"Peki. Neden geri döndün?"
"Ev haricinde her yerin benim için çok iyi olabileceğini düşünmüştüm. Kötünün kötüsü varmış. Parasız biçimde sokaklarda yaşamaya çalışmak tam bir cehennemdir."
"Yeni açılan barda işe başladım. Müşterilerden biri kafamı bozdu. Kafasına çaktım bardağı. İşten attılar. Yeni bir iş bulmam lazım. Olmazsa evde oturup romanlar yazacağım. Sadece hayal gücü uydurmasyonlarıyla kum gibi para kazanıyor yazarlar. Bugün bundan söz eden bir gazete yazısı okudum. Belki de üniversiteye giderim; ama annemi yalnız bırakmak şimdi zor geliyor. Eskiden kolaydı. Eskiden kafama göre takılırdım; çok deliydim. Kafama nasıl eserse öyle davranır, sonuçlarını hiç düşünmezdim. Kısa bir süre öncesine kadar tek başıma olmam gerektiğine, nerde olursam olayım kendimi idare edip koruyabileceğime, başımın çaresine bakabileceğime inanırdım. Ama son olaylardan sonra anneme çok bağlandım. Benim için en güvenli yer onun yanı. Kimse annem kadar samimi, dürüst konuşmuyor. Teşekkür ederim sana. Şimdi kafam yerine geldi iyice."
Genç kız evinin yanına gelmişti, evine baktı: "Ben gideyim, hoşça kal?"
"Yarın görüşelim mi?"
Genç kızın yüzünde olumsuz bir cevap dolanıyordu. Genç adam atıldı: "Canını sıkmam. Endişe etme. Senden bana veremeyeceğin şeyler istemem. Sana zarar veren şeyler yapmam ki. Güven bana. Madem bu kasabadayız; mutlu olmak için yapabileceğimiz şeyler var.
Ha; istemeyebilirsin. Bence iletişimi sıcak tutsak iyi olur."
Genç kıza o cümleler sempatik ve çekici gelmişti, hoşnutlukla güldü, tatlı biçimde gülümsedi: "Olur."
Buluşma saatini belirlediler. Ayrıldılar.
Yusuf evinin yolunu tutmuştu. Az sonra arkadan gelen araç acı bir fren yaptı. Yusuf korkmuş, kaldırımdan içeri koşup atak yapmıştı. Siyah otomobilin aralık camından bakanı tanıyordu.
"Atla, gideceğin yere kadar bırakayım" dedi Mecit.
Yusuf cipe atladı. Liseden arkadaştılar. Mecit, sınıfın en tembel ama en uyanık ve zeki öğrencilerinden biriydi. Kavgayı severdi. Üniversiteye gidip turizm ve otelcilik okuyacaktı. Babası adam öldürmekten cezaevindeydi, çok iyi kalpli bir annesi ve iki kız kardeşi vardı. Dedeleri sayesinde geçinebiliyorlardı. Mecit bir ara elektirikçide çalışıp işi bırakmıştı.
"Vergül'le gördüm seni. Ne iş?"
"Evet. Ne olmuş?"
Cıvık biçimde gülümsedi: "Takılıyorsunuz, ha?"
"Nasıl konuştuğuna dikkat edersen sevinirim. Sadece biraz sohbet ettik. Hepsi bu. Onunla ilgilisin anlaşılan."
"Hayır. Peşimde ondan çok daha güzelleri var; ama ben ilgilenmiyorum. Aşk işi zor. Sıkıntı. Geçelim bunu... Yeni açılan barda çalışıyorum. Takılıyorum diyelim. Ortamım olsun diye. Orada vakit güzel geçiyor. Üniversiteye başlayana kadar... Müşterilerden biri bir laf etti, Vergül çok kızdı, aslında adam kötü bir şey dememişti. Vergül işini kaybetti.
Adamdan özür dilerse işine dönebilir. Onunla konuşmaya çalıştım; reddetti. Sen onunla konuşur musun?"
"Bilemem. Kendi ne yapması gerektiğini bilir. Bence bu işe beni bulaştırma."
"Peki öyleyse."
"Geldim. Kenara çek de ineyim."
d
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KASABADAKİ GENÇ KIZ
عاطفية18 yaşındaki Yusuf kasabadaki en güzel kıza aşıktır. Onu ve parayı elde etmek isterken başına gelenler. Yusuf ailesiyle çiftlikte yaşamaktadır... Hayatta yüksek bir noktaya gelmek için çözüm arayan gençler, lise sonrasındaki gençlerin çıkmazlarda yü...