Keyifli okumalar...
"Ric sana dedi ki, tamam?" Amelia sayamadığım kez, aynı soruyu sordu.
"Evet, Amelia, tamam dedi. Ne bekliyordun? Bir kurşun kalbe, bir kurşun dize John Wick tarzı?" Alayla cevap verdim ama o beni umursamadı.
"Adeline, mantıklı düşün. Bu çocuk senin Harry'le konuştuğunu duyduğu, bak altını çiziyorum, duyduğu için burada bas bas bağırmadı mı? Ve sen şimdi ona barıştığını söylüyorsun, o da tamam diyor. Hadi oradan!"
Gerildiğimi artan nefes alış verişimden anladım. "Amelia, asıl sen mantıklı düşün. Hangi ara Ric'ten bu kadar nefret eder oldun? Onun benim için ne denli değerli olduğunu bildiğin halde, neden böyle konuşuyorsun?"
Şuan bu kadar gergin olmak yerine mutlu olmam lazımdı. Harry'le barışmıştım ve Ricle de dostluğum devam ediyordu ama bunun yerine, Amelia'nın Ric hakkında saçma düşüncelerini duyuyordum.
"Ad, sen bazı şeyleri bil-" Hızla ağzını kapadı. Derin bir nefes verdi. "Herneyse. Zil çalmak üzere, sınıfa çıkalım mı?"
Eşyalarını toplamak için ayağa kalkarken şüpheyle ona baktım. Bir şey gizliyordu ama bugün bunlarla meşgul olmak istemiyordum. Bugün sinirli de olmak istemiyordum. O yüzden hiç konuşmamış gibi davrandım.
Onun gibi ayağa kalktım. Yan sandalyede duran çantamı elime aldım. "Önce lavaboya uğrayacağım. Zaten derslerimiz farklı." Kafasını salladı yanımdan ayrılmadan önce ve "Görüşürüz," dedi.
Aynı şekilde ona karşılık verirken, adımlarımı lavaboya yönlendirdim. İçeriye girdiğimde bomboş olduğunu gördüm. Aynada kendime baktım. Siyah saçlarım, esmer tenim, kahverengi gözlerim, kalın dudaklarım.. Her zaman ki bendim. Sıkıcı gözüküyordum. Üzerimde ki siyah jean ve beyaz spor ayakkabım, baskılı gri tişörtümle oldukça sıradandım. Olmak istediğim bu muydu bilmiyordum bile ama kendimi böyle görmeye alıştığım için farklı bir görüntüyü kendimde hayal edemiyordum.
Kabine girdim. Çantamı kapının arkasında ki askıya astım.
"Harry ve Adeline'nin barıştığını biliyor muydun?"
Kendi adımı duymamla kaşlarım merakla çatıldı.
"Nasıl? Harry Styles ve Ric'in Bebeği Adeline mi?"
İlk olarak Ric'in Bebeği ne saçmalıktı ve ikinci olarak onlar nasıl biliyordu? Harry, basketbolda takım kaptanı olduğu için okullar arası turnuvalar da takım eşleşmelerinde bizi temsilen gitmişti ve bu gün okula gelmemişti, gelmeyecekti.
"Evet, onlar." Kızın sesi umursamaz çıkmıştı. Umursamıyorsa neden konuşuyordu? Bu aptallıktan başka bir şey değildi.
"Adeline'nin annesi hakkında olan dedikoduyu Harry'nin çıkardığını ve bu yüzden küstüklerini biliyor muydun?"
Ellerimin titrediğini fark ettim. Boğazımda iğrenç bir düğüm oluştu. İnsanlar bunun hakkında konuşmaya hala devam ediyorlar mıydı?
"İnanmıyorum! Ben onların küsme hikayesini her zaman aşk üçgeni falan zannediyordum."
Diğer kız güldü ve ben o ses tellerine asit dökmeyi düşündüm.
"Adeline gibi bir kızın okulda ki iki tanrıyı nasıl etkilediğini düşünebilirsin? Hem Harry'nin o dedikoduları çıkarırken baya eğlendiğini biliyor muydun? Nasıl eğlenmesin ki? Benimde onun gibi annesi ak-"
Sözlerini devam ettiremedi çünkü kapıyı sert bir şekilde açıp, oldukça gürültülü bir şekilde içeri girdim. İkisi de bana bakarken şaşırmış gibi görünüyorlardı, aslında görünmeye çalışıyorlardı. Neden bilmiyorum ama benim kabinde olduğumu bildikleri halde bu şekilde konuştuklarını düşündüm. Bir şey demek için ağzımı açtım ama bir şey diyemeden hızlıca yanımdan ayrıldılar. O kadar hızlıydılar ki şaşkınlıkla olduğum yerde kaldım.
Ne saçmalıktı bu? Neden amaçları sadece konuşmayı bana duyurmak için olduğunu düşünüyordum?
