3. Bölüm: Yaptıklarımın Bedeli?

12.4K 1.1K 288
                                    

Kaçmaya çalıştığımız şeyler neden her zaman bizi takip eder? Ben hayatım boyunca sadece bir şeyden kaçmak istemiştim. Yedi yıldır başarıyordum da. Neden şimdi biri gelip kilitli kapıyı zorlamak zorundaydı? Eğer o zorlayan şeyi ortadan kaldırırsam sahte mutlu hayatımız iyi mi gidecekti?

Neden yüzleşmekten kaçıyorduk insanoğlu olarak?

Karşımdaki sarışın adama baktım düz bir şekilde. Elimdeki silahı bırakmamıştım. Arkamdaydı ama bu adamın elimde silah olduğunu bildiğini biliyordum. O yüzden hızla etrafa göz attıktan sonra yakasından tutarak içeri çektim.

Galiba konuşmamız gerek konular vardı.

"Hey, yavaş ol biraz Alaz. Cidden hiç mi değişmez şu kabalığın..." Sırıtarak konuşan herifin yüzüne bakmadım ve salona sürükleyerek koltuğun birine fırlattım. Koltuğa zorla oturtulmuş olsa da yüzündeki gülümseme değişmemişti. Üstten bir bakış atarak konuştum. "Alaz değil. Şuan Berat adını kullanıyorum."

Dudaklarını büktü ve etrafa göz attı. "Böyle bir evde kaldığına inanamıyorum. Lüks mü desem kötü mü desem bilemedim. Sonuçta ikisini de yeterince tatmıştın zamanında..." Sinsi ifadeyi fark edebilmiştim. Bu herifi tanıdığımdan beri böyleydi. Onun yanında temkinli olmanız gerekiyordu. Dost da olsa düşman da olsa kendisi herhangi bir insana tehlike oluşturabiliyordu.

"Neden buradasın Kamber?"

Kendi adını duyunca gözlerini kıstı ve bana baktı. Bir şeyler arıyor gibiydi. Bulmuş olacak ki mırıldandı. "Gerçekten hiç değişmemişsin. Hala aynı ifade." Sinirim bozulmuştu.

"Yeter artık! Amacını söylesen iyi edersin." Silahımı kafasına doğrulttum. O sanki kendisine doğrultulan silah yokmuş gibi ayağa kalktı ve salonda yürümeye başladı. "Şimdi o küçük silahları mı kullanıyorsun? Alanın o değil gerçi. Buralarda bir yerlerde olmalı..." Kendi kendine konuşurken benim keskin nişancı silahımı aradığını biliyordum. Ona izin verdim.

"Aha! Buradaymış. Off hatırladığımdan daha ağırmış ya." Yüzünü buruşturarak son anda koltuğun altına itelediğim kutuyu aldı ve koltuğa koydu. Şifre girince açılmadı. Buna şaşırmış gibi yapsa da bunu beklediğini zaten biliyordum. "Neden değiştirdin ki şifreyi şimdi? Söylesene?" Ona dik dik baktım.

"Dökül." Buz gibi sesim odada yankılandı.

Kutu ile uğraşan elleri bir an duraksadı. Sarı saçları gözlerini kapattığı için gözlerini göremiyordum. Silahımı ona doğrultmaya devam ediyordum.

Derin bir nefes aldı. "Beni onlarla tanıştırmayacak mısın?" Kutudan ellerini çekerken ciddi bir sesle konuştu. Sonunda gerçek kişiliğine dönmüştü. Ben de yavaş yavaş değişirken konuştum. "Sanmıyorum."

Sarı perçemlerinin altından buz mavisi gözlerini benim siyah gözlerime baktı. Onun gibi geçit vermiyordum. O geçmişten gelendi ve ben geçmişten gelenlerle uğraşabilmek için geçmiş benliğime ihtiyaç duyuyordum.

Geçmiş benliğimden nefret ettiğim falan yoktu. Böyle çakallara karşı çıkabilen tek yanımdı o. Nefret etmem ihtimal dahilinde bile değildi.

"Onları görmek istiyorum." Sesi ile düşüncelerimden sıyrıldım. Bu herif ne demek istemişti? İkizleri görüp de ne yapmaya çalışıyordu. Gözlerim kısıldı. Gerilmiştim.

"Ben de onlarını görmeni istemiyorum dedim. Amacını açıklamaya ne dersin İsimsiz'in Kamber'i?" Kendi lakabını duyunca dudaklarında hafif bir titreme oluştu. Elleri ile hafifçe yanağına vurarak dikkatli gözlerini bana dikti. "O lakabı kaybedeli uzun zaman oldu. Ama senin lakabın yedi sene olmasına rağmen hala yaşıyor Aldacı."

GÖLGE BATAKLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin