Bölüm 48

499 48 76
                                        

*Jimin*

Boynumun altından uzanıp belimde gezinen yumuşak darbeler beni gıdıklarken saçlarımda hissettiğim baskı güzel bir sabahın başladığına kanıt olmuştu. Taehyung saçlarımdan ayrılıp alnımı ve yanaklarımı küçük öpücükleriyle doldurmaya devam etmişti. Sonraki durağı ise dün gecenin izlerini taşıyan dudaklarımdı. En çok burayı öpmeyi sevdiğini ise her hareketiyle belli ediyordu çünkü dudaklarımı öperken kendini kaybediyordu.

"Park Jimin, uyanmalısın ~ Kocanı doyurmalısın ~"

Gülmemi engellemiş ve istifimi bozmadan ona sokulmuştum. Ona sokulmamla beni kendine hemen kabul etmesi ve iki koluyla da göğsüne yaslayıp kokumu derince içine çekmesi beni sıcak lavların tam ortasına hapsetmişti yine. Buna artık şaşırmıyordum çünkü bunun devam edeceğini biliyordum. Taehyung'la birlikte olduğum her an bu yaşanacaktı çünkü ona deli gibi aşıktım ve deli gibi karşılığını alıyordum.

"Utanmıyor musun benden kahvaltı istemeye ? Senin hazırlaman lazım aptal." boğuk sesimi duyunca beni kendinden ayırmış yüzümü süzmeye başlamıştı gülümseyerek.

"Sevginle doyurmanı kast etmiştim Bay Serçe Parmak. Beni dövmeyin lütfen." 

Kollarını çıplak göğsüne sarmış ve güya kendini benden korumaya çalışır gibi yatakta yana kaymıştı. Hey Kim Taehyung, benden uzaklaşamazsın ! Tam üstüne atılacakken bir ayrıntı beni olduğum yere kilitlemiş ve yorganın altına girme istediğimi körüklemişti. Tanrım biz çıplaktık !

"Oh, neden kızardın ? Ben bir şey yapmadım ki !" daha ne yapacaksın be adam geniş omuzlarını ve esmer tenini sermişsin gözlerimin önüne canımı da al tam olsun !

"Taehyung-ah, biz çıplağız." 

Çapkın gülüşü anında beni bulmuş ve yatağın diğer ucundan yanıma kaymaya başlaması bir olmuştu. Daha ne kadar geriye gidebilirim bilmiyorum ama yatağın dibindeydim ve bu çocuk neden beni zorlamaktan zevk alıyor ?

"Jimin-ah, bundan sonra kıyafetlerinin üzerinde durmasına izin vermeyeceğim." 

Beni yatağa yatırmasıyla üstüme çıkmış ve yeniden hoyratça dudaklarımı öpmeye başlamıştı. Ona anında karşılığını verirken dün geceki anıların aklıma dolmasıyla utancım tam şuan beni ele geçiriyordu. Taehyung'ı ise dokunuşları daha rahat, hareketler daha fevriydi. Bunlar, bana karşı gelememesini nedeniydi.

"Ah... Burada durmalıyız. Seni yormak istemiyorum." diyerek benden ayrılmış ve onu yanımdayken bile özlememe neden olmuştu. 

Dudaklarımı yaladım ve hala üstümde bana bakmaya devam eden, karşı koyamadığım bedene içlice bakmaya devam ettim. Elini uzatıp sağ elimi tutarken birbirine çarpan parmaklarımızda ki halkaların çınlayışı gözlerimi kocaman açmama neden olmuş ve bakışlarımı onlara çekmişti.

Ne zaman taktığını bilmediğim yüzüklerimize bakarken gözlerim dolmuş ve onlarda olan bakışlarımı üstümde bana sıcacık bakan Taehyung'a yöneltmiştim. 

"Taehyung bu... Sen ne ara..."

"Buraya gelmeden önce aldım. Aslında sandal gezisi sırasında verecektim ama dayanamadım. Parmağında görmek için çok sabırsızdım."

Ona hayranlıkla bakarken her ayrıntıyı düşünüp beni dünyanın en mutlu insanı yapan, en şanslı insanı gibiymişim gibi hissettiren bedene olan zaaflarımın tüm nedeni gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçmişti. Ben ona hayrandım, yaptığı her şeye. Beni seven kalbine.

"Öyle bakma..." sertçe yutkundu, kaçardı gözlerini.

"Oh, nasıl bakıyormuşum ?" gülümsedi soruma ve bana döndü tekrar.

IMPASSE | vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin