31. Bölüm: Bize Ait Olanı Almaya Geldik

10K 612 610
                                    

Yaklaşık bir dakika önce masamıza bir hiçmiş gibi gelip köpeğiyle birlikte oturan adam beni şaşırtabilmişti. Hazırlıksız yakalanmıştım, Bay Matthew Morales'i burada görmeyi beklemiyordum.

Özellikle bu şekilde.

Ceketini rahatça çıkarıp sandalyesinin arkasına asmıştı ve boş bardaklardan birini alıp kendisine şarap doldurmuştu. -Şarap şişesini Douglas Wesley'in önünden almıştı. Douglas'ın ona attığı bakış görülmeye değerdi.-

Kimsenin ruhu duymadan masaya kadar gelmişti. Büyük ihtimalle içeride adamı vardı o yüzden haber alamamıştık. Bu can sıkıcıydı. Bir düşman da gelebilirdi ve şuan burada başka tür karmaşa olabilirdi. Karolek'in canı her an tehlikedeydi ve benim onu korumam öncelikli görevimdi. Kendimi başarısız olmuş gibi hissediyordum.

Kahverengi saçlı, çakır renkli gözlü Amerikan adam yaklaşık bir dakika boyunca kimsenin çıtının çıkmadığı masaya bir bakış attı yüzünden eksik etmediği sırıtışla. Onu daha önce sadece fotoğraflarda görmüştüm. Bir de duyduklarım vardı tabii. İflah olmaz birisiydi ve daha çok saha adamıydı.

Şuan önemli bir konu konuşuyorduk ve birden bire yabancının araya girmesi elbette sağlıklı değildi. Karolek'e göz ucuyla baktım. Duygusuz gözlerle eline ne zaman aldığını bilmediğim şarap kadehini inceliyordu. Şakağımdan bir ter damlası süzüldüğünü hissettim. Elim silah için kıvranıyordu, şuan güçsüz hissediyordum.

Matthew Morales gardımı almak istememe sebebiyet oluyordu.

Elim istemsizce belime doğru gitti ama elimin üzerinde birden başka bir sıcaklık hissettim. Ölümcül gözlerim tamamen Matthew'e odaklanmışken dışarıyla bir nevi bağlantımı kesmiş olmalıyım ilk önce bu teması adlandıramadım sonra şaşkınlıkla gözlerimi kıstım. Karolek hala düz bir ifade ile masaya bakarken elini elimin üzerine koymuştu. Duraksadım.

Sonra eli elimi okşadı ve belimden uzaklaştırdı. Göz ucuyla ona bakmak istesem de bakmadım çünkü buradaki kurtlar şüphelenebilirdi. Hata yapma gibi bir lüksümüz yoktu.

Elimi belimden uzaklaştırırken bana vermek istediği mesajı kavradım. 'Sorun yok.'

Sadece gelecek hamleyi beklemeye karar verdim. Matthew Morales sessizlikten sıkılmış olacak ki derin bir nefes verdi. "Hadi ama..." diye homurdandı ilk cümlesi. En azından masada otururkenki ilk cümlesi.

"Ben gelince sessizleştiniz. Konuyu bilmediğimi düşünmüyorsunuzdur umarım?"

Karolek buz gibi olan gözlerini ona çevirdi. "Bay Matthew, nereden bildiğinizi sorabilir miyim?" diye kibar bir şekilde sorarken ses tonunun ardında mızraklar vardı. Matthew Morales gözleri kısılana kadar sırıtarak şarap bardağının dibindeki şarabı da bitirdi. Douglas gözlerini devirdi.

"Bu önemli midir sizce Bay Vasiliev?" diye sordu anlaşılmaz bir tonda. Gözlerimi Emanuel'e diktim ister istemez. Matthew Morales'ten çok o tehlike oluşturuyordu bu masada. Piercingli kaşına bir bakış atarken çıkartmış olduğunu fark ettim. O da buz gibi gözlerle bana, Aleksi'ye ve Joseph'e bakışlar atıyordu. O da düşünüyordu ki en büyük tehlike patronlar değil bizlerdik.

"O gün toplantıya gelmediniz." diye araya girdi Douglas. Matthew'in bakışları ona çevrildi. Çakır renkli gözleri ışığın altında parıldıyordu. Elini masanın üzerine bırakırken, "Gelemedim." diye düzeltmede bulunma ihtiyacı hissetti. Sonra bakışlarını bana çevirdi. "Bay Baştanyakan'ın sonunun ne olacağı kararı verilirken elbette orada bulunmak isterdim ama işlerim vardı. Zaten tahmin ettiğim şey oldu o yüzden pek de bir şey kaçırmış sayılmam, değil mi?"

GÖLGE BATAKLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin