Kafamda sorular dönerken gözlerimi pencereden dışarıya dikmiştim. Her ne olursa olsun aklım Türkiye'de kalmıştı. Volkan amca iyi miydi? Çınar ve Şeyda ne yapıyordu? Kamber ne alemdeydi?
Hatta Çelebi'ler şuan ne durumdaydı? Bunu bile düşünüyorum. O kadar harika biriyim işte.
En son Morozov'ların ortalığı karıştırması sayesinde birçok yer zarar görmüştü Türkiye'de. Bu her anlamda eksi puandı. Diğer ülkelere böyle bir durumda çok da iyi başa çıkamadıklarını resmetmişlerdi resmen.
Onları aramak ve konuşmak istiyordum. En azından birkaç küçük haber bile yeterliydi benim için. Eğer Volkan amca şuan ölü olsa haberim bile olmayabilirdi. Morozov'lar kinleriyle onlara saldırabilirdi.
'Aptal.' diye fısıldadı o ses bana karşı. Kaşlarımı birbirine değecek kadar çatarken cevap bekledim. 'Sence Morozov'lar Vasiliev'lere bunu yaptıktan sonra hala birilerine saldırabilecek durumda mıdırlar?'
Bir düşününce ses haklıydı. Büyük ihtimalle malları yakılmış, hem maddi hem de manevi zarara uğramışlardı. Bu hayat acımasızdı. Ve kesinlikle Vasiliev Ailesinin başkanı merhametli biri değildi.
Derin bir nefes aldım ve pencereden uzaklaştım. Bana tahsis edilen odanın penceresinden bakıp düşünmek bir işime yaramıyordu. Kesinlikle daha fazla soru işaretinden başka bir şey kazanmıyordum.
İki hafta sonra büyük ihtimalle başım altından kalkamayacağım kadar büyük derde girecekti. Bunun sonucunda ikizler her türlü üzülecekti ve onlar üzülünce ben de üzülecektim.
Gençken geleceği düşünmeden hareket ederdim. Her şeye atlardım. Birçok kişi öldürmüştüm, farklı farklı görevlere çıkmıştım ve insanları aşağılamıştım.
Gerçi aşağıladığım insanlara insan bile denemezdi.
Şuan içinde bulunduğum ve bir türlü kopamadığım dünyada bir tane bile masum insan bulunmuyordu. Herkes ya geçmişinde yanlış bir şey yapmıştı ya da hala yapıyordu. O yüzden bu işin içine girenleri öldürmekte hiçbir zaman tereddüt etmemiştim.
Ben de en az onlar kadar kötüydüm. Elimde kaç tane insan leşi vardı, emin değildim...
Ama geçmişteki ben kardeşlerimin olduğunu bilseydi... Belki de bu kadar vurdumduymaz olmazdı.
Şimdi bir arkama dönüp bakıyorum da... Birçok şey kaybetmiştim. Eskiden etrafımda yılanlar olduğu kadar dostlarım da vardı. Çınar hala yanımdaydı, Kamber... yanımda sayılırdı. Feza... Onu kaybetmiş olabilirim. Aslında ona karşı birtakım hisler hissettiğimde ve onu zorladığımda kaybetmiştim zaten.
Ama hala göremediğim dostlarım da vardı. Ne halde oldukları hakkında hiçbir fikrimin olmadığı dostlarım...
Kaan ne durumdaydı? En son Çınar bana Antakya'da dövmeci dükkanı açtığını söylemişti. Nasıldı şuan? Normal bir hayat mı yaşıyordu? Aşık olup evlenmiş olabilir miydi? Beni, bizi, eskileri hatırlıyor muydu?
Yatağa uzandım ayaklarım sarkacak şekilde. Beyaz tavana bakarken düşünmeye devam ettim. Peki Çukur'a ne olmuştu? Onun olayı hala beynimi yiyordu. Bir adamla, babasıyla tanışmıştı. Adam almandı ve ne hikmetse onunla gitmişti hiçbir şey söylemeden. Çukur böyle biri değildi. Neler olmuştu?
Şuan ne yaşıyordu bilmiyordum ama sanki düşünmeye bile hakkım yokmuş gibi hissediyordum. Kardeşlerimi de alıp giderken tek terk ettiğim Feza değildi. Arkamda hayal kırıklığıyla dolu dostlar bırakmıştım ve bu göğsümü parçalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE BATAKLIĞI
Ação"Kanlı geçmişi ardında bırakmak sadece kaçıp gitmekle başarılabilecek bir şey değildi." Gerçek adını bile saklayarak yaşayan 'Berat' iki kardeşiyle birlikte normal bir hayat sürdürüyordu. Ta ki kanlı geçmişi onu bir kez daha bataklığa çekene dek. Fa...