Ara Bölüm: Felaket Bazen Hem Alır Hem Verir (Part 2)

8.5K 416 890
                                    

Uzun zaman sonra geldim. Alırım bir hoş geldin! Bu arada sondaki notu okumak isteyebilirsiniz yeni hikaye olursa diye bir şeylerden bahsettim. Ha şimdiden uyarayım uzun bir bölüm oldu. Haha. İyi okumalar hepinize!

Yaklaşık bir aydır buradaydım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yaklaşık bir aydır buradaydım. 

Ethan Morales denen şahısla karşılaşalı, dünyanın felakete sürükleneli ve onlarla tanışalı bir ay olmuştu.

Önümdeki mikroskoba dalgın dalgın bakarken birden bire duraksadım. Şuan yaşananların gerçekliği bazen hiç de inandırıcı gelmiyordu. Garip canavarlar her yerdeydi ve insanoğlu her geçen gün yok olmaya yaklaşıyordu. İlk başta direk şehirlere saldıran canavarlar resmen insanoğlunu yok etmeye ant içmiş gibiydi. Helikopterle gelirken gördüğüm görüntüyü hala unutamıyordum. Bir şehri sadece bir tane canavar yerle bir edebilmişti.

"Denizdeki cidden şerefsiz." diye mırıldandığını hatırlıyordum Douglas'ın. Yaklaşık bir aydır bu güvenli alandan dışarı adım atmadığım için onu ve türevlerini görmemiştim.

Bunun için üzülmüyordum tabiki de! Kim öyle bir yaratığı ilk elden görmek ister ki?!

Neyse bu bir ay içinde ben elbette ki  Ethan Morales'e söz verdiğim gibi buradaki ekiple araştırmalara girişmiştim. 

Ana konumuz ise şuydu: Bu canavarları nasıl kontrol edebiliriz?

O konuyu bulmaya çalışırken birçok yeni özelliklerini fark ediyorduk. Şimdi soran olacak bir tane örnek olmadan nasıl araştırıp bulacaksınız diye.

Buranın askeri birliği nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde bir tane o uçan canavarlardan yakalayabilmişti ve biz araştırabilelim diye getirmişlerdi.

Askeri birliğin toz ve kan içindeyken geldikleri zamanı dün gibi hatırlıyordum. Daha çok birinin halini hatırlıyordum gerçi.

Yarbay Vasiliev.

Mikroskoba bakarken aklıma gelen seksi görüntüyle sıçradım birden bire. O adam insan falan değildi. Asla o bakışı unutmayacaktım. Arkada bağlı ve kafese kitlenmiş canavar varken bana bakarak, "İyi kullan." diye mırıldanmıştı.

Elimle kendimi yelledim. Etrafa bir bakış attım aynı zamanda. Herkes harıl harıl çalışıyordu. Birkaç kişi ayakçı çocuğa bağırdı bir şeyler isterken. Dalıp gitmemi kimse görmediği için şanslı hissettim kendimi.

Bir gözümü kıstım ve kafamı mikroskoba yaklaştırdım. İşimi yapmam gerekiyordu. O sırada biri  sandalyesini bana itti. Refleksle ona baktım. Bana sırıtan kadın tanıdıktı. İlk geldiğimde bana burayı tanıtan kişi. "Lindie." diye mırıldandım gülümserken. İyi arkadaştık. Dedikodu falan yapıyorduk. Her bir boku biliyordu kardeşiyle sağ olsun bana da yetiştiriyordu.

Lindie otuz iki diş sırıtırken, "Ah, hala doku örneğini mi inceliyorsun?" diye sordu. Gözleri kocaman açılmıştı. Sırıttım onun merakına ve, "Ne o çok mu bakmak istiyorsun?" diye mırıldandım hafifçe neşeli bir sesle. Aramız baya iyiydi o yüzden onun yanında rahat hissediyordum. Lindie yüzünü buruşturdu ve, "Aman kendiminki bana yeter. Kalsın. Sen onu bunu bırakta gel biraz dedikodu yapalım sıkıldım." diye mırıldandı saçını geriye atarak. 

GÖLGE BATAKLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin