Sabahın erken saatlerinde alarmın cızırtılı sesi her zamanki gibi kulak tırmalayıcı bir sesle güzel uykumdan feragat etmeme neden olmuştu.
Yeni gün tüm sıradanlığıyla başlarken ben yataktan anca kopabilmiştim. Her gün dünün aynısıydı ve yarınında bugünden farkı olmayacaktı. Evet, hayatım oldukça renksizdi.
Zar zor açtığım gözlerimle banyoya girdim, soğuk bir duş iyi gelecekti. Banyodaki işimi halledip üstümü son kez kontrol ettikten sonra koşar adımlarla mutfağa gittim. İnanın bana Bayan Park'ı sinirlendirmek istemezdiniz.
"Jimin-ah uyandın mı ?" annemin yorgun ve moralsiz sesi kulaklarıma dolunca telaşlanmadan edemedim.
"Bir sorun mu var anne ?" tabi ki de bir sorun vardı, olmazsa olmazdı. Annem sıkıntılı bir nefes verdi.
"Onlar geliyor Jimin-ah." Sadece boş boş bakakalmıştım annemin suratına.
Onlardan kastı kimdi, çok iyi anlamıştım. Hyungum ve biricik eşi Namjoon hyungtu annemin bahsettiği. Evden kaçan çiftimiz eve geri dönüyordu anlayacağınız.
Açıkçası sevindim mi yoksa sinirlendim mi bilemiyorum. Benim için sorun teşkil etmedi. Birbirlerini sevmeleri sorun değildi. Kaçıp evlenmeleri de sorun değildi.
Sadece tüm aileyi arkada bırakmaları, özellikle tüm desteğimi onlara göstermişken bir sabah abimin habersizce gittiği gerçeği gerçekten kolay değildi. Eğer haber verseydi kaçmasına yardım bile edebilirdim halbuki.
Park ailesi ve Kim ailesi arasında ki bu kavga sonunda iki aileninde çatırdamasına neden olmuştu. Ne benim babam ne de Bay Kim bir kere bile sözlerinden dönmediler. Şimdi ki halimize de bakın, sanki her şey iyi gidiyormuş gibi davranmaları da cabası.
"Sen kafana takma bu meseleyi. Güzelce kahvaltını yap ve dersine git." annemin sesiyle girdiğim derin düşüncelerden sıyrılabilmiştim.
"Senin nereden haberin oldu anne ? Jin hyunglamı konuştun ?" soruydu güya. Tabi o aramıştı.
Buna şaşırmıştım aslında. Bizi terk ettikten sonra telefonlarımıza çıkmamıştı bir müddet. Çok sonra aramış ve annemle konuşmuştu. Bu çok sık olmamıştı elbet.
Ben onun telefonlarına çıkmamaya özen gösterirdim. Her şey bu kadar kolay mıydı gerçekten ? Çok merak ediyorsa uçağa atlayıp gelmek çok zor değildi. Teknoloji çağındayız bu arada. Görüntülü arama diye bir şeyde var sonuçta.
"Evet. Dün akşam aradı. Sesi huzurlu geliyordu. Onunla mutlu olmalı." sesi şükreder gibiydi.
Hyungumun yokluğunda annemin ne kadar üzüldüğünü biliyordum. Otuz yıllık evliliklerinde babamın bir kere bile anneme bağırdığını ne görmüş ne de duymuştum. Ona ilk gün ki gibi aşık olduğunu da biliyordum. Ama annemin gözyaşlarını görmezden gelmişti bu sefer.
Bu konuda ne annemi ne abimi ne de beni bir kere bile adam gibi dinlememişti. Bu yüzden şu an ki bulunduğumuz çıkmaz babam yüzündendi.
Jin hyungun düşman bir aileden birine aşık olması mı yoksa aşık olduğu kişinin bir erkek olması mı sorundu onun için ? Belki de her ikisiydi, bunu kimse bilemezdi ve bizlerle paylaşana kadar da hiçbir zaman öğrenemeyeceğimiz kesindi.
Annemle vedalaştıktan sonra durağa doğru yürümeye başladım. Aklıma bu sabah ki konu üşüşmeye devam ediyordu. Abimi çok özlemiştim. Tamam ona kızgındım ama sonuçta abimdi. Belki kavga etmediğimiz gün yoktu ama abimdi işte.
Ne yapacağımı yada nasıl bir tepki vereceğimi cidden kestiremiyordum. Gurur denen şeyi şu an iliklerime kadar hissettiğim günlerdeydik çünkü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IMPASSE | vmin
Fanfic-TAMAMLANDI- Jimin ve Taehyung iki düşman ailenin çocuğudur. "Jimin: Hadi o anı yaratalım, bana gelmeni sağlayalım. Taehyung: Bir an değil bir histir beni sana getirecek olan, gardenya kokulu çocuk." Küçük hatırlatma: Gardenya çok fazla sevgiyi t...