Bölüm 33

587 62 63
                                    

*Jimin*

Huzurun çok farklı anlamları olabilir sizin nezdinizde. Kimisi için yağmurdan sonra toprak kokusudur onun huzuru. Kimi için o yağmurdu ıslanmaktır belkide. Kimi için uzun yolculuklarda dinlenen, müptelası olduğu şarkı veya şarkılardır. Kimi için cam kenarı, kimi için ise çiçekli sepeti olan kırmızı bisikletidir. Kimisi için bol etli bir hamburger yada en basitinden içtiği yorgunluk kahvesidir o kişinin huzuru.

Benim huzurum ise yanımda kıvrılan bedenin göğüs kafesinde bulmaktır kendimi. Kendi has kokusunun, şeftali çiçeğinin en yoğun olduğu yer olan boynuna en yakın olduğum yerdir benim huzurum. Kendime yuva kurduğun ve sadece bana yakışan ve benim için yaratıldığına kesin gözüyle baktığım sıcak kollar, benim huzurumdur.

Yer edindin onun koynunda ve ayrılmamaya yeminliymişim gibi sardım ince belinden sıkıca. O da uzun kollarıyla beni sarmış ve saklamıştı koynunda. Her şey karşılıklıydı. Şart ilişkisi yoktu, basit değildi olaylar. Onun benim yanımda olması, sonunda kendimi dünyamı yaratmış hissine boğulmam ve yüceleşmemdi. Dayanağım ise Kim Taehyung'dı. 

O kadar imkansız gözüyle bakıyordum ki bize, şimdi bu durum bana rüya gibi geliyordu. İçinde yaşadığım ve kendimi buraya kilitlemek istediğim bir hayal dünyasındaydım sanki. Benim yarattığım ütopik bir evrene hapsetmiştim bizi sanki ve kilidi açmaya niyetim yok gibiydi. Hoş, kim açmak isterdi ki ?

Düşüncelerimin saçmalığıyla güldüm kendime. Gerçekti işte her şey. Benim hayalimin çok daha ötesindeydi biliyordum çünkü huzuru tadıyordum sabahtan beri. Hiç tatmadığı o duygu Taehyung'ın bana gelmesiyle yerleşmişti içime. Çiçeklenmiştim bende.

"Neden gülüyorsun ?" dedi Taehyung mayışmış sesiyle benden biraz kayarak. 

Yüzüme daha geniş bir açıdan bakıyor ve hafif kıvırdığı dudaklarıyla bana armağan oluyordu. Bakışı, gülüşü, dokunuşu, öpüşü... Kim Taehyung bir gece yarısı, doğum günüme armağan edilmiş koca bir hediye paketiydi hayatıma ve hayatımın heyecanıydı. Asla geçmeyeninden.

"Sen neden gülüyorsun ?" 

Nedenlerimiz aynıydı onunla. Gülüşlerimizin nedeni diyorum, aynıydı. Aslında farkındaydık bunun. Dile getiremediğimiz o kadar şey olmuştu ki şimdi bildiğimizi durmadan anlatmak istiyorduk sadece. Birbirimize neden gelmedik sorusu yerine, birbirimizi nasıl tamamlardık sorusunu duymayı ve anlatmayı yeğlerdim. Kaybettiğimiz zamanı ve söyleyemediğimiz sözlerin acısını böyle çıkarıyorduk bizde.

"Çünkü sen kollarımın arasındasın. Bir nefes uzağımdasın."

"Bu mesafenin bile fazla gelmesi, anormal değil mi sence de ?" ciddiyim, bu yakınlık bile yetmez olmuştu. 

"Ah, ne yapmalıyız ? Sana doyamıyorum. O kadar uzak kalmışım ki, yetmiyorsun bana."

O böyleyken dayanamazdım. Bu itirafları yaparken ve bana böyle içlice bakarken yapamazdım. Doğruldum yerimden ve yumuşakça öptüm Taehyung'ın dudaklarından. Ona istediğim zaman dokunabilmenin hazzını ise atamadım içimden. Tanrım, bu kadar güzel miydi bu ? Dediğim gibi hayallerimin ötesindeydi.

Derken Taehyung beni kendine çekmiş ve kolundan destek alarak doğrulmuş, tepeden bakmaya başlamıştı bana. Ah, bu... Pekala ölmem için gereken her şey ayarlanmış gibiydi. Taehyung'ın kendisi bile yeterdi gerçi.

"Dağın başındayız ve bu küçük yatakta dip dibeyiz. Dahası beni öpüyorsun ve heyecanıma yenilmeme neden oluyorsun."

Onun böyle hissetmesine neden olmak güzeldi. Aynı hisleri hissettiğimizi bilmek güzeldi. Aynı heyecanının altında ezildiğimizi bilmek çok, çok güzeldi. 

IMPASSE | vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin