13. Bölüm: Anlaşma

9.7K 859 932
                                    

Bir süre sessizlik oldu. İkimizin zar zor alıp verdiği nefesler boğucu havayı destekliyordu. Gözümü yere dikmiş, konuşmayı reddediyordum.

Kapıdan çıkıp gitmeli miydim? Yoksa burada durmaya devam mı etmeliydim? Ne yapmalıydım? Şuan ne düşündüğümü bile bilmiyordum. İçimdeki siniri büyük bir patlama ile bırakmış gibi hissediyordum.

Beş dakika sonra kafamı kaldırıp ona bakabildim. Yere çökmüş ellerine bakıyordu. Onu daha önce hiç böyle görmemiştim. Çökmüş gibi görünüyordu. Eskiden olsa onun acısına ağlardım.

Şimdi ise sadece hafifçe sızlamıştı kalbim. Eski anıların hatrına.

Bende karşı duvara adımladım. Kafasını kaldırmadı. Tam karşısına çökerken soğuk duvara yasladım sırtımı. Ona bakarak konuştum. "Benden nefret mi ediyorsun?" Bana bakmadı. Konuşması için diretmeli miydim?

Neyse ki buna gerek kalmadı. "Hayır, nefret falan etmiyorum." Gözlerimi kırpıştırdım. İçimde bir yer rahatlamıştı. Kendime kızdım. Nefret etse ne olurdu etmese ne olurdu...

"İyi." diye mırıldandım. O da aynı şekilde karşılık verdi. Tamam, ilk defa böyle davranıyordu ve bu beni biraz tedirgin ediyordu.

O kavgadan beri ellerine bakmaktan vazgeçmemişti. Yüzünü göremiyordum. Çatılı kaşlarımla ona seslendim. "Feza?" Cevap gelmedi. Neler oluyordu? Bir kez daha seslensem de cevap gelmedi.

Yerde sürünerek ona ulaştım. Önünde dursam da başını kaldırmadı. "Feza bana bak." Ona dokunmadım ama sesimi yükselttim. "Feza sana diyorum lan!" Sonunda bıktım ve elimle zorla çenesinden tutup kaldırdım.

Açıkcası hiç bu kadar fazla şaşırdığım zamanı hatırlamıyordum. Yüzündeki çaresiz ifade de neyin nesiydi?

"Feza...?" diye şaşkınca mırıldansam da yüzünü elimden kurtardı ve ayaklandı. Yerden ona bakmaya devam ettim. "Alaz Baştanyakan." Sert sesiyle düşüncelerim biraz toparlansa da hala az önce gördüğüm görüntüyü düşünüyordum. Onu ilk defa bu kadar açık şekilde görmüştüm.

"Evet?" diye cevap verdim az önceki resmi sesini taklit ederken. Daha sonra bu garip hallerini düşünürdüm. Ya da düşünmeye bile tenezzül bile etmezdim. Emin olamıyordum.

Bana bakmadan sandalyesine oturdu. Yere düşen şeylerin üzerine basmaktan çekinmemişti. Az önce orada neredeyse sevişiyorduk. Utangacın teki olsam kesin kızarırdım ama utanmaz herifin tekiydim.

"Artık gerçek anlamda iş konuşmamızın zamanı geldi." Kafamla onayladım onu. Bu sefer oturmamıştım. Karşısına dikilerek konuşmasını bekledim.

"Girle olayı bizim grubumuzun düzenlediği bir görevdi. 19.08.1988." Çok iyi bildiğim tarihi bir kez daha duymak beni şaşırtmadı. "Sen hariç herkes öldürüldü."

Onun sözünü kestim. "Beni kovalayan grubun adamlarını tanıyor gibiydin. Onlara ne verdin ve nereden tanıyorsun?" Sonra sesimi tehditkarlaştırdım. "Feza Gökmen Çelebi."

Bacak bacak üstüne atarken bana etkilenmediğini belli eden şekilde baktı. "Evet tanıyorum. Geçmişimiz var." Kısık sesle güldüm. Gözü gülüşüme takıldı. Hemen eski halime döndüm.

"Ne zamandan beri gruplarla kişisel bağın var senin?" Elimle ensemi ovdum. Başım çatlıyordu. "Yani senin gibi bu işlerden uzaklaşmak isteyen şımarık biri..." Beni susturdu. "Eski benle şimdiki beni karşılaştırmaya kalkma sakın. Eski ben şımarığın tekiydi. Yanlışların ta kendisiydi."

GÖLGE BATAKLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin