12 Şubat 1990
Şık görünen bir barda, her yerden pahalı olduğu belli olan takım elbisesiyle baş köşede biri oturuyordu. Orta yaşlı olduğu yüzündeki kırışıklıklardan belliydi. Kırışıklıkların aksine gerçekten olgun ve çekiciydi. Fötr şapkası ve piposu ile yirminci yüzyıl mafyalarını aratmıyordu.
Sessiz alanda piposundan dumanı soluyor ve elindeki kağıtları okuyordu. Yanındaki masada bir tane şarap kadehi ve aparetifler bulunuyordu. Kapının orada hareketlilik olduğunu hissetse de kafasını kağıttan kaldırmadı. Kimin geldiğini biliyordu. Arkada onun emrini bekleyen adamlarına parmak hareketi ile karışmamalarını söyledi. Otoriterliği gerçekten üstündü.
Koridordan gelen sert adım sesleri ile yerinde daha da yayıldı yaşlı adam. Birisi odaya girdiği an sadece gözlerini kaldırıp karşısındakine bakmıştı.
Orta yaşlı adam ile göz göz gelen genç bağırdı. "Nerede o?!" Çok sinirliydi. "Biliyorsun değil mi? Nerede dedim sana?"
Arkadan gelen bir koruma sinirli gencin omuzlarından tuttu. Genç güçlü olduğu için adamı yere sermesi uzun sürmedi. Başkaları da onu tutmak için harekete geçtiler. Arbede çıktı. Orta yaşlı adam ise sadece izliyordu bu görüntüyü. Gözlerindeki ifade acıma mıydı yoksa bilmişlik mi? Bunu o gün orada bulunan kimse anlamamıştı.
"Bırakın." Ses yankılandı boş barda. Genci durdurmaya çalışan adamlar anında geri çekildi. Adam ateş saçan gözlerini fötr şapkalı adama dikti ve adeta hırladı. "Cevap ver bana!"
Derin bir nefes verdi piposundan. Karşısındaki genç kendisinin gençliğine çok benziyordu. Dumandan dolayı gözlerini kıstı. "Kim?"
Gencin sinirleri daha da gerilmiş gibiydi. "Benimle dalga geçme baba!" Fötr şapkalı adam belli belirsiz sırıttı.
"Ondan mı bahsediyorsun?" Orta yaşlı adamın sesi birden ciddileşti. Ortamdaki hava onun ses tonu ile adeta değişti. Herkes ister istemez gardını aldı. Bir tek genç korkmamıştı ondan.
"Evet, ondan bahsediyorum!" Sinirle nefesini verdi. Boynunda bulunan dövme gibiydi adeta. Biraz sonra ejderhalar gibi ateş çıkacaktı sanki ağzından. Ya da belkide şuan çıkıyordu.
Fötr şapkasını düzeltti orta yaşlı adam. "En iyi sen bilmelisin oğlum. Sence nerede o?" Gözlerindeki ifadeyi gören gencin gözlerinde bir şeyler sarsıldı. Karşısındaki adam ona buz gibi gözlerle bakıyordu. Bir şeyler bildiği belliydi. "Söyle."
Yaşlı adamın kaşları kalktı. "Ne?"
"Söyle dedim. Gerçeği biliyorsun değil mi?"
Yaşlı adam oğlunun bu tavrına sırıttı. Bu tatmin olmuş birinin sırıtması değildi. Elini kaldırdı. Herkes nefesini tuttu. Arkasındaki adama işaret verdi. Adam bir tane kağıt getirdi. Üstünde yazılar vardı.
"Al şunu. Her şey burada." Genç yaklaştığı gibi kağıdı kaptı. Orada hemen okumaya başladı. Bu arada babası onun yüzüne bakıyor ve bütün ifadelerini izliyordu. Çocuğunun yüzündeki ifadelerin değiştiğini görünce içinden sırıttı. "Son pişmanlık, ha?"
"Eee... Nasıl başarabildin?" Oğlunu ilk defa böyle görmenin verdiği zevkle sordu. Artık onda bir şeyin temelli değiştiğini biliyordu. Kendisinin değiştiği zamanı hatırladı. Kalbi sızladı fötr şapkalı adamın.