Ellerimi saçlarımın içinden hırsla geçirdim. Aynada ki yansımama baktım. Her şey geçmişte kalmıştı. Harry'nin o şeyleri söylerken eğlendiğini düşünmüyordum. Mutlu olmalıydım. Harry'le barışmıştım. Arkadaşımla barışmıştım. Başkaların saçmlalıklarını kafama takmamalıydım.
*
Sınıfa ilerlerken koridorun nerdeyse boşladığını gördüm. Telaşsız adımlarla Mantık dersimin olduğu sınıfa girdim. Bayan Lent hala gelmemişti. Sırama doğru ilerlerken herkesin bakışlarını üzerimde hissettim. Bana bakıyorlardı ve bu bakışlar oldukça tanıdıktı. Gergince bir nefes verip sırama oturdum. Hala bana bakıyorlardı.
Ellerimi sıranını üzerinde birleştirdim. Tekrardan o konular açılmış olamazdı. Bu imkansızdı. Neden tekrardan konuşacaklardı ki?
"Annesi ile ilgili bütün dedikoduları Harry çıkarmış."
"Harry ve Adeline ne alaka ki?"
"Harry, Adeline'den nefret ediyor."
"Adeline'nin annesi bir deli."
Fııltı denilebilecek ama kulağımda yankılanan sesleri duyduğumda sıramın üzerinde ki çantayı kendimin bile şaşıracağı bir hızla alıp sınıftan koşarak çıktım. Sınıfları geçiyor, merdivenlerden aşağı iniyor, bana bakan bakışları aldırmıyordum. Vücudum titriyor, gözlerim buğulanıyordu. Adımlarım benden habersizce müzik odasına doğru yöneldi. Bugün kimsenin olmayacağını bilmenin verdiği rahatlıkla içeri girdim ve aniden kendimi yerde buldum.
Dizlerim boşalmış gibiydi. Nefeslerimi düzene sokmaya çalışırken kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum ama zordu imkansızdı.
Yine olmuştu. Yine konuşuyorlardı! Yine annem ve onun rahatsızlığıyla dalga geçiyorlardı.
Ellerimi yere hırsla vurdum. Bunları duymak istemiyordum. Bir daha vurdum. Hiç kimsenin annem hakkında bir şey bilmesini istemiyordum. Ard arda defalarca yere vurdum taaki kendi hıçkırık seslerimi duyana kadar.
Ellerimin tersiyle gözlerimden akan yaşları silmeye çalıştım ama zordu. Sürekli yenisi geliyordu. Derin bir nefes içime çekmeye çalıştım. Sesim titrek ve göz yaşı doluydu.
Neden, diye fısıldadım. Neden?! Bugün için tek düşündüğüm şey mutlu olmaktı ama şuan burada ağlıyordum.
"Adeline'nin annesi bir deli."
O iğrenç cümle parçları aklımda canladı. Annesi bir deli. Ne kadar basit bir şekilde söyleniyordu ama insanda bıraktığı yeri nasıl tahmin edilebilirdi?
Bu sefer, değil, diye fısıldadım Annem deli değildi. Sadece acı çekiyordu. Ve acısını nasıl yansıtıcağını bilmiyordu.
"Annesi ile ilgili bütün dedikoduları Harry çıkarmış."
Harry.
Harry'e küsme sebebim hiç bir zaman tamamen bu olmamamıştı ama bu dedikodularında nasıl çıktığını bilmek ve bunu onun yaptığını biliyor olmanın nasıl hissetirdiğini unutmuştum. Şimdi ise o iğrenç his bir kanser gibi yenilenip tenimden kanıma karışmıştı.
Bunu için tekrardan onunla küsemezdim, ona soğuk davranamazdım ama bitmesini istiyordum. Her şeyin bitmesini istiyordum.
Kendimi parkenin üzerine bırakıp uzandım. Göz yaşlarımın sadece tenimde bıraktığı izi kalmıştı, hıçkırıklarımın ise nefesimde bıraktığı titreklik.
Bakışlarımı yüksek tavana kaldırdım. O söylenen şeyler aklıma doldukça geri dönülemez şekilde her şeyin başladığı o güne, uzak bir pencereden bakarken buldum kendimi.
*Diğer bölüm asıl olayın bir kısmını öğreneceksiniz çünkü geçmişi Adeline'nin gözünden öğreneceğiniz için her şey kısıtlı olacak. 'Asıl' geçmişi öğrenmeniz için 'biraz' zaman var.
Kendinize iyi bakın. Bölüm daha yakın bir zamanda gelecek haberiniz ola. Seviliyorsunuz aosdıpa*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Suddenly || Styles
FanfictionBilinmeyen Numara: Sana bakmak güneşe bakmak gibi, can yakıcı ama göz kamaştırıcı.