*Jimin*
Adımlarımız seri, içimiz endişe doluydu. Saatlerce süren yolculuk boyunca ben endişeden kendimi yerken Taehyung beni sakinleştirmeye çalışıyordu. Uçakta tıkılı kalmanın da bir yararı yoktu. Her şey çok güzel ilerliyorken birden bire her şey tepe taklak olmuş gibiydi. İçim hiç rahat değildi.
"Jimin-ah, iyisin değil mi ? Bak az kaldı şu kapıdan çıktıktan sonra ailemize kavuşacağız."
Dolu gözlerle Taehyung'a dönmüş ve alnımı omzuna yaslamıştım. Kolları anında etrafımı sararken ben kötü bir şey olmaması için dua ediyordum. Yol boyu yaptığım tek şey buydu zaten. Taehyung'dan destek almak ve dua etmek.
"Taehyung-ah, iyi olacak değil mi her şey ? Ona bir şey olursa ben..." elleri yanaklarımı yeniden ıslatan yaşları bulmuş ve onları silip minik minik öpücüklerini bırakmıştı yerine.
"Anneni duymadın mı ? Her şey iyi, merak etme ve ağlama artık. Düşen tek bir damlana dayanamıyorum. Yapma bunu Jimin."
"Ama Taehyung... Bilinci kapalıymış ve kırıkları varmış. Ne yapacağım ben ?" yeni kuruladığı yanaklarım tekrar ıslanırken o alnıma bir öpücük bırakmış ve sırtımı sıvazlamaya devam etmişti. Bulunduğumuz yerin Kore olması umurumuzda bile değildi çünkü beynimiz çoktan buna karşı olan insanları yok etmişti.
"Babanın bir şeyi yok. Bilinci şuan açık ve hastahanede ona çok iyi bakıyorlar. Bak buradayız ve son kontrolden geçtikten sonra onun yanına gideceğiz. Kendi gözlerinle göreceksin iyi olduğunu." burnumu çekerek onu onaylamış ve son kontrollerin hallolmasını beklemiştim.
O gece, Taehyung yanıma gelip babamın bir kaza geçirdiğini ve durumu ağır olmasa bile bilincinin kapalı olduğunu söylemişti. Gözlerim bir an kararırken onun beni tutması ve ardından gelen ağlama krizi benimde kendimi kaybetmenin eşiğinden döndürmüştü. Ben her saat başı annemleri arayıp babamın durumunu öğrenmeye çalışırken Taehyung zar zorda olsa uçak bileti bulmuş ve bavullarımızı hazırlayıp Kore'ye dönmüştük.
Kızaran gözlerim görevlinin dikkatini çekerken bu umurumda bile olmamıştı. Son kontroller yapıldıktan sonra Taehyung'da yanıma gelmiş ve kapıya doğru ilerlemiştik. Elimi bir saniye olsun bırakmıyor ve içimi rahatlatmak için her yolu deniyordu. Benim kadar üzüldüğünü biliyordum hatta benden daha fazla üzülmüştü çünkü ayriyeten benim bu hallerimi görüp buda onu üzmüştü.
Onda olan gözlerime dönmüş ve sıcacık gülümsemişti bana. Bir kere daha ona yanımda olduğu için minnettar olurken sonunda kapı açılmış ve yolcular yavaşça ailelerinin yanına gitmeye başlamıştı. Sonunda bizde çıktığımızda etrafa göz atmaya gerek bile duymamıştık çünkü ailelerimiz her hallerinden -gürültülerinden- kendilerini belli etmişti.
"Oh çıktılar !"
"Oğluşlarım !"
"Hyung !"
Annem ve Ji Hyun Teyze anında üstümüze atlarken Jungkook ve Hoseok hyungunda onlardan bir farkı yoktu. Resmen aralarında ezilmiştik. Hyunglarım annemlerden fırsat bulamazken benim gözüm Namu hyungun kucağındaki Dream'deydi. Tanrım canlı kanlı görünce daha iyi anlıyordunuz gerçekten çok büyümüştü ve tatlılığına tatlılık katmış bir bebekti.
"Annecim nefes alamıyorum ve Hoseok hyung, kulağıma hediyem nerede demeye son ver."
Taehyung'ın isyankar sesi ailemi görmemle canlanan yüzüme daha büyük bir gülüş yerleştirmiş ve bende koluma yaslanan Jungkook'a ve hala beni hem döven hemde seven anneme birer bakış atmıştım.
"Jimin-ah iyisin değil mi ? Neden gözlerin kızarık çok mu ağladın sen ?" Jungkook eğilip gözlerime bakarken ben annemin sorusunu cevaplamak yerine kendi sorumu yöneltmiştim ona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IMPASSE | vmin
Fanfiction-TAMAMLANDI- Jimin ve Taehyung iki düşman ailenin çocuğudur. "Jimin: Hadi o anı yaratalım, bana gelmeni sağlayalım. Taehyung: Bir an değil bir histir beni sana getirecek olan, gardenya kokulu çocuk." Küçük hatırlatma: Gardenya çok fazla sevgiyi t...