum ama o dağılmış gibi gözüküyordu. Gözleri kızarmış, teni kızılaşmıştı. Seğiren çenesinden dişlerini sıktığı belli oluyordu ve ayakta zor duruyormuş gibi duruyordu.
Ona ne olduğunu bilmiyordum ama gerçekten yıkılmış gibi görünüyordu. Bir an yanına gidip ona Ric'e yaptığım gibi koşulsuzca sarılmak, neyinin olduğunu sormak istedim ama bu sadece istekle kaldı. Daha sonra insanlar onun önünü kapattı ve görüş alanımdan çıkmasını sağladılar.
Kafa karışıklığıyla Ric'e döndüğümde bana dünyadaki en güzel şeye bakarmış gibi baktığını farkkettim. Bakışlarını görünce ona samimi bir gülümseme verdim. Hayatımda önem verdiğim iki dostumdan birini kaybetmiştim ama diğerini kaybetmeye asla izin vermeyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suddenly || Styles
FanfictionBilinmeyen Numara: Sana bakmak güneşe bakmak gibi, can yakıcı ama göz kamaştırıcı.