*Jungkook*Kaçıncı bardağımdı bu bilmiyordum. Sadece her şeyi silene kadar içmek ve baştan sona uyuşmak istiyordum. Bir saatliğine de olsa, yaşadığım o anı silmeme yardım edecekse alkol, bu gece sabaha kadar içmeyi göze alabiliyordum.
Kırılmıştım. Kırgın ve mutsuzdum. Her şeyin düzelmesini beklerken en değerli şeyimi kaybetmek üzereydim. Hatta buna dair ilk adımı atan tarafta bendim. İmzayı soğuk kanlılıkla atmıştım ve terk etmiştim onu.
Pişmandım.
Birazda kızgındım.
Hatta unutun. Biraz değil delirecek kadar kızgındım ona. Beni bırakmasını istemiyorum. Bu evliliğin gerçek olmasını istiyorum ve onunla bir ömür geçirmek istiyorum. Mümkünse yeniden doğup yine ona aşık olmak istiyorum. Onun kalbini sadece kendime istiyorum.
"Ya Jeon Jungkook, yeter seni velet ! Yüzün gözün kızarmış alkolden. Bırak artık şunu."
Hoseok hyung elimdeki bardağı çekmişti ve alkolden uyuşan ben karşı bile çıkamamıştım. Gerçi bardağa ihtiyacım yoktu. Şişe daha pratikti. Çok beklemeden şişelere uzanmaya çalışmıştım ama Hoseok hyung benden hızlı davranmış tüm şişeleri yanına toplamıştı.
"Tanrım hyung, beni seni çağırdığıma pişman etme... Sadece bugünlük içkiye ihtiyacım var. Lütfen... Geri ver onları."
"Hayır, vermiyorum ! Tanrım biri bitse biri başlıyor. Jimin'i atlattık sen başladın bu sefer."
Derin bir nefes almış ve başımı masaya dayamıştım. İçkiden midir bilmem, duygularımı açığa vurup ağlamak istiyordum delicesine. Çok geçmeden ağladım da zaten. Gürültücü halime karşılık şimdi sessizce ağlıyordum ve herkesten saklanıyordum.
"Bir dakika, sen ağlıyor musun ?"
Hoseok hyung oturduğu yerden kalkmış ve hızla yanıma çömelmişti. Sırtımı sıvazlıyor ve sessizce eşlik ediyordu yıkıntıma. Gerçekten de yıkılmış hissediyordum. Onu kaybetmek beni buna itiyordu. Sorgusuz sualsiz o depreme karışıyordum. En kötüsü ise elimden bir şeyin gelmemesiydi.
"Ona seviyorum..."
Titrekçe söylediğim şey şu aralar benim tek sorunumdu. Eğer hislerim olmasaydı yemin ederim ki bırakmak daha kolaydı ama girdiğim bu his beni zincirliyordu olduğum yere. Geri adım atamıyordum, ileriye gidemiyordum. Acı çekmekten başka bir şeye maruz kalmıyordum şu sıralar.
Başka şeylere maruz kalmak isterdim.
"Sen... Bunu ona söylemeyi düşündün mü hiç ?"
"Zaten yüküm ona. Başından beri ayağına zincirlenmiş bir zincir gibiyim. Kalbinin güzelliği ve ailesi için benimle birlikte hareket etti ve biliyorum, hala iyiliğimi istiyor. Ben... Her şeye ihanet etmiş gibiyim. Onun vefakarlığına ihanet etmiş gibiyim."
Hoseok hyung sıkıntılı bir nefes vermiş ve kaldırmıştı beni olduğum yerden. Bir şeylerde geveliyordu ama o kadar kendimi kaybetmiştim ki anlamadım dediklerini. Olduğum yere çökmemek için çaba sarf ediyordum o anlarda.
"Hadi gidelim artık. Sabah sakin kafayla konuşalım olur mu ?" onu itelemiş ve sendelememe rağmen duruşumu dik tutmaya çalışmış ve karşı çıkmıştım.
"Yoongi gelmeden şuradan şuraya gitmem hyung !" şaşkınca bana bakmış ve siktir çekmişti.
"Siktir ! Bu bana nereden tanıdık geliyor acaba ! Biri bitti diğeri başlıyor, tanrım..."
Hızla barın merdiven trabzanlarına tutunmuş ve Yoongi'nin gelmesini istiyordum deli gibi. Sarhoşların umurunda değildi olanlar ama kendinde olanlar şikayetlere başlamıştı bile. Onlar ne bilirdi ki ! O gelmeden şuradan şuraya gitmeyecektim işte kararlıydım !
![](https://img.wattpad.com/cover/149677298-288-k491443.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
IMPASSE | vmin
Fiksi Penggemar-TAMAMLANDI- Jimin ve Taehyung iki düşman ailenin çocuğudur. "Jimin: Hadi o anı yaratalım, bana gelmeni sağlayalım. Taehyung: Bir an değil bir histir beni sana getirecek olan, gardenya kokulu çocuk." Küçük hatırlatma: Gardenya çok fazla sevgiyi t...