Gece gerçekten hareketli geçmişti. Ama alevlerin tamamen konağı sarması engellenememişti.
Ardı ardına gelen adamları görünce kaçmak zorunda kalmıştık.
Biraz uzağımızda adamları tarafından tutulan ve ölmek üzere olan adama baktım. Oysa birkaç saat önce elindeki tüfekle, "Ben asla konağımı terk etmem." diyen adamın yaşayacağını düşünmüştüm.
O da ölüyordu.
Yüzü yıldızlara doğruydu. Polislerin siren seslerini duydum. Şimdi mi geliyorlardı?
Aleksi omzuma vurdu, "Güneş doğuyor." dedi ben gözlerimi az önce hayatını kaybeden adamdan ayırmazken. "Gitmemiz gerek."
Son kez baktım ona. Sonra kendi grubumu takip etmeye başladım.
"Dinlenmek için zamanımız yok." dedim arkadaki ölüm havasından kaçarken. Evet kaçıyordum. Avşar babasının ölüm haberini alınca nasıl hissedecekti acaba?
"Öyle," dedi Joseph nefes nefese. İyi görünmüyordu. Hiç birimiz iyi değildik. Ayrıca sinirliydik.
Oraya gelemeden bu kadar yıpratan S.C.E.L'e çok sinirliydim!
Yedi büyük ailenin şimdiye kadar uyuduğunu bunları yaşarken anlıyordum. Çalışan onlardı. Avcılar onlardı.
Av kimdi?
Ben olmadığım kesindi.
Ne kadar koştuk emin değilim. Önden Faisal yönlendirdi bizi. Omzumdan o kadar çok kan kaybetmiştim ki arada bilincim kararıyordu. Bunu kimseye çaktırmıyordum elbette.
Karolek'le konuşmak istiyordum.
Onun sesini duyma isteğim artmıştı.
O asla bu duruma düşmeme izin vermezdi. Rusya'daki zamanları özlemem her geçen gün daha çok artıyordu.
Sadece...
"Şuraya gidip yıkalım artık." dedi Aleksi boğuk bir sesle. Eli kaşınıyor gibiydi. Onu sesli bir şekilde onaylamadım ama içimden onaylamıştım. Zamanı geliyordu.
S.C.E.L daha fazla bizi oyalayamazdı.
***
"Su içmeyi unutmayın." dedi Randal kolundaki sargıyı değiştirirken. Dün gece bir ara yaralanmış olmalıydı. İç çekerek elimdeki şişe suya baktım.
İçim tamamen kararmıştı. Elimden silahı ayırmıyordum bile. Her yerim yara bere içindeydi. İçine girdiğim çarşaf bile o kadar kirlenmişti ki dışarıdan çok fazla ilgi çekiyordu.
Kuru dudaklarımı ıslatmak için bir yudum daha aldım. Aleksi ve Joseph kenarda kısık sesle konuşuyorlardı. Konuşmak değil de kısa kelimelerle mırıldanmaktı onların ki.
Bir an Aleksi onun bileğini tuttu ve bir şeyler fısıldadı. Sonra ayaklandı. Joseph de onun tarafından tutulduğu için kalkmıştı. Yanımda oturan Lindie'e baktım. Morarmış gözü dalgındı.
İkili kapıdan çıkarken belimi biraz daha geriye yasladım. "Boka baktık resmen." diye mırıldanan Lorenz'e bile bakmadım.
Haklıydı. Ganimetlerimiz azalmıştı, Emanuel gitmişti ve yaralıydık. Ama görev belliydi ve yapacaktık.
Yapmak zorundaydık.
Dört gündür ikizler onlarlaydı.
Dişlerimi sıktım. Gözüm eski pencereden dışarıyı gözetleyen Arnaldo'ya takıldı. Uzun süre önce Faisal yemek bir şeyler için çıkmıştı buradan. Yakındı gelmesi yani. Onun yolunu gözetliyordu büyük ihtimalle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE BATAKLIĞI
Ação"Kanlı geçmişi ardında bırakmak sadece kaçıp gitmekle başarılabilecek bir şey değildi." Gerçek adını bile saklayarak yaşayan 'Berat' iki kardeşiyle birlikte normal bir hayat sürdürüyordu. Ta ki kanlı geçmişi onu bir kez daha bataklığa çekene dek. Fa...