Bölüm 46

451 46 21
                                    

*Jimin*

Taehyung tepkisiz bir şekilde beni izlerken bir şekilde birkaç kelime dökülmeliydi ağzından çünkü utanç bedenimi ele geçirmeye başlamıştı bile. Çatık kaşları, ciddiyetle beni izleyen gözleri ve son beş dakikadır hareketsiz kalıp bir yaşam belirtisi göstermemesi beni deli gibi utandırmıştı. İyide hiç böyle düşünmemiştim ?..

"Bir şey söylemeyecek misin ?" sessizlikten sıkılmıştım ve ilk adımı almıştım.

Ayırdı benden bakışlarını ve sertçe yutkunup bana doğru adımladı. Alt üst olan umutlarım tekrar alevlenirken onun bana attığı her adım, benim için attığını bildiğim her adım vücudumu titretti ve bu sefer kızarmamın nedeni utanç değildi.

Yanağıma attığı eli şefkatle orayı okşuyor gözleri sıcacık bakıyordu. Dişlediği dudakları kahkahasını içine attığını gösterirken ben bu seferde sinirleniyordum. Şeytan Taehyung'ın bana yaptığı buydu işte millet. Birkaç dakika arayla duygudan duyguya sürükleniyordum. Komik miydi bu şimdi ? Bizim şuan öpüşmemiz gerekiyordu benim onu dövmeyi istemem veya onun beni alaya alması değil !

"Komik mi bu Kim her şeyi bozan Taehyung, hı ?" ellerini yanağımdan uzaklaştırıp kollarımı birbirine doladım. Merak etmeyin dudaklarımı da büzdüm ki vicdan azabı çeksin. Tabi vicdanı varsa taş kalplinin ! Yaptığı köpeklikti işte kabul edin...

"Tanrım, tatlısın." demiş ve beni kendine çekmişti. 

Başımı göğsüne dayamış ve yüzümü saklamıştım. Dikleştiğime bakmayın gerçekten utanmıştım çünkü şey, biliyorsunuz. Resmen reddedilmiştim. Tanrım, rezillikti bu. Ona hem vuruyor hemde inatla ayrılmıyordum göğsünden. Cezasını alması gerekiyordu işte bana ne.

"Auch, hey ! Bu acıttı." 

"Acısın köpek." 

Boğuk çıkan ve aynı zamanda utancın en ağırını kendinde var eden sesime gülmüş ve yavaşça ayırmıştı beni kendinden. Elleri ezberi olan yüzümde yerini alırken ben gözlerimi ondan kaçırıyor, yanaklarımı dişliyordum. Bu hallerimin onun dahada hoşuna gittiğini biliyordum ama yapacak bir şeyim yoktu. 

"Neden bunun için kendimizi şartlandırıyoruz ki ?" anlamaz gözlerimi ona yönelttim ve kaşlarımı kaldırıp ona bakmaya başladım.

"Ne demek istiyorsun ?" 

"Demek istediğim... Zorunda değiliz ki ? Yani tabi ki seninle deneyimlemek istediğim çok şey var ama planlı programlı hareket etmek bize uymuyor sanki ? Her kararımız gibi veya attığımız her adım gibi doğal bir şekilde gerçekleşmeli diye düşünüyorum." hala tam olarak ne dediğini anlamamıştım. Bunun oda farkındaydı.

"Şöyle düşün, buraya gelme fikrimiz mesela. Birden bire karşında belirdim, benimle gel dedim ve geldin. Sana evlenme teklifi ettim. Çiçek festivalinde, yüzük olmadan, plansız programsız karşında durdum ve aklımdan geçenleri dilime yerleştirip senden sakınmadım onları. Benimle evlendin." gülümsemiştim.

"Öbür türlüsü bize uymuyor Park Jimin. Bizim anı yaşamamız gerekiyor, anı yaratmamız değil. Biz akışına bırakıyoruz her şeyi ve sonuçlarının bizim için iyi olmasını bekliyoruz. Sonuçlar iyi oluyor sonrada." demek istediğini anlamıştım.

"Eğer şimdi teklifini kabul edersem kendimizi kasıp ortamı garipleştireceğimizi biliyorum. Biz biraz manyağız biliyorsun. Kurallarımız olmadan yaşamalıyız ve küçük planları kendimizden uzak tutmalıyız." sözlerini kesmiş, gözlerini benden ayırmış ama tekrar bana bakması uzun sürmemişti.

"Öyle bir an gelecek ki, seninle aşk yapmaktan kendimi alamayacağım."

O kısacık arada altından bu cümlelerin çıkması, o cümleleri fısıltıyla söyleyip gözlerime duygu dolu bakması, parmak uçlarıma kadar karıncalanma hissinin tarifi gibiydi.

IMPASSE | vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin