Önümde duran geniş kapıya baktım. Burası Konaha'nın girişiydi. Bundan sonra yaşayacağım yerin... Birkaç hafta önce bana Konaha'ya gidip oranın shinobisi olacaksın deselerdi gülerdim onlara. Ama şimdi buradaydım. Tüm bu düşüncelerin içinde olduğumuz duruma faydası olmadığına karar verdiğimde önümde duran sarı saçlı anbuya baktım. Kadın bir şeyden rahatsız olmuş gibiydi.
''Lütfen belindeki kılıcı teslim et. Daha sonra geri verilecektir. Hokage-sama'nın yanına böyle yaklaşmana izin veremeyiz.'' Bu kadın ciddi miydi? Karşısında onbeş yaşında bir kız duruyordu sadece.
Kılıcımı vermek en son yapacağım şeydi. ''Kahretsin! Tüm planlarım suya düştü. Bende bu katanayla muhtemelen benim yaşımdan 10-15 kat fazla jutsu bilen hokageyi öldürecektim. Ah, ne yapacağım şimdi başka plan bulmam gerek.''
Kadının iç çekişini duydum. Biraz bekledikten sonra kılıcımla içeri girmemi kabul etti. Devasa kapıdan girdik ve üstünde ATEŞ yazan, şehrin ortasında olan kırmızı yapıya doğru yürümeye başladık. Geçtiğimiz yerdeki insanlar bize bakıyorlardı. Ah, muhtemelen beni hiç görmedikleri içindir.
***
Anbu, ahşap kapıyı bir iki kez tıklattı. Sonra içeriden yaşlı bir adamın sesi geldi, ''Gir!''
Anbu önden ben arkadan odaya girdik. Oda kalabalıktı. Dört jonin odada duruyorlardı.
''Hitomi Misaki. Köyümüze hoşgeldin!'' Yaşlı hokage sevimli bir şekilde gülümsedi. Soyadımı -hitomi- söylerken ister istemez joninlerin tepkilerine baktım. Siyah parlak saçlı, garip yeşil bir kıyafet giymiş olan adam bana gülümsemekten başka bir şey yapmıyordu. Ağzında sigara olan beni başıyla selamladı. Aralarındaki tek kadın pek umursamıyormuş gibi gözüktü. Her şey normal gibiydi. Bilmiyor oldukları belliydi. Bu düşüncem beyaz-gri saçları olan adamı farkedene kadar sürdü. Yüzünün yarısı maskeliydi. Açıkta kalan tek gözüyle beni süzdü. Benimde aynı şeyi ona yaptığımı farkettiğinde gülümsedi.
''Hoşgeldin Hitomi-san.''
Hitomi-san'ı biraz garip söylemişti. Ah, biliyor muydu yoksa?
Ben düşüncelere dalıp gitmişken Hokage boğazını temizledi. Beni odadaki joninlerle tanıştırdı. Ve daha sonra uzatmak istemeyen bir tavırla konuşmaya başladı.
''Misaki, senin dövüşmek istediğini biliyorum. Bu yüzden ninja akademisine gitmelisin. Fakat en baştan başlarsan bu zaman kaybı olur. Bu yüzden bu konu hakkında bazı fikirler yürüttüm. Senin yaşıtlarının okulu bitirmesine yaklaşık bir ay kaldı. Bu bir ay içerisinde öğrenebilirsen temel şeyleri öğren ve yaşıtlarınla mezun ol. Eğer öğrenemezsen üzgünüm ama baştan başlamak zorundasın.''
Bu önerisi üzerine Hatake Kakashi hariç tüm joninler şaşırmıştı. Daha henüz ismini öğrendiğim Kurenai-sensei konuşmaya başladı, ''Hokage-sama, Misaki'nin yaşı büyük olduğu için elbette öğrenmesi hızlı olacaktır ama o en ufak şey bile bilmiyor. Bildiği tek şeyin kılıç kullanmak olduğunu varsayarsak bunu başaramayabilir.''
Asuma ona katıldı, ''Çakranın dahi ne olduğunu bilmiyordur.'' Bunu beni aşağılamak için söylemediğini yüzünden anladım ama yine de biraz sinirim bozulmuştu.
''Denemeden bilemeyiz öyle değil mi? Hem kaybedecek bir şeyim yok.'' dedim sıkkın bir şekilde. Bu sözlerim üzerine sandaimeden hafif bir uyarı gülümsemesi geldi.
''Misaki haklı. Denemekten zarar gelmez. Iruka ile bu konu hakkında konuşacağım. Resmi işlemlerin bittikten sonra evinde dinlenebilirsin.''
Yazarın Açısından
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşman
FanfictionEğer 7. takımın bir üyesi daha olsa nasıl olurdu? ''Hokage-sama kararınıza sonuna kadar saygılıyım fakat Team 7 biraz şey... Naruto ve Sasuke zaten anlaşamıyor biliyorsunuz, ayrıca Sakura onları idare edebilecek biri değil. Üstelik Misaki... Yani bi...