selam, 47k'lık kocaman bir aile olduk şarapçılarım.. hepinize çok çok teşekkür ederim ve saygılarımı sunarım(: yeni kurguma da göz atmak isterseniz eğer, profilimden ulaşabilirsiniz. 🤍 neyse fazla tutmayayım sizi.
keyifli okumalar...
Göz çukurları acır mıydı insanın? Yaşadığı ağır düşünceler beynine taşıp oraya kadar vaka bulur muydu? Belki de, belki de olmuştu işte. Acılarım kafamın içerisine sığmayacak kadar büyük ve olgundu artık.
"Baba?" Evde yankılanan Barlas'ı ciddi sesi, hepimizi şaşırtmıştı.
Babası... Açılacağı duygusal boşlukları hissediyordum. Peki kim saracaktı o boşluklarını?
Yaralarını saracak belki sensindir Manolya?
Tuna ayaklandı ilk önce. Kapıya yakın olan merdiven korkuluklarında sallandı. Ne benim ne de Gazel'in adım atmaya cesareti yoktu.
Aslan sevinçle şakıdı. "Dede, dede!" Olan hiç bir şeyden haberi olmayan Aslan, çok şanslıydı.
Barlas'ın yüzünü hâlâ seçemiyordum. Yüzü bana dönüktü ve görüşümü engelleyen bir merdiven söz konusuydu.
"Koca adam olmuşsun sen Aslan!" Adam Aslan'ı kucağına aldı ve davet edilmeyi beklemeden içeriye girdi.
Aslan fazlasıyla mutlu gözüküyordu. "Adımın hakkını veriyorum değil mi dede?" Tebessümle dedesini izliyordu Aslan.
Gazel yanıma yaklaştı. "Manolya," Bütün dikkatimi ona verdim ve dinledim. "Tuna bana bahsetmişti biraz, bu çocuğun annene veya babaanne, hangisi olduğunu bilmiyorum ama ölmüş olması gerekmiyor muydu?"
Doğruydu. Barlas'ın bana bahsettiğinde söylediği şeyde bu yöndeydi, annesinin intihar ettiğinden bahsetmişti bana... Ne desem yalan olacaktı. "Bilmiyorum, sen ne biliyorsan ben de o kadarını biliyorum Gazel."
Gazel kafası karışık bir şekilde iç çekti. "Kaos kokusu alıyorum."
Omzumu silktim. Barlas, yavaş adımlarla içeriye girdi. Yaşlı adam Barlas'ın içeriye girişiyle yüzüne bir tebessüm oturttu. "Benim oğlumda büyümüş." Yanına işaret etti oturması için.
Barlas itiraz etmedi ama dediğini de yapmadı, babasının karşı koltuğuna oturdu. "Seneler önce çıkmana rağmen gelip beni görseydin, büyürken yanımda olabilirdin baba." Son 'baba' kelimesini sert bir dille vurgu yapmış ve altında yatan imayı babasına göndermişti.
Babası, yüzünde ki gülümsemeyi buruklaştırdı. "Bilmediğin çok şey var evlat." Bize çevirdi gözlerini. "Burada konuşabileceğimiz bir şey değil, yalnız kaldığımızda konuşalım bu konuları." Adam tekrar Aslan'a döndü. "Bu sıpa buraya kaçmış, doğru mu?"
Aslan dudaklarını büzüp dedesine itiraz etti. "Hayır dede yalan, senin eşin beni buraya bıraktırdı!" Kafasını önüne eğdi Aslan. "Sürekli bana veliahtım diyor, o ne demek onu bile bilmiyorum ben dede."
Tuna merdivenin başından kalkıp içeriye tam anlamıyla girdi ve güldü. "Veliaht demek bütün malların sahibi olman demek Aslancığım." Barlas'ı gösterdi. "Bu mala bile." İçten bir kahkaha attı.
Gazel ve bende onun gülüşüne eşlik ettik, Barlas'ın babası da aynı şekilde gülüşümüze katıldı. Barlas'a baktığımdaysa babasına öylece bakıyor ve denilenleri duymuyor gibiydi.
O senin acılarını bölüşmeye hazırdı, peki sen? Sen onun acılarını bölüşmeye hazır mısın Manolya?
Hazırdım. Çektiği acının birazını kendi acılarıma eklesem, ne kaybederdim ki?
Barlas'ın oturduğu koltuğun başına ilerledim. "Şey," Dikkati bana döndüğünde gülümsemeye çalıştım. "Biraz konuşmak ister misin?"
Barlas kafasını olumsuz anlamda salladı. "Sonra konuşalım mı sarışın?" Bakışlarını tekrar önüne indirdi.
Israr etmeyi sevmeyen ben ısrar ettim. "Barlas, hadi."
Gözlerini bana çevirip ve iç çekti. "Bahçeye çık, geliyorum."
Vakit kaybetmeden odanın içerisinde bulunan kapıdan bahçeye çıktım. Hava ılıkça esiyordu.
Peşimden gelen Barlas elinde sigara paketini tutuyordu. Yanımda durdu, sigarasını yaktı ve paketini cebine koydu. "Dinliyorum." Arkasında duran ağaca yaslandı ve direkt olarak gözlerimi hedef aldı gözleri.
"Bana; acını taşıyamazsan bölüşürüz demiştin, hatırlıyor musun?"
Kafasını olumlu anlamda salladı. "Hatırlıyorum sarışın, evet."
Gülümsedim. "Taşıdığın acıyı hissedebiliyorum. Eğer acını taşıyamıyorsan bölüşelim Barlas."
Gözlerini gözlerimden çekmeden sigarasından bir duman çekti içerisine. "Ne bilmek istiyorsun?" Anlık olarak bedenimi süzdü. "Bu minik beden benim acılarımı kaldırmaz. Ama ne bilmek istiyorsan sor, aklında soru işareti kalmasın."
Bedenime baktım istemsizce, hah halt etmişti. Aklıma gelen ilk soruyu çenemi tutamayıp sordum. "Annenin öldüğünü söylemiştin?"
Gözlerime bakan gözlerini kaçırdı ve sertçe yutkundu. "Öldü." Tekrar gözlerime çevirdi bakışlarını.
Kafamı salladım, "Peki Aslan'ın annanesi kim?" Ve birde annesi...
Barlas alayla ve üzüntüyle karışık gülümsedi. "Babam hapisten çıkalı dört yıl oluyor, dört yılın sonunda ilk kez beni görmeye geldi. Garip gelecek belki ama hapiste evlendi babam." Ağaca yasladığı sırtını dikleştirdi. "Son soru sorma hakkın var, sonra susacaksın."
Kafamı salladım ve en çok merak ettiğim soruyu sordum. "Peki, Aslan'ın anne ve babası?" Acaba kardeşi mi vardı yoksa ablası mı? Yada nasıl bir insanlardı?
"Öldü, anneside babasıda. Nasıl öldüklerini sorma, öldüklerini bil kâfi."
kısa oldu değil mi.. üzgünüm tatile gideceğim ve sizi uzun süre bölümsüz bırakmak istemedim:/ idare edersiniz umarım, sizi çok seviyorum 🤍
instagram hesabım; cemre.u3
parodi hesabı; manolya_safkan
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIRIK ŞARAP +18 |TAMAMLANDI|
Ficção AdolescenteTüm insanlık yalan üzerine kurulu. Bastığımız toprak, soluduğumuz nefes. Aldığım her emanet nefes onu anımsatıyor bana. Camın açıkta bıraktığı boşluk kadar görüyordum gök yüzünü. Ayaklanarak odanın çıkışına adımladım. Oturma odasına adım atacaktı...