"Nerede..?" Genç çocuk sarsılmış bir şekilde sordu adama. Elleri titriyordu. Sonra ellerini birden masaya çarptı ve orta yaşlı adamın üzerine eğildi. Korumalar derhal uzaklaştırmak için harekete geçti ama orta yaşlı adam izin vermedi ve oğlunun yüzüne baktı. Bu arada piposunu korumalardan birine vermişti.
"Kendine aşık olan bir adamı bile kaçırtmayı başardın..." Fötr şapkalı orta yaşlı adam gözlerini kısarak oğluna bakarken konuşmaya devam etti. "Gerçekten bu konuda baya başarılısın." Oğlunun içinde bir şeyleri parçaladığını biliyordu. Ama anlamalıydı. Kimseye taviz veremezdi. Kim olursa olsun.
Genç ağzını açtı, orta yaşlı adam izin vermedi. "Senin yüzünden neler yaşayacak sence o tahmin edebiliyor musun?" Bir şeylerin yeni farkına varan genç gözleri ile karşısındaki adamı öldürecek gibiydi. "Hiçbir şey demeden ve izin alınmadan ayrılmanın bir tane cezası vardır." Adamın soğuk sesi gencin kulağında çınladı. "Ölüm."
Genç ani hareketle adamın yakasına yapıştı. Hafifçe kendine doğru çekti. "Sakın!" Bağırdı. "Sakın ona dokunmaya cüret etme!" Orta yaşlı adamın tek kaşı yukarı doğru kalktı ve yakalarındaki elleri silkti. "Seni velet... Senin yüzünden o buraları terk etti. Onun gitmesi ile ailemizin ne kadar büyük bir kayba uğradığını biliyor musun peki? O çocuk senin yüzünden buradaydı ve senin davranışlarına bir süre sonra dayanamadı. O bile dayanamadı sana. Hele sana aşık biri olarak... Kim bilir nasıl acı çekmiştir..."
Fötr şapkalı adam ayağa kalktı ve oğluna doğru yaklaştı. "Sana demiştim." Mırıldandı. "O bizim grupta kalmalıydı. Kalma nedeni zerre umurumda değildi. Sana aşık olması benim işime gelmişti açıkcası ama sen o siktiriboktan davranışların ile çocuğu kaçırttın. Baksana... Mektubunda ne yazmış, 'Ben her şeyden daha önemli bir şey buldum.' Her şeyden. Senden bile. Belki de başkasını bulmuştur, ha?"
Gencin sinirle parlayan gözlerini görünce duraksadı. "Yeter!" Genç bağırdı can havliyle. Sanki biri ona zarar veriyordu da durdurmak istiyor gibiydi. "Kes sesini! O benden başkasına asla gitmez! Asla!" Fötr şapkalı adam korumasından piposunu geri aldı. Ağzına aldı ve bir duman çekti. Nefesini verdiği an dağılan dumana kısılan gözleri ile baktı. "Asla mı? Önceden asla beni terk etmez derdin. 'Ne olursa olsun asla benden vazgeçmeyecek biri o. Ne yaparsam yapayım.' Şimdi nerede peki?" Kısık gözleri ölümcüldü orta yaşlı adamın. "Asla diye bir kelimeyi çıkart hayatından, evlat."
Genç buz gibi gözler ile ona baktı. Siyah saçları yağmurun altında yürüdüğünü belli eden bir şekilde nemliydi. Açık kahve gözleri ile kesinlikle çekiciydi. En az babası kadar. "Nerede olduğunu bilmiyorsan gidiyorum ben." Genç arkasını döndü. Kendisini durduran şey babasının sözleriydi.
"Ölmesi gerek." Babasına döndü. "Kaçan herkesin sonu ölümdür."
Genç hızla adama yöneldi ama bu sefer onu tuttular. "Sakın!"
Kapıdan yanları kazıtılmış kızıl saçlı bir adam girdi. "Hakan."
Kızıl saçlı adam fötr şapkalı adama baktı. "Emredin efendim." Fötr şapkalı adam oğluna bakmadan verdi emrini.
"Aldacı'yı bul ve öldür."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE BATAKLIĞI
Action"Kanlı geçmişi ardında bırakmak sadece kaçıp gitmekle başarılabilecek bir şey değildi." Gerçek adını bile saklayarak yaşayan 'Berat' iki kardeşiyle birlikte normal bir hayat sürdürüyordu. Ta ki kanlı geçmişi onu bir kez daha bataklığa çekene dek. Fa...