44. Bölüm: Ardı Ardına Gelen Olaylar & Ateşe Verilen Yerler

5.5K 648 758
                                    

100 oyu geçmedi yine ama bakın yine bölüm yazdım. Oy verin ya ellerim yoruldu. Yorum da yaparsanız harika olur, konuşuruz yorumlarda hem. Canınız sağ olsun vermezseniz de. İyi okumalar hepinize!

Gitmeden önce onunla fazla zaman geçirememiştim.

Silahlar araçlar her şey hazırdı. Araca binmeden önce kısa bir süre bir araya gelebilmiştik.

"Alaz, kendine dikkat etmeyi sakın unutma." diye fısıldamıştı kulağıma doğru. Sıcak nefesi tenimi gevşetti. Ona sıkı sıkı sarılırken gözlerimi yumdum bir an ve onayladım. "Unutma," dedi kafamdan çıkamayacak bir ses tonuyla. "Bana bir şey olursa sen arkamdan gelebilirsin ama sana bir şey olursa ben senin arkandan gelemem."

Onun sorumluluğunda binlerce kişi vardı.

Ama ben ölürsem arkamda kalacak kişilerin sayısı sayılıydı. Onlar ise kendilerine bakabilirdi. İkizler bile.

Dişlerimi sıktım ve ondan ayrıldım. Bir an bakıştık. Gözlerindeki yansımamı izledim.

Sonra arkamı dönüp hava aracına yöneldim.

Oradan ayrıldık. Sessiz sedasız.

Büyükçe uçağın içinde sessizdik. Helikopterdi ama içine yirmi kişi alacak kadar büyüktü. Ağır metalin içinde havada süzülürken boğazımda bir yumru vardı.

Etrafa baktım bir an. Herkes sessizliğe bürünmüştü. İleride olacakların ağırlığı kendini belli etmişti.

"Silahının mermileri var mı?" diye sordu Lindie kardeşine doğru. Lorenz başıyla onaylarken yere çökmüştü. Sessizlik onu da etkisi altına almıştı. Aleksi kenardaydı. Oraya bakınca şaşırmadığım bir şey vardı, yanında Joseph oturuyordu. Bir ara kaybolduklarında ne yapmışlardı emin değildim ama belli ki en iyi şeyi yapmışlardı.

Bu görevde kime ne olacağını bilemezdik. Küslüğün, hüznün sırası değildi.

"Keşke biraz şarkı çalsaydı." diye mırıldandı Faisal birden bire. Bir bir bakışlarımız ona çevrildi. Bize bakmadı. Fermuarı ile oynuyordu uçağı kullanırken. Adam aynı anda başka işler yapabiliyordu. "Sadece," dedi kısık bir sesle. Yüzündeki ifadesizlik bizimkine benzerdi. "Bu biraz rahatlatırdı."

"Korkuyor musun?" diye sordu Lorenz sessizce. Pilot koltuğunda oturanlara yaklaşmıştı. Faisal olumsuz anlamda salladı başını. "Korku değil bu." diye mırıldandı ve kulaklığını düzeltti. "Şarkı dinlemeyi severim. Son kez olma ihtimaline karşı her görevde dinlerdim ama burada öyle bir özellik yok gibi gözüküyor." Hayal kırıklığı onu sarmış gibiydi.

Emanuel başını geriye yasladı. Metalden garip bir ses çıktı.

Lindie sandıkların kenarına tutunurken, "Herhangi bir dil sorun olur mu?" diye sordu hepimizi şaşırtarak. Yanında müzik dinleyebileceğimiz bir alet olmadığına emindik. Radyo falan da yoktu yani.

Hafifçe gülümsedi ve, "Kendim söyleyeceğim." dedi. "Her zaman söylerim."

İtiraz etmedik.

İngilizce söylemeye başladı.

Sesi çok güzeldi. Gözlerimi bir an yumdum ve etrafta çıt çıkmamaya başladı. Sadece helikopterin pervanesinin sesi ve Lindie'nin sesiydi.

Lorenz de katıldı ona. Belki de kardeşler her zaman şarkı söylüyordu birlikte.

"Beni tutabilir misin?"

GÖLGE BATAKLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin