Ev değişmemişti.
Her ne kadar dışı değişse de içinde bir değişiklik yoktu. Şaşırmıştım, değiştireceğini düşünmüştüm. Bu evde birçok anımız vardı. Onları hatırlamak istemeyeceğini tahmin etmiştim. Nedense yanıldığım için memnun oldum. Eğer onun yerinde olsam benden nefret ederdim. Kendinden çok güvendiğin arkadaşların bir bir seni terk ediyor... Değersiz hissetmez mi insan kendini?
"Eee, ne içersin?" Şeyda'nın sorusu ile etrafa bakmayı kestim. "Su yeterli." Kafası ile onayladı ve odadan çıktı. Çınar ise karşı koltukta oğlu ile birlikte oturuyordu. Ona baktım.
"Eh, artık tanışabilirsiniz değil mi? Bu oğlum Berkan. Berkan bu da ..." Duraksadı. Ben de gerilmiş bir şekilde ne diyeceğini merak ediyordum. Ne diyecekti? Eski bir arkadaşım? Yabancı? Kazıkçı? Tamam abartmıştım ama sonuçta onu arkamda bırakmıştım. Ama o beni şaşırtan cevabı verdi.
"Amcan." Gözlerim irileşti istemsizce. Amcası olarak tanıtıyordu kendi öz oğluna beni. Ben burada benden nefret ettiğini düşünürken o çoktan beni affetmişti. Eğer duygusal olsam birkaç göz yaşı dökerdim büyük ihtimalle.
Hiç değişmemişti. Hala en yüce kalplisi oydu.
Çocuk dediği sözü duyunca gözlerini büyüttü ve bana baktı. "Amcam mı?" Bunu biraz daha bozuk türkçesi ile söylemişti ama bu onu daha da tatlı yapıyordu. "Benim bir amcam mı var?" Çınar güldü. Ben de güldüm. Sonra çocuğa sırıtarak mırıldandım. "Amca baba yarısı derler. Gel şöyle kucağıma sana bir yakından bakayım." İlk önce babasına baktı onay almak için. Gerçekten tatlı bir hareketti bu. Sonra onayı alınca ürkekçe bana yaklaştı.
Küçücüktü. Sanki yavru bir köpek ilk kez bir insana yaklaşıyor gibiydi. Onu sıkı sıkı sarasım gelmişti. Resmen sevgi patlaması yaşıyordum şuan. Yanıma gelince onu koltuk altından tutup bacağıma oturttum ve konuştum. "Adının anlamı nedir bilir misin Berkan?" Bana koca bilye gibi gözleri ile bakarken başını iki yana salladı. "Şakıma, Parıldama anlamına geliyor. Sen bu eve eğlence ve mutluluk getiriyorsun kısaca." Merakla konuştu.
"Bu iyi bir şey mi?" Düşünür gibi tavana baktım. "Hmm, evet. Babanı ve anneni mutlu ediyorsun demek bu." Babasını ve annesini mutlu ettiğini öğrenince çenesindeki küçük gamze ortaya çıkacak şekilde gülümsedi. Annesinden almıştı bu özelliğini. "Annemi ve babamı seviyorum." Saçını karıştırdım. "Biliyorum."
Bazı harfleri yutarak konuştu. "Babam neden senden hiç bahsetmedi Amca?" Göz ucuyla Çınar'a baktım. "Çünkü ben o kadar harikayım ki senin beni ondan daha fazla seveceğinden korktu." Sırıtarak söylesem de bir yanım ağrıyordu. Zaten hakkım yoktu sormaya benden neden bahsetmedin diye.
Berkan hemen telaşla kucağımdan kalkıp babasının yanına gitti. "Baba! Ben seni çok seviyorum." Sesini kıstı yavaşça. "Annem duymasın ama senin yemeklerin daha güzel." Sesini daha doğru düzgün ayarlayamadığı için Şeyda duymuştu. Bir bardak su ile girerken kaşlarını çatarak baba oğula baktı. "Ne konuşuyorsunuz siz bakayım?" Baba oğul Şeyda'ya sırıttılar. "Yok bir şey..."
"Ne yapmayı düşünüyorsun peki?" Şeyda oğlunu kucağına almış Çınar ile yan yana tam karşımda oturuyorlardı. Suyumdan bir yudum aldım. "Kim olduklarını anlamam için onlarla bağlantılı kişileri bulmam gerek. Şu hikayeyi birkaç kişiden daha dinleyeceğim." Çınar kaşlarını çattı. "Çok fazla ortalıkta dolanma. Farkına varabilirler." Kısık gözlerimle baktım ona. "Burada benden bahsediyoruz. Hem eğer farkına varırlarsa çoktan varmışlardır. Senin evinin önünde baya gösteri yaptık farkındaysan. İstedikleri kadar burada olduğumu yaysınlar. Umurumda değiller."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGE BATAKLIĞI
Action"Kanlı geçmişi ardında bırakmak sadece kaçıp gitmekle başarılabilecek bir şey değildi." Gerçek adını bile saklayarak yaşayan 'Berat' iki kardeşiyle birlikte normal bir hayat sürdürüyordu. Ta ki kanlı geçmişi onu bir kez daha bataklığa çekene dek. Fa...