48. Bölüm: Sonu Olmayan Çukur

6.1K 571 682
                                    

Joseph'i bulduğum bir örtüye sardım. Birdenbire boşalmış yer altı sığınağına bakarken duygusuzdum.

Feza'nın cesedi hala aşağıdaydı. Derin bir nefes verip Joseph'i sırtıma alırken gözlerim acıyordu. Ne kadar zaman geçmişti bilmiyorum ama üç tane cansız bedenle aynı yerde bulunmak beni tüketmişti.

Biri çok yakınımdı.

Diğeri hayatını yok etmekte payım olan bir insandı.

En sonuncu ise belki de kurbanlardan biriydi. Ya da hak etmişti. Tanımıyordum bile.

Yavaş adımlarla çıkışa giderken sönmekte olan ateşlere takıldı gözlerim. Sonra merdivenlere vardım. Bir an kanlarla dolu geride kalan koridora baktım.

Midem bulanmadı. Herhangi bir şey hissetmedim.

Joseph'i kısa bir süre yere indirdim. Sonra cebimden bir çakmak çıkardım. Bir süre sessizce koridora, cehennemim olan yere baktım.

Çakmağı aldığım gibi fırlattım. Alev alırken her yer yavaşça Joseph'e yöneldim ve tekrar sırtıma aldım.

Havaya bakınca akşama daha bir iki saat olmalıydı. Merdivenlerden çıkarken ateşin yanan çatırtısı kafamda yankılandı.

"Lütfen benim için her şeyi yok et." diye fısıldadım ateşe doğru. Sonra ise yukarı çıktım, kumlara ayak bastım.

Cebimde kolye vardı.

Benim lanetim.

Çölde bata çıka ilerlemeye başladım. O tünelden gitmek istememiştim çünkü sonunun nereye vardığını bilmiyordum. Hemen Joseph'le çıkıp gitmek istemiştim o iğrenç yerden. Eve gitmek istemiştim.

Etrafa baktım bir süre. O kadar kötü durumdaydı ki aynı yoldan geri dönersem buraya yönelen askerlerle karşılaşabilirdim.

O yüzden başka yöne yöneldim. Sıcak hava tenimi yakıyordu. Joseph'i sarma nedenim akbabaların bulaşmasını istemediğimden dolayıydı. O iğrenç yaratıkların yaklaşmasına izin vermezdim zaten. Silahım vardı hala.

Kuru dudaklarımı yaladım ve kumlar arasında sonsuzluğa doğru ilerlerken derin bir nefes verdim aynı zamanda sırtımdaki Joseph'i düzelttim. Onu asla orada bırakamazdım. Ne olursa olsun götürecektim.

O kadar çok ilerledik ki o bölge görünmez hale geldi. Sonunda sonsuz sarı kumların arasında sadece ikimiz kaldık.

"Joseph..." diye fısıldadım istemsizce. "...keşke benimle gelmeseydin. Tek başıma ölmekle bir derdim yoktu benim."

Joseph cevap vermedi. Aklıma gelen Aleksi'yle daha da kötü oluyordum.

Orada keşke bende ölseydim.

Saatlerce ilerledim sırtımda Joseph'le. Bazen sert rüzgarlar yüzünden kalkan kumlardan dolayı önümü göremedim. Joseph'i daha çok sarmak zorunda kalmıştım ama kötü durumdaydık.

Sonra güneş battı ve gündüzün sıcaklığı yerine gecenin donduruculuğu geldi.

Çok soğuktu. Vücut ısım fazla düştü büyük ihtimalle. Sonsuz gibi görünen çölde etrafıma baktım. Kum fırtınaları yüzünden yanlış yöne mi gitmiştim?

Bir fikrim yoktu.

Aklıma gelenler yüzünden bazen sadece ölmek ve kurtulmak istiyordum. Ben bu konuda bir korkak olabilirdim ama çok fazla yüküm vardı. Şu sikik kolye ile birlikte kumlara gömülsem daha iyi olmaz mıydı?

GÖLGE BATAKLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin