32. Bölüm: O Bilindik His...

7.3K 590 637
                                    

Önceki bölümleri hatırlamayanlar için bilgilendirme: En son Uso Rinaldi (Rinaldi ailesinin varisi, Rinaldi ailesi ise İtalyan aile, diğer ailelerle toplantıda yönetiyor) ikizleri almak için Karolek'in mülküne izinsiz geldi. Lucas Wesley'i (Wesley -ingiliz- ailesinin bücürü) Tuana ve Timur'u Uso görmeden götürmeye çalıştı Alaz ama başaramadan Uso geldi.

Dünya dönüyor, bir şeyler parçalanıyor.

İnsan kalbinin atışları kulağı sağır edecek kadar yükseliyor. Kurumuş dudaklarım bir damla suya muhtaç gibi aralanmak istiyor. Hayır suya değil, başka bir şeye ihtiyacım vardı.

Ellerim buz kesiyor, nedenini tam olarak kavrayamıyorum. Boğazıma kadar tırmanan kan dolu öksürük çıkmak için çabalıyor, durduruyorum. Aramızdaki savaşı ben kazanıyorum, ya da öyle sanıyorum. Gözümün önünü bir siyahlık kaplıyor. Karşımdaki insanlar aynı yerlerinde durup bana bakıyor. Siyahlık gidip geliyor, kafayı sıyırdığımı düşünüyorum.

Neden, neden, neden...

Bunlar neden hep başımıza geliyor?

Tek bir görevim vardı. Can parçalarımı kanı bozuklardan gizlemek. Bir görevi bile yerine getiremeyecek kadar güçsüz biri miydim ben? Göz beyazımda artan kızıl damarlar bir şeylerin kopacağının habercisiydi. Bir çeşit titreme bütün bedenimi sarıyor.

Hata neredeydi?

Burası güvenliydi. İkizler burada oldukları sürece güvendeydi. Ne zaman haberleri olmuştu onların? Ne kadarını biliyorlardı?

Damiano Rinaldi'nin çocukları olduklarını biliyorlar mıydı?

Gözlerine baktım dikkatlice. Onları öldürmek için Vasiliev ailesinin düşmanlığını kazanmaya değer miydi? Değmezdi. 

Rinaldi ailesi kardeşlerimden tam olarak ne istiyordu?

Uso bir adım öne attı ama Karolek'in uyarıcı sesi adımları kesmesine neden oldu. "Bir adım dahi atma Uso!" Uso Karolek'in uyarı dolu sesini duyunca gerildi ve anında durdu. Refleksle yapmış gibiydi. Boynundaki damarların kabardığını fark ettim. Belki de birkaç yıla kalmaz Karolek'le aynı statüde olacaktı. Bu davranışı yüzünden kendisine en büyük hakaretleri yolluyor olabilirdi.

Dişlerimi sıktım ve birkaç adımla tam olarak kardeşlerimin önüne geçip diğerlerinin onları görmelerini engelledim. İçimdeki vahşi hayvan pençelerini çıkarıp onları parçalara ayırmak için anı kolluyordu. Gözlerim yanmaya başladı. İyi değildim, kesinlikle iyiye gitmiyordum.

"Karolek..." dedi Uso derin bir nefes verirken, gözlerinde kararlılık vardı. O kararlılık benim kardeşlerime doğruydu. Onları alacaktı. Onları almak istiyordu ve ben bu olaylar karşısında neler yapacağımı bilmiyordum.

İçimdeki deliler kıpırdandı. Hissediyordum. Kıpırdanmaları artmaya başladı ve biri vesvesesini verdi zihnime doğru, "En değerlilerini almak için geldiler..." dedi kıkırdayarak. Gözlerim çok az kısıldı. Adem elmam titriyordu. "Eski sen olsan şimdiye kadar çekip vurmuştun. Ne değişti?"

"Ben değiştim." diye fısıldadım deliye doğru. "Bulunduğum çevre değişti. Onları vurursam başım belaya girer ama aynı zamanda onun da başı belaya girer."

Deli sessiz kaldı. Memnun mu yoksa değil mi anlayamadım. Belki de kolayca itiraf etmemi beklemiyordu.

Ben Alaz Baştanyakan'dım. Daha bebekken terk edilmek zorunda kalmış, yıllarını sokakta çeşit çeşit insanlarla geçirmiş, cinayet işlemiş, en olmadık kişiye karşı yoğun hisler besleyip her şeyi param parça etmiş ve insanların hayatını darma duman etmiştim.

GÖLGE BATAKLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin