Yırtıcı gözlerimi Anatoli'ye dikmiştim. Arkamdan gelen soğuk ve erkeksi ses bana geçmişi hatırlatıyordu. Hiç hatırlamak istemediğim, aynı zamanda kopamadığım geçmişimi.
Yedi yıl önce kaçma nedenimi.
Anatoli dişlerini sıkarak arkama baktı. "Bay Çelebi. Ne işiniz var burada?" Saygılı sesi beni şaşırtmıştı. Anatoli Konstantinidis kimseye itaat etmeyen başına buyruk Yunan Mafyası olarak bilinirdi. Şimdi arkamdaki kişiye böyle saygılı bir şekilde konuşması ister istemez beni geriyordu.
"Buraya Yannakopulos ailesi ile görüşmek için gelmiştim." Adım sesleri geldi. Tek değildi. Burada birçok adam olduğunu biliyordum. Ne zamandan beri kendisine ait bu kadar çok adamı vardı? Hissettiğim kadarıyla fazlasıyla profesyoneldiler. Kendilerini saklamayı biliyorlardı.
Anatoli bir an bana nefretle baktı. Atmaca gibi bakan gözlerimi bir an olsun ondan çekmedim ve yerimden bir milim bile kıpırdamadım. İstediği kadar gelebilirdi, şuan daha önemli bir iş üzerindeydim.
Bu orospu çocuğunu halletmeliydim.
Aklımda sorular vardı. Bu herif benim neden bahsettiğimi bile bilmiyordu. Bir kere bana kişisel kini vardı. Neden Girle olayındaki kişileri öldürsün ki? Bu mantıklı değildi. Sadece ayağına geldim diye bütün suçlamaları kabul etmişti.
Gözünden anlaşılıyordu.
O değilse kimdi beni tehdit edebilecek kadar güçlü olan? İhtiyar Çelebi bana yalan mı söylemişti? Yoksa düşmanım onu bile aldatabilecek kadar güçlü müydü?
Anatoli'ye baksam da düşüncelere dalmıştım. Onun sesiyle kendime geldim. Düşüncelerimde bile adını kullanmaktan kaçınıyordum. Siktir, ne acınası durumdaydım öyle!
"Görüşmelerim henüz bitmişti ki haberler kulağıma geldi. Evin taranmıştı. Hem de Türkiye'den biri tarafından." Anatoli bir şey demeden bakmaya devam etti. Sinirim bozulmaya başlamıştı.
"Her ne kadar o Türk'ün kim olduğunu bilmesem de benim ülkeme ait biriydi ve ben de geldim. Tabi başka söylentiler de geldi kulağıma." Sesi sona doğru kısılmıştı. Benim gelmiş olma ihtimalim mi onu buraya getirmişti?
Aptal falan mıydı?
Bir Yunan mafyasının yuvasına girmişti resmen.
Hiç düşünmüyordu. Anatoli ağzını açtı. "Sizi ilgilendiren bir durum yok Bay Çelebi. Bu benim ve Alaz'ın arasında."
Adımı anan adama bakarken yerimde dikleştim. O siktir olup giderse daha rahat işimi görebilirdim ama şuna bakın ki daha çok yaklaşıyordu. Bu kadar yeterdi. Ona bakmadan konuştum.
"Bir adım daha atayım deme, Çelebi." Sesim barda yankılandı. Bir an çıt bile çıkmadı. Ben bile buz gibi sesime şaşırmıştım. Cidden bu tür bir ses tonuyla onunla konuşabileceğimi hayal etmemiştim.
Yıllar ne güzel gelmişti bana öyle.
Arkadan tanımadığım bir ses geldi. "Bu ne cüret?!" Kibirli ve nefret içeren ses tonunu sevmemiştim. Tanımadığım biri neden nefret ediyordu? Sorgulamadım. Kim olduğu önemli değildi. Bu dünyada hiç kimse benimle böyle konuşamazdı.
Anatoli'den gözlerimi ayırmadım ve sesin geldiği yöne tamamen iç güdülerime dayanarak ateş ettim. Göz ucuyla baktığımda bana bunu söyleyen kişinin yanındaki votka şişesi patlamıştı. Gözlerini kocaman açarak bana baksa da aynı hızla silahım Anatoli'ye dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE BATAKLIĞI
Aksiyon"Kanlı geçmişi ardında bırakmak sadece kaçıp gitmekle başarılabilecek bir şey değildi." Gerçek adını bile saklayarak yaşayan 'Berat' iki kardeşiyle birlikte normal bir hayat sürdürüyordu. Ta ki kanlı geçmişi onu bir kez daha bataklığa çekene dek. Fa...