*Jungkook*
Yorucu hastahane macerasının sonunda nihayet aradığım rahatlığa kavuşmuştum. Kendi evimde ve kendi yatağımdaydım. İlaç kokularından ve vücudumu uyuşturan antibiyotiklerden de kurtulmuştum. Her şey tamdı, şimdilik. Yani atlatmamız gereken başka sorunlarda vardı tabi. Birazdan gelecek olan büyükbaba gibi.
"Kalk bakalım ilaçlarını içme vakti." evet son bir haftamız hep böyleydi...
Yoongi'nin aşırı ilgi ve sevgisine maruz kalmıştım. Yemeğimden ilacıma kadar her şeyimle kendisi ilgileniyor, dahası geceleri bir saniye bile yanımdan ayrılmıyordu. Pekala bu gayet hoştu ama ne bileyim... Alışmak kaçınılmazdı benim için ?
Alışmayı geçin ben buna bağımlı bile olmuş olabilirdim. Yanımda olmayınca varlığını istiyor onu deli gibi arıyordu gözlerim. Aksattığı işleri ve ilgilenmesi gereken kuzeni umurumda değildi. Onu bir miktar kendime özel kılıyordum. Bu kadarına hakkım olduğunu düşünüyorum.
"Neden öyle bakıyorsun bana ?" kaçırdım gözlerimi.
"Hiç." savsak savsak yürüyüp kayboldu gözden, elindeki bardakla. Hey... Güldüğünü görüyorum Min Yoongi.
Tam elinde battaniye ile gelip üstümü örtecekken kapı çalındı aniden. Beklediğimiz misafirimiz gelmişti. Yoongi, önce duraksayıp sonra da üstümü örtme işine devam etti ve saçımı dağıtıp kapıya doğru yürümeye başladı. Kapıyı açtı bekletmeden. Sessizlik vardı.
İçeri girdi sonra üzgün ama bu ruh halini bana yansıtmamaya çalışan büyükbaba. Burukça gülümseyip yürüdü bana doğru. Kalkmaya çalıştım yerimden ama omzuma bastırmasıyla geri oturdum yattığım yere.
"Bu halinle kalkmaya çalışıyorsun birde. Kendini yorma ve bolca dinlenmene bak anlaşıldı mı ?" kafamı sallamıştım olumluca. Tabi gerginlik ve utançta vardı.
Büyükbabanın her şeyi öğrendiğini biliyordum. Bilmesem bile üstündeki gerginlik ve hayal kırıklığı kendini tüm kapsamıyla belli ediyordu.
"Bir şeyler içer misin büyükbaba ?"
"Bundan ziyade, konuşmanın vakti geldi de geçiyor. Otur sende."
Yoongi bir kaç saniye ayakta kalmış sonrada yanımdaki boşluğa oturmuş ve başını eğmişti. Olanlar yüzünden hala kendini sorguluyor ve suçlu buluyordu. Her konuda deneyimsizliğini öne sürüp kendine acı çektiriyordu. Ne deneyiminden bahsediyordu ki ? Kim başına böyle bir şey geleceğini tahmin edip ona göre önlem alabilirdi ki ?
"Jungkook'un suçu yok. Ona bunu teklif eden bendim. Onun aklına girende bendim. Tüm sorumluluk benim."
Sinirlenmiş ve bakışlarımı Yoongi'ye çevirmiştim. Ona bağırıp konuştuklarımızı rafa kaldırmasının hesabını sormak istemiştim. Yaptığım tek şey dudaklarıma geçirdiğim dişlerim olmuştu.
"Hayır. Bunu kendim istedim. Onun teklifi yaptığı doğru ama bunu bende istedim. Sorumluluk bizim büyükbaba. İkimizin." demiştim gözlerimi ondan ayırmadan.
Şimdi aynı bakışı o bana atmış ama yinede geri adım atmamıştım. Kararlılıkla sözlerimin arkasında durmuştum çünkü doğruydu olanlar. Yaşadığımız her şey bizim eserimizdi. Acısıyla ve tatlısıyla, her şey bizim sorumluluğumuzdaydı. Yoongi'nin bunu kabullenmesi lazımdı.
"Siz ikiniz... Kesin birbirinize attığınız şu bakışları. Her şeyden haberim var. En başından itibaren."
Duyduklarımızın şokuyla büyükbabaya dönmüş ve kocaman açtığımız gözlerimizle bakıyorduk ona taraf. O ise baştaki halinin aksine rahatlamış ifadesiyle süzüyordu ikimizi. Açıklama bekliyorduk ondan, bu kesindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IMPASSE | vmin
Fanfiction-TAMAMLANDI- Jimin ve Taehyung iki düşman ailenin çocuğudur. "Jimin: Hadi o anı yaratalım, bana gelmeni sağlayalım. Taehyung: Bir an değil bir histir beni sana getirecek olan, gardenya kokulu çocuk." Küçük hatırlatma: Gardenya çok fazla sevgiyi t...