15. Bölüm: Sınırı Aşmak

8.8K 810 164
                                    

Bir süre daha bekledim. Arada bir dışarı çıkıp kontrol ediyordum. Çınar ne zaman gelirdi emin değildim ama bu yerden çıkmamız ve uzaklaşmamız gerekiyordu. Ateş sönmüş olmalı ki artık duman göremiyordum. Eskisinden daha sessizdi etraf. Her yeri yakıp yıkanlar gitmiş olmalıydı.

Kamber'e döndüm. "Araban yakınlarda mı?" Kamber bir an düşündü ve elini cebine attı. "Evet, iki sokak aşağıda." Elimi uzattım anahtarı vermesi için. Cebinden çıkarıp avucuma koydu.

"Dikkatli ol." Şeyda ve Berkan'a göz ucuyla baktım. Berkan acılar içinde olsa da annesinin kucağında uyuyakalmıştı. Gözlerimin yandığını hissettim. Masum birini canını acımasızca yakan o şerefsizler, cehennemin dibine gitseler bile bulacaktım. Şuan öfkeden kuduruyordum içten içe ama dışımdan yansıtmıyordum. Kesinlikle iyi durumda değildim. En son böyle kudurduğumda sonu iyi olmamıştı. Beni durdurabilecek biri de olmayınca ölümlerin sonu gelmiyordu.

Koridorlar cesetle doluyor, kanlar her yere dağılıyordu. Ne kadar yaralansam da istediğimi almadan duramayan biriydim ben. Gözüm dönüyordu. Normal bir şey değildi. Cidden değildi. Sadece hedefime kitleniyor, önüme çıkan kimseyi umursamıyordum. Benim takımımdan olsa bile.

Hızlıca sokakta ilerlemeye başladım. Kimsenin beni görmesine izin veremezdim. Hala etrafta kaçışan kişiler vardı. Bazıları kaldırım kenarlarına yığılmıştı bile. Yürürken kenarda etrafa boş bakışlar atan bir çocuk, yerde kanlı kolunu tutan bir kadına rastladım ama durmadım. Sonunda Kamber'in tanıdık arabasını görünce hemen kilidi açtım ve bindim.

Hemen ısıtıcıyı açarken dikiz aynasını ayarladım ve park yerinden keskin bir manevrayla çıktım. Dikiz aynasına bakınca ne kadar kasıldığımı fark edebilmiştim. Gözlerimi kaçırdım ve depoya doğru sürdüm. Çok geçmeden varmıştım. Arabadan çıkıp depoya yürüdüm.

Kamber geldiğimi görünce anahtarları benden aldı. Arabaya gideceğini biliyordum. Şeyda'ya yaklaştım. Boş boş yere bakıyordu. Diz çöktüm ve mırıldandım. "Şeyda kalk, gidiyoruz. Berkan'ı bir doktora göstermemiz gerek." Bana bakmayınca sıkıntıyla nefes aldım.

"Burası güvenli değil. Çınar'ı oraya çağıracağız." Şeyda Çınar'ın adını duyunca gözlerini açarak bana baktı. "Çınar... Çınar iyi mi?! Ona da bir şey yapmışlar mıdır?" Onun endişelenmesine izin vermedim. "Ona herhangi bir komplo düzenlenmemiş."

Derin bir nefes aldı ve kucağındaki Berkan'a baktı. Gözleri dolmuştu yine. Fısıldayarak konuştum. "Onu bana ver. Güçsüz düşmüşsündür." İlk önce itiraz etti. Bir saniye bile elini yavrusunun üzerinden ayırmak istemediğini anlıyordum ama güçsüzdü. Taşıyamazdı Berkan'ı.

Sonunda onu kucağıma alabildim ve hızlıca arabaya yürüdük. İkiliyi arkaya bindirdim ve Kamber'in yanına oturdum. Camlar siyah olduğu için dışarıdan biri içeride kimlerin olduğunu göremiyordu. O yüzden pusuya düşme ihtimalimiz azalmıştı. Ama her ihtimale karşı arabayı inceledim. Bir tane silah bulmuştum. Kendi silahımı nerede bıraktığımı bilmiyordum ama ya Feza'larda ya da Rus'lardan kaçarken atmıştım.

Kamber göz ucuyla bana baktı ve sürmeye devam etti. Beş dakika içinde mahalleden çıkmıştık. Polisler ve ambulanslar daha yeni geliyordu. İstemsizce tısladım. "Geç kaldınız orospu çocukları."

Arabamız onlardan uzak bir şekilde geçti gitti. Hala rahat değildim ama kurtulmuştuk. Gözlerimi ovaladım. Sikeyim, hiçbir şey iyi gitmiyordu.

"Nereye gidelim?" diye sordu Kamber. Dudağımı yaladım. Nereye gidebilirdik? Neresi güvenliydi? Güvenli bir yer yoktu.

Aklımda olan tek şey onları İstanbul'dan çıkarmaktı ama Çınar geliyordu. Çınar gelince hep birlikte bu şehirden toz olmalıydık. Otele gidersek yakalanabilirdik. Burada bir evim yoktu, olsa bile gitmek tehlikeli olurdu. Kamber'in de evine falan gidemezdik. En iyisi buradan uzaklaşıp sahilde falan beklemekti.

GÖLGE BATAKLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin