41. Bölüm: Asıl Hamleler

6.6K 599 925
                                    

Erken ve uzun bölüm yazdım. Valla oy sayısı 100'ü geçmeden bölüm yazmıyorum genelde ama dayanamadım yazdım. O yüzden oylarınızı ve yorumlarınızı esirgemeyin lütfen. İyi okumalar :)

Kızarmış gözlerim dakikalar önce canlı olan insana bakarken ağrıyordu. Bir an ellerimi kaldırdım ve kanlara baktım. Arkadaşımın kanları elime bulaşmıştı.

Sergei ölmüştü. Her zaman severek kullandığı uçakları bir daha kullanamayacaktı. Ondan ellerini bile almışlardı.

Aleksi elleriyle yüzünü kapamıştı, bir süredir öyle duruyordu. Burnumu çektim ve Sergei'nin yüzüne diktim gözlerimi. Huzurlu görünüyordu. Son işini de başarıyla yerine getirmenin verdiği bir huzur gibiydi bu. 

Söyledikleri aklımda tekrar tekrar yankılanırken silahımı elime aldım ve kemerime taktım. Ayaklanmak için kendimde yeniden güç ararken bir an başım dönmüştü.

Ayaklanmak için çabalayan bana bir bakış atan Aleksi'nin ifadesi bomboştu. Ne düşündüğünü ve ne tür duygular içinde olduğundan emin değildim. Sadece içindeki nefret ateşini görebiliyordum.

"Aleksi..." dedim fısıldayarak. Sanki Sergei'yi uyandırmak istemiyor gibi çıkmıştı sesim. Olabildiğince kısıktı. "Sergei'yi de alıp gitmeliyiz. Dediklerini unuttun mu?"

Aleksi kızarık gözlerle bir süre daha bana baktı. Sonra seslice burnunu çekip kafasını iki yana salladı. "Aptal..." diye mırıldandığını duymuştum. Kendine mırıldanıyor gibiydi. Yavaşça ayaklandı ve Sergei'nin ellerinin olması gereken yere bakmamaya çalışarak onun cesedini kucağına aldı. Aynı zamanda, "Telefonumu al ve haber ver. Gidene kadar geç olabilir." dedi bana bakmadan.

Arkadaşının cesedini tutan Aleksi'ye garip duygularla baktım ve onu onayladım. Elim ondan telefonu aldı ve o önden ilerlemeye başlamışken ben de onu arkadan takip ettim.

Aynı zamanda Vasiliev ailesinden rastgele birini aramıştım. Şansıma Rishim çıktı telefonun diğer yanından. Karolek ile birlikte olmalıydılar şuan.

"Bay Rishim." dedim garip bir sesle. Boğazım ağladığım için iyi durumda değildi. Aleksi'nin konuşacağını sandığı için benim sesimi duyunca şaşırmış olmalıydı Rishim o yüzden bir an duraksadı sonra kendini toparladı. Bu arada binadan çıkmıştık. Etrafa bakınmaya başladım.

"Bay Alaz..." dedi şaşırmış bir sesle. Derin bir nefes verdim. Sergei'nin artık kan akmayan yarasına bakarken, "Kötü şeyler oluyor..." diye fısıldadım.

Rishim daha da endişelenmişti. "Ne oldu orada?" dedi merakla. Bu ses tonunu benden pek duyamazdı o yüzden daha çok şaşırmış ve endişelenmişti. Bir elimle arabanın arka kapısını açtım ve Sergei'yi koyması için yer açtım Aleksi'ye. Aleksi sessiz bir şekilde arkadaşının kanlı cesedini arabasına yerleştirdi.

"Sergei..." dedim boğazım düğümlenirken. Ön koltuğa doğru yürüdüm ve arabaya bindim hızlıca. Aleksi de kanlı elleriyle kapıyı açıp kendini koltuğa fırlattı resmen. Yüzü ifadesizdi.

"Ne oldu Sergei'ye? Alaz Bey orada tam olarak neler oluyor, açıklar mısınız?" dedi Rishim artık sesini biraz yükseltirken. Duraksayıp durmam belli ki onu rahatsız etmişti.

"Öldürüldü." dedim boğazım kuruyken. "Son sözleri de Maksim Vasiliev'i koruyun oldu." diye devam ettim. Rishim şok olurken, "Ne?" dedi. İnanamıyor gibiydi. "Öldü derken... Maksim'i mi koruyalım?!"

"Evet, bir şeyler olacak. Maksim Vasiliev nerede bilmiyorum ama Karolek'e söyle önlemleri arttırsın. Sergei'nin..." Bir an duraksadım ve hızlı bir şekilde araba süren Aleksi'ye baktım. Kanla kaplı yumrukları direksiyonu sıkıca sarmıştı. "...cesedi ile oraya geliyoruz."

GÖLGE BATAKLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin