Gözlerimi sıkıca yumdum.. Acı bütün bedenimi ele geçirirken bedenime istediğini verip acıdan iki büklüm oldum. Karnıma aldığım sert tekme darbesi nefesimi kesmişti. Karnımla eş zamanlı olarak ağzıma yayılan metalik kan tadını hissettiğimde bedenimdeki tüm acılara ek olarak midemde bulanmaya başladı. Yüzümü halıya bastırıp acının geçmesini umarken güçlü bir el saçlarımdan sertçe çekip yüzümü kaldırdı. Hırıltılı sesiyle konuşmaya başladığında pis nefesi yüzüme vurmuştu. Sertçe yutkunarak bulantımı bastırmaya çabaladım.
"Benden para saklamak ha!" dedi ve saçımı tutan elini serbest bırakıp suratıma güçlü bir tokat attı.
Tokadın şiddetiyle başım yana doğru savrulurken gözümün bir anlığına karardığını, yanağımdan bütün bedenime büyük bir acı dalgası yayıldığını hissettim. Yanağım ve karnım birbirleriyle yarışırcasına canımı yaktığında yüzümde alaycı bir tebessümün peyda olmasına izin verdim. Babam olacak o adamın daha çok sinirleneceğini bilsem de umursamadım. Yavaşça nefes almaya çabaladığımda, karnım daha çok yansa da yüzümü buruşturarak acıya göğüs gerdim.
"Adam olsaydın da çalışsaydın," diye tısladım. bunun üzerine bir adım gerileyip, tüm nefretiyle yüzüme baktı.
"Bana bak lan!" diye bağırdığında gözlerim yarı kapalı bakışlarımı ona çevirdim. Tepeden bana bakıyordu. Orta boylu, zayıf sayılabilen, tilki suratlı pis bir insandı. Koyu kahverengi gözlerine her baktığımda içindeki pisliği görebiliyordum. Yüzündeki o iğrenç sakalı ve dağınık, pis saçlarıyla tam bir faciaydı. Fiziksel olarak ona benzemediğim için içimden şükrettim.
"Bir daha benden para saklamaya kalk! Hele bir yap... İşte o zaman annen olacak o sürtüğü de, seni de öldürürüm. Anladın mı lan?" dedi ve yerdeki 200 lirayı alıp odadan hışımla çıktı.
Ben ağrıdan sersemlemiş bir halde kendimi eski, rengi solmuş halıya bırakırken bütün uzuvlarım isyan edercesine ağrımaya başlamıştı. Yanağım ve beynim aynı anda zonklarken karnımdan tüm gövdeme büyük bir sancı yayılıyordu. Yarın sabah uyandığımda karnımda ve yüzümde büyük bir morluk olacağından emindim. Dakikalar boyunca orada öylece uzanırken annemin kalkıp bana bakmayacağını adım gibi biliyordum. Buna rağmen içimde ufacık bir yanın umut etmesini önleyemiyordum. Her defasında bir parçam gelmesini umut ederken o hiçbir zaman gelmiyordu. Bende hem bedenimdeki acıyla, hemde kırılan umudumun ruhuma yaydığı o yoğun duyguyla baş etmek zorunda kalıyordum.
Zar zor, yüzümü buruşturarak doğrulduğumda ayağa tam olarak nasıl kalkacağımı düşünüyordum. Etrafıma kısık gözlerle baktım ve bu evin bir gün mezarım olacağını hissettim. Halının eski, sert tüyleri bedenimi rahatsız etmeye başladığında artık kalkmam gerektiğini, zaman kaybederek acıdan kaçamayacağımı kabullendim. Ve dişlerimi sıkıp, karnımdan bedenime yayılacak o müthiş acıya ev sahipliği yapmaya hazırlandım. Önce sol ayağım kalkma pozisyonunu alırken bir yandan kollarımda son kalan güçle avuçlarımı yere bastırdım ve düşmemek için tüm enerjimi harcayarak ayağa kalktım.
Aç, yorgun ve psikolojik olarak çökmüş durumdaydım. Bir de bir ton dayak yemiştim. Fakat babamın hakkına girmemeliydim, şu andan çok daha kötü olduğum birçok gün olmuştu. Sırtımda ki ve kolumdaki birkaç iz bunu doğruluyordu zaten.
Ev ölüm sessizliğine bürünmüştü. O adam evden çıkıp benden zorla aldığı paraları içkiyle ve türlü pislikle harcarken anneminde kendi odasında kafayı bulduğunu biliyordum. Tam bir bataklıktaydım ve her geçen gün dibe doğru çekiliyordum. Düşüncelerim bir saniye olsun beni yalnız bırakmazken küçük ve sarsak adımlarla oturma odasından çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Mürekkebi
General Fiction"Ona benzemiyorum," dedim dişlerimin arasından. Beni bu denli sinirlendireceğini düşünmediğinden yüzündeki gülümsemenin yerini şaşkın bir ifade almıştı. "Ona benzemiyorum," dedim inatla, gözlerim dolu bir şekilde. Ardından da öfkeyle gözlerimi yumd...