19. Bölüm: Şuan Bilmesek Daha İyi

11.1K 818 1.6K
                                    

Bir kalp neden hızlanırdı? Sevdiği kişiyi görünce mi? Heyecanlanınca mı? Şaşırınca mı? Korkunca mı?

Emin değildim. Kalp denen organ zımbırtısı her daim hızlanmak için yer arıyordu resmen. Şuan boğazım acıyorken ve ölümüne endişeliyken birden bire o sesi duyunca donup kalmıştım ve istemsizce kalbim hızlanmıştı. Her kan pompalıyışında endişeden dolayı acıdığını hissedebiliyordum.

Ben endişeliydim.

Aynı zamanda galiba... biraz korkuyor olabilirdim. O herif beni ürkütüyordu.

İçimdeki delinin tamamen kenara çekilip beni yalnız bıraktığını hissettim. Kendi başımaydım. O zamanda beni kendi başıma bırakmıştı. İşine gelmeyince topukluyordu hep. O yüzden pek anlaşamazdık zaten.

Boris'e baktım sadece. Ona bakabileceğimi sanmıyordum. Morozov'ların lideri ona bakarken çok hafifçe yutkundu. İçinden en nadide küfürlerini ona ilettiğini hissedebiliyordum. O kadar dikkatli bakmasaydım kesinlikle göremezdim. Büyük ihtimalle o da görmüştü.

Şakağında küçük bir ter damlası birikirken, "Neden buradasınız Bay Vasiliev?" diye sordu. Arkamda kaç kişi vardı? Tek korkusu onu gördüğü için olamazdı. Eminim arkasında çok güvendiği adamlar vardı. Hareket etmemek ve kendimi belli etmemek için kassam da şuan merkezde olan kişilerden biri de bendim.

Sonuçta Türkiye'den gelmiş Rusya'da, Vasiliev'lerin bölgesinde katliam yapmıştım. Teknik olarak ölenler Morozov'lardan olsa da Rusya Vasiliev'lerin sayılırdı.

Vasiliev'ler bana istediğini yapma hakkına sahipti. Dilimi ısırdım. Kendime gelmeliydim.

Bir adım sesi duydum. Boris gözlerini arkamdaki bir yere dikmişti, başka bir yere bakmaya cüret bile etmiyordu. Kemerinde bulunan antika silah gözüme çarptı. Boris hala silahlıydı. Acaba kullanma cüretinde bulunur muydu? Benim işime gelirdi.

"Nedenini mi soruyorsun bana, Boris?" diye mırıldanan ses ifadesizdi. Ne söylediklerinden ne de yüz ifadesinde bir şey anlamamış olsa gerek, Boris gittikçe daha da kasılmaya başladı.

Karşısındaki adam, Vasiliev'lerin başı, büyük yedilinin bir üyesi, Rus'ları kara tarafta temsil eden kişi ve baş rakibiydi. Boris Morozov şuan ne adamları ne onun ne de benim önümde rezil olabilirdi. Kendisi bir Morozov'du yani... ağırlığını koyması gerekiyordu.

"Burada özel bir hesaplaşma var, Bay Vasiliev. Size herhangi bir sorun çıkarmayacağımıza emin olabilirsiniz." derken sesinde gizli bir, "Bas git" tonu vardı. Arkamdaki adamın nasıl bir tepki verdiğini görememek sinirimi bozuyordu.

Bu benim neden sinirimi bozuyordu, yahu?

Kasılmış çenemi serbest bırakırken ikizlere baktım yandan. İkili arkalarındaki adamların onları bırakması sayesinde daha rahat görünüyorlardı. Doğrudan Boris ve onun konuşmalarını dinlerlerken bir şeyleri anlamaya çalışıyorlardı sanki. Onlara gözümü dikerken bana bakmalarını umdum.

Eğer bir tür çatışma çıkarsa direk topuklayacaktık. Yandaki kırılmış büyük pencereye bakarken onların bulunduğu bölgeyle uzaklığını anlamaya çalıştım. Eğer olay çıktığı an koşarlarsa üç saniyede oraya varırlardı ben zaten yakındaydım... Yani kurtulabilirdik.

Tabi bu Morozov pezeveginin tavrına bağlıydı. Bir delilik yapıp... Vasiliev'lere silah çekebilirdi. Kesinlikle böyle bir şey yapması için dua etmiyordum, deli misiniz?

"Öyle mi?" diye mırıldandı sesinde düz ve hafif alaycı bir ton varken. Sonra bakışların ağırlığını sırtımda hissettim. Hassiktir... Neden varlığımı hatırlatma gereği görüyordu? Şu büyük yedili patronlarının benimle bir sorunu mu vardı?

GÖLGE BATAKLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin