Ayrılık...
Necip Fazıl Kısakürek'in "Hayırlı eş; Allah'ın kuluna özel bir ikramıdır. Hayırsız eş ise Dünya'nın en ağır imtihanıdır."diye bir sözünü okumuştum. Öyle üzerinde durup uzun uzun düşünmemiş, okuyup geçmiştim. Şimdi anlıyordum o sözün ne kadar doğru olduğunu.
Kerim, eşim. Benim hayırlı sandığım ve hayırsız olduğunu şimdilerde anladığım.
Ben elimdeki telefona dolu gözlerle bakarken Nisa daha fazla dayanamamış ve elimdeki telefonu çekip almış ve omuzlarımdan tutarak sarsmaya başlamıştı. Bir rüyadan uyanırmışçasına irkilip Nisaya döndüm. Umutla bakıyordum gözlerine.
Bütün bunların rüya olmasını istiyordum. Ya da gözlerimin yanlış görmesini.
O fotoğrafta ki kadına sarılanın Kerim olmamasını diliyordum.
Nisa telefonumun kararan ekranını açıp fotoğrafa baktığında hâlâ bir nebze umutluydum. Belkide ben yorgunluktan halisülasyon görüyordum. Ta ki yüzünde ki şaşkınlığı ve ardından öfkeyi görene kadar. Gözlerimde kalmak için savaş veren göz yaşlarım bunu bekliyormuşçasına birer birer aktı.
Ne yaptığımı bilemiyor, bu acıyla nasıl baş edilir anlamıyordum...
O fotoğrafta, Kerim ve Alev oldukça yakın duruyorlardı. Kerimin eli Alevin omuzlarında, Alevin başı hafif eğik duruyordu. Bir eli Kerimin göğsünde diğeri yanında sallanıyordu. Fotoğraf hafif yandan çekilsede karede kimlerin bulunduğu gayet açık görünüyordu. (İnşallah iyi anlatabilmişimdir.)
Nisa beni kolumdan tutup kanepeye oturttu ve telefonu da benden oldukça uzağa itti.
"Ravza'm. Bak sakin ol bir. Belki de eski bir fotoğraftır. Hı? Hemen hüküm vermeyelim."diye kısıkça konuştu. Başımı iki yana salladım. Eski olamazdı. Kerimin üzerinde bu günki kıyafetleri vardı. Hatta parmağında söz yüzüğümüz...
"Olamaz Nisa."deyip telefonu tekrar aldım ve o fotoğrafı gösterdim.
"Bak! Parmağında yüzük var. BİZİM YÜZÜĞÜMÜZ!"diye sonunda haykırdım. Ağzımdan içli bir hıçkırık çıkarken Nisa da benimle beraber ağlamaya başlamıştı. Yüzümdeki yaşları kurulamaya çalışıtken bir yandan da konuşuyordu.
"Bak ne diyeceğim. Ara Kerimi sor. En azından sıcağı sıcağına ne olduğunu öğrenirsin."dedi. Tam itiraz edecekken durup kendime düşünme fırsatı verdim. Aklıma gelen fikirle rehberden Kerimin numarasını buldum.
Aradığımda ona nerede olduğunu soracaktım. Cevabına göre hareket edecektim.
Vazgeçmemek için arama tuşuna donundum ve boğazımı temizleyerek telefonu kulağıma yaklaştırdım. Bir kaç çalıştan sonra Kerimin sesi duyuldu.
Kısa süre önce duyduğumda yüreğimi hoplatan sesi, şuan içimi burkmuştu.
"Efendim?"dedi. Derin bir nefes aldım.
"Napıyorsun?"diye sordum. Bir yandan da dudaklarımı ısırarak doğru ve makul bir cevap vermesini istiyordum.
"Oteldeyim güzelim, uzanıyorum. Sen?"diye sordu. Henüz hiç bir şeyden emin olmadığım için sakin olmaya çalışarak konuştum.
"Oturuyorum bende. Bu gün ne işin vardı."diye sordum. Karşımda ki Nisa bana gözlerini belerterek baktı ve sadece dudaklarını oynatarak konuştu.
'Pat diye sorulur mu?'
Omuz silkip dediklerini umursamadan dikkatimi Kerime verdim. Derince bir nefes alıp sıkıntıyla konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Ömür Sev Beni
Dla nastolatkówRavza Korkmaz, 19 yaşında tesettürlü bir genç kızdır. Hayatını islama göre yaşamaya çalışıyordur. Çevreden sessiz ve sakin görünsede çok hareketli ve eğlencelidir. Sinirli bir yapısı olsada genelde etrafına yansıtmaz... Kerim Karayel, 24 yaşında müs...