*Jungkook*
Arkamdan beni durduran elleri itelemiş ve kaşımdaki bedene bakmadan evi terk etmiştim. Sonradan pişman olacağımı biliyordum ama şuan tek isteğim orayı terk etmekti, öylede yapmıştım. Nefretimi Yoongi'den çıkarmak benim içinde kolay değildi. Hiç değildi.
Arkamdan beni takip eden asistanımı boş vermeye çalışarak yürümeye devam ettim. Yürüdükçe sakinleştim, sakinleştikçe yaptıklarımla yüzleştim.
Min Yoongi'nin yüzüne nasıl bakacaktım hiçbir fikrim yoktu. Sert çıkışmıştım ve onuda şaşırtmıştım. Ben sadece eski anılarımı bir kavanoza koyup Han nehrinin derin sularına yollamak istiyordum.
Hiç yaşanmamış gibi o anılar hiç olmamış gibi yoluma baktım. Ama o anıların gece ortaya çıkıyor olması aklımın ucundan geçmezdi. Özellikle bunu Yoongi'nin duyması durumu hassaslaştırıyordu.
"Efendim Yoongi Bey sizi artık eve bırakmamı istedi ve üzgünmüş. Her şey için." bu fazla rahatsız edici. Onun bir suçu yoktu ama olanlara bakın.
Amcam denen herifin günahının bedelini hala benim çekiyor olmam dahası çevremede çektiriyor olmam yatışan sinirimi tekrar alevlendirdi. Eğer onun kadar kötü olsaydım çoktan onu kendi ellerimle öldürmüştüm ve cesedini tanınmayacak hale getirmiştim.
"Gidelim." demiş ve olduğum yerden kalkmış arabaya binmiş, okulu bugünlükte siktir etmiştim. Sadece eve gidip uyumak uyanmak ve tekrar uyumak istiyordum.
Sonunda eve geldiğimizde Bay Seong'a veda etmiş kendimi yatağıma gelişi güzel bırakmıştım. Elimde telefon Yoongi'yi aramak ve aramamak arasında gidip geliyordum. Açsa ne diyecektim ? Aramasam iyice gözünden düşecektim. En iyisi mesaj atmaktı. Cesaretim buna kadar vardı.
"Özür dilerim." bu iki cümle kadar cesaretim vardı. Devamı için yoktu çünkü devamı yoktu. Olmasında. O mesele şuan kapansın gitsin istiyordum.
Mesajı göndermiş ve cevap gelmesini bekliyordum. Ama olan tek şey bir görüldüydü. Mesajımı görmüş ve cevap vermemişti. Ne denilir ki ? Haklıydı.
Biri bana öyle bir tepki gösterse bende bu tavrı takınırdım. Sen gel sarhoş halimle ilgilen ondan önce beni aramak için tüm gününü harca. Bulduğunda baş ağrısı ve mide bulantısıyla ilgilen ama gördüğün karşılığa bak.
Kendime en ağır küfürleri ederken kapı çaldı aniden. Bu saatte kim gelebilirdi ki ? Bir şey sipariş etmemiştim. Hyunglar desen onlar niye gelsin ki ? Daha fazla gecikmeden kapıya doğru yürümüş ve kapıyı açmıştım.
Min Yoongi gelmişti.
Evime, kapıma. Benim için. Olanlara rağmen hemde ! Üstelik görüldü atar atmaz. Hep yanımdaydı, beni bırakmamıştı.
Affetmiş miydi beni ya da şimdide o mu tepki gösterecekti yaptıklarıma? Bu yaşansa bile ağzımı açıp tek kelime edemezdim. Min Yoongi karşısında güçsüzdüm.
"İçeri almayı düşünüyor musun ? Yoksa sinirli misin hala ?" pekala sesinden sakin olduğunu çıkarabilirdim. Buraya hesap sormak için gelmemişti.
"Gelebilirsin tabi ki." deyip yana kaymış ve girmesi için yolu açmıştım. Sesimi gereğinden fazla nazik tutarak tabi.
İçeri geçmiş koltuğa kurulmuş ve bana bakıyordu. Bense ayakta beklemiş azarlanmayı bekleyen bir çocuk edasıyla halıdan gözümü ayırmıyordum. Sessizliği Yoongi bozmuş ve konuşmaya başlamıştı.
"Oturmayacak mısın ?" sesini yumuşak tutmak için ekstra uğraşıyor gibi bir hali vardı. Bu çok şirin. Çünkü ikimizde birbirimize nazik olmak için çaba harcıyorduk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IMPASSE | vmin
Fanfiction-TAMAMLANDI- Jimin ve Taehyung iki düşman ailenin çocuğudur. "Jimin: Hadi o anı yaratalım, bana gelmeni sağlayalım. Taehyung: Bir an değil bir histir beni sana getirecek olan, gardenya kokulu çocuk." Küçük hatırlatma: Gardenya çok fazla sevgiyi t...