48.Bölüm "Vuslat"

5K 298 21
                                    


Vuslat...

"ÇAT!"

Duyduğum sesle irkilerek uyandım ve yattığım yerden doğruldum. Bir kez daha aynı sesi duyduğumda kalkıp cama yaklaştım. Oldukça tedirgin olmuştum.

Pencerenin yanında duran sandalyeye bıraktığım eşarbı takarak 'Besmele' çektim ve perdeyi araladım.

Bir şey göremeyince camı açıp hafifçe başımı uzattım ve tam o anda bana sırıtarak bakan Kerim'i gördüm. Elinde balonlarla tam camımın altında durmuştu.

Birden elindeki balonları bıraktı ve balonların bana geldiğini gördüm. Gülümsememe engel olamadan balonları yakaladım.

Sessiz kıkırtılarla balonları içeri alırken uçlarına bağlanmış iki kağıdı fark ettim.

Zarar vermemeye çalışarak kağıtları aldım ve ilkini okudum.

"Ne hasta bekler sabahı,
Ne kanlı şehidi mezar.
Ne de şeytan bir günahı,
Seni beklediğim kadar."

(Necip Fazıl Kısakürek)

Necip Fazıl'ın çok sevdiğim "Beklenen" adlı şiirini dolu dolu gözlerle bitirip diğer kağıda geçtim.

"Şu kısacık ömrüm'ün baharı, kalbimin çarpıntısı, hayallerimin kadını.
Sensizlikle çektim cezamı ve kapına geldim. Pişmanım, çok özledim. Beni affet..."

Gözlerimden yaşlar akarken başımı uzatarak Kerim'e baktım.

Kerim'e daha doğrusu aşkıma bir şans vermemin üzerinden bir hafta geçmişti ve Kerim bu hafta içerisinde her gün farklı bir sürprizle karşıma çıkıyordu.

Bir seferinde kapıyı çalmış ve açtığımda onu kocaman bir ayının arkasında görmüştüm.

Bir diğerinde ise markette alışveriş yaparken sepete koyduğum ürünlerin üzerine minik minik kartlar yapıştırmıştı. O kartlarda ki güzel sözlerini bir bir okumuş ve onu affetsem de bunu ona söylemeyip süründürmeye devam etmiştim.

Böyle böyle bir çok sürprizle karşıma çıkmıştı ama hiç biri bu kadar etkilememişti.

Çok özlemiştim ve daha fazla ayrı kalmak istemiyordum.

Göz yaşlarımı silip camdan ayrıldım ve dolabımdan bir ferace alıp üzerime geçirdim. Kafama da bir şal takıp sessizce evden çıktım ve asansörü bekleyecek kadar bile sabredemeyip merdivenlerden koşarak indim.

Apartmanın büyük ve ağır kapısını aralayıp çıktım ve Kerim'i gördüm.

Bana umutla bakan yüzüne kocaman gülümsedim ve koşarak boynuna atladım.

Tam burada, şu anda hasretim bitmiş, Vuslat'a kavuşmuştum.

"Ravza'm..."diye mırıldanarak başını boynuma gömdü. Bana göre kocaman olan elleri belimi bırakmayacakmışçasına sıkıca sarmıştı.

Bırakmasındı...

"Ne yapıyorsun güzelim sen bana? O kalbini kalbime nasıl ekledinde ben böyle muhtacım sana. Ne yaptın bana ki sen benden gitsende gidemiyorum senden?"diye yakardı. Vicdanıma düşen kor'u hissederek derin bir iç çektim.

"Gitme! Kovsamda gitme! Çünkü ben sana yürekten git diyemiyorum."diye fısıldadım.

Hafifçe geri çekildi ama katiyyen çekmedi ellerini belimden. Gözleri yüzümü dikkatle tarayıp derin bir nefes aldı.

"Sen yeterki vazgeçme, yireğin soğumasın benden."diyerek ellerini belimden yüzüme kaydırdı. Avuçları yanaklarımda konaklarken baş parmaklarını göz altlarımda gezdirdi. Orada ki torbaların varlığı beni utandıracak gibi olsa da buna izin vermedim.

Bir Ömür Sev BeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin