2.7

2.1K 159 52
                                    

Multimedia; Adeline Shining

Keyifli okumalar...

Tedirgince yerimden kıpırdandım. Parmaklarımı oturduğum masaya ritimle vururken gözlerimi kapıdan ayırmıyordum. İlk iki dersim Ric'le ortaktı ve bugün dersin hocası gelmemişti. Bende bunu fırsat bilerek Ric'i okulun yanında ki kafeye konuşmak için çağırmıştım. Konu ise hala hayal gibi gelen dün geceydi.

Harry ve ben barışmıştık. Tanrı'm! Gerçek olmayacak kadar inanılmazdı ve şuan gerçekten bu hakkında ne hissedeceğimi bilmiyordum. Eskisi gibi olacakmıydık bilmiyorum ama ona sarılırken onun varlığını ne kadar çok özlediğimi farkına varmıştım.

"Günaydın Gün Işığım. Beni iki saat daha fazla alacağım uykumdan bölmesi için gereklilik sunduğun durum ne?"

Ric, her zaman hayranı olduğum o güzel gülümsemesi ve aurasıyla karşımdaki sandalyeye çöktü.

"Günaydın Ricki Ric." Neşeyle cevapladım. Daha sonra yarısını içtiğim şekersiz fitre kahvemi önüne ittim. Her ne kadar bu kahveden nefret ediyor olsa da sabahları ayılmak için içiyordu.

Bardağı yavaşça dudaklarına götürüp içti ve suratını buruşturdu ardından bana cevap verdi: "Lütfen bana bir daha Ricki Ric deme. Kendimi Barbie'nin sevgilisi olan Ken'in dostuymuş gibi hissediyorum." Konuşurken iğrenç bir şeyden bahsediyormuş gibiydi.

Haline güldüm. "Bunu bilmiyor olamazsın. İnsanlar o bebeğe benzemek için milyonlar harcıyorlar."

Kahvesinden bir yudum daha aldı. "Sadece paralarını nereye harcayacağını bilmeyen kişiler onlar." Konuşurken farkında olmadan suratını buruşturdu. Gerçekten fitre kahveden nefret ediyordu.

Cebimdeki telefon titredi. Ric'e olan dikkatim anında dağıldı. Elime telefonu alıp ekranı açtığımda mesajın Ed'den geldiğini gördüm.

Onda bir şeyi fark etmiştim. Genelde bana kendini kötü hissettiğinde yazıyordu. Gerçek kimliğinde yüzüme söylemediklerini mesaj yoluyla ifade ediyordu ve bunun için onu yadırgamıyordum. Şimdilik mesaj yoluyla yazabilirdi ama ilerde onun kimliğini ortaya çıkardığımda her şeyi kendisi sesi ve yüzüyle bana söyleyecekti. Böylece bende ona düşündüğü kadar sert bir insan olmadığımı göstererek onu dinleyecektim ve sorunlarını netleştirecektim.

"Kim miş?"

Ric, soru sorarken merak ettiği için değilde alıştığı için farkında olmadan sormuş gibiydi.

Mesajı açmadan telefonu tekrardan cebime koydum. Şuan modumu düşürmemeliydim.

"Operatör," diye önemsizce cevapladım.

Ric, boş olduğu belli olan karton bardağı kendinden uzağa itti. "Söyle bakalım, Adel. Ne için burdayım?"

O, buraya gelmeden önce yerimden sürekli kıpraşmama neden olan tedirginlik tekrardan kendini belli etti.

Boğazımı temizledim. Masada ki konumumu dikleştirdim. "Biliyorsun. Biz bir şeyler olmuştu."

"Ne biliyorum? Ne olmuştu?" Sesi meraklı çıkmıştı.

"Hani şey..." Durdum, elimle yüzümü sıvazladım. Söylemek bu kadar zor olmamalıydı. Neden, birden kendimi suç işlemiş gibi hissediyordum?

"Şey... Biz... Of!" sakin olmalıydım. Bi kereden söyleyecektim. Zor olmamalıydı.

"Adeline, sevgilin mi var?" Ric'in sesi bunun olmasını kesinlikle red eder biçimdeydi.

"Hayır, saçmalama!" Farkında olmadan, hızlı ve sert bir şekilde çıkışmıştım.

Ric, ani çıkışım üzerine şaşkınlıkla geri çekildi. "Özür dilerim."

Bu sefer ben şaşırmıştım. "Sen neden özür diliyorsun?"

"Sen söyleyeceğin şey konusunda baya gergin gözüküyorsun ve sana destek olacağım yerde saçma sapan sorularımla seni iyice geriyorum."

Masanın üzerinde olan elini iki elime kavradım. Bakışlarımdan resmen kalp fışkırıyordu.

"Sen bir insanın sahip olacağı en iyi yürekli arkadaşsın. Biliyorsun değil mi?"

Gülümsedi ama gülümsemesi gözlerine kadar ulaşmamıştı sanki. "Biliyorum, çünkü ben Richard Roth'um ve benim gibiler bir yüzyılda bir tane ya gelir, ya gelmez. Ve ayrıca..."

O konuşmaya devam ederken, dinlemedim. Derin bir nefes aldım. Bir kereden söylemeliydim. Aldığım nefesi verdim: "Harry'le barıştım." Sesim olabildiğince yüksek çıktı. Duymazsa bir daha söyleyecek gücü kendimde bulamayabilidirm çünkü.

Elimin altında olan eli donup kalırken sesizlik uzun bir süre masamızı ziyaret etti.

Geçen sesiz dakikalardan sonra "Adeline?" dedi. Sesi, duyduğunun yanlış olmasını dilercesineydi. "Sen... Nasıl?" Derin bir nefes verdi.

Bir şey demedim. Sadece alışması için zaman verdim.

Derin bir nefes daha verdi. Kendini sakinleştirmek istiyor gibiydi. Kasılan çenesine bakınca bunu yapmakta zorlandığını farkediyordum.

Tekrardan kısa bir sesizlik yaşandı. Ben elerimin arasında ki ellerine bakarken, "Tamam," dedi.

Kafamı kaldırdım. Gözlerim gözlerini turladı.

"Neden, nasıl, hangi ara barıştığınızı sormayacağım. O çocuk hakkında hiç bir şeyi bilmek istemiyorum. Ama senin onu özlediğini, onunla arkadaş olma hissini sevdiğini biliyorum. Ve bu barışma olayını senden duymanın beni ne kadar mutlu ettiğini tahmin bile edemezsin. Ayrıca, emin ol ki günahımı bile Harry Styles'dan daha çok seviyorum. Çünkü sen ne kadar unutsanda ben unutmadım. Ve insanların değişmeyeceğini biliyorum. O yüzden ben yine senin yanında olacağım. Her şeyimle. Düştüğünde kaldıran ben olacağım, ağladığında; göz yaşını silen ben olacağım. Umarım hayal kırıklığına uğramazsın Gün Işığım, çünkü ben bu sefer durmayacağım."

Suddenly || StylesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin