40. Bölüm: Korkutucu Gelecek

5.9K 572 848
                                    

Her şey bir anda oldu.

O konuşmadan sonra acilen Rusya'ya dönmemiz gerektiğinin farkındaydık. S'in arkadan verdiği mesaj eğer doğruysa çok kötü şeyler olacaktı. Şahsen ümit ediyordum ki bu kötü olaylar bizi hazırlıksızken yakalamasın diye.

Tamamen hazırlıksız yakalamıştı.

Uçağa binmeden önce Karolek'e gelen telefon bir şeylerin başladığını haber vermişti.

"Bay Vasiliev, lütfen hemen geri dönün!" demişti Rishim endişe dolu sesle. Ben de endişe dolu gözlerimle yüzü kasılmış olan Karolek'e bakmıştım.

"Ortalık şuan tamamen karıştı."

Wang ShiRong, Feza Gökmen Çelebi tarafından sabaha karşı beşte kaçırılmıştı.

"Bu..." dedim elindeki telefonu kıracakmış gibi sıkan Karolek'e bakarken. Gözlerim şaşkınlıkla büyümüştü, bunu beklemiyordum. "Nasıl olabilir... Feza... Yok artık."

Elimle yüzümü kapadım ve dişlerimi sıktım. Karolek hafifçe koyulaşmış sarılarını odaklandığı yerden ayırmadı ve, "Bizde bir şey var mı?" diye sordu sert bir sesle. Önceliği elbette Vasiliev ailesiydi. Eğer cidden bir şeyler başladıysa Vasiliev ailesinde de sıkıntılar çıkması olasıydı. Buna kesinlikle hazırlıklı değildik. Zaten aldığımız haberin şoku hala üstümüzdeyken ve cidden büyük bir tehdit altındayken, daha her şey ne kadar kötüye gidebilirdi?

"Şuan hala araştırıyoruz efendim. Tam olarak emin olunca sizi bilgilendirmek isterim." derken sesindeki ton hala endişesini belli ediyordu. Rishim'in sesini ilk kez bu kadar katı duyuyordum. Karolek bir süre sessiz kaldı ve, "Tamam, daha sonra beni bilgilendirin. Hızlı bir şekilde gelmeye çalışacağım." dedi. Rishim de onu birkaç kelime ile onaylarken telefonu kapatmıştı bile.

Yandan ona bakarken ağzımı bir şeyler demek için açtım. Endişeden hafifçe terlemiştim. Yutkundum. S'in bizi oyalamış olma ihtimali bile sinirimi bozuyordu. Ayrıca, Feza...

Bunu olma ihtimali her zaman aklımın bir köşesinde vardı ama bu kadarını da asla beklemiyordum... Eğer o ihanetini göstermişse bu saatten sonra birçok kişinin gerçek yüzü ortaya çıkacaktı. Belki de çıkmıştı bile. Haberleri almamız zaman meselesiydi.

Uçağa doğru yürürken, "Karolek..." dedim. Bana bir bakış bile atmadan seri adımlarla ilerlemeye devam etti. Ne diyeceğimi bilemez haldeyken, "Feza olayı... Belki de daha ciddiye almalıydık..." diye mırıldandım. Karolek'in adımları sesimle yavaşladı. Onu bekledim, belli ki bir şey söyleyecekti.

"Kendini herhangi bir konuda suçlama." dedi sert bir sesle. "Sen doğru olanı yaptın. Aptal olanlar onun kadar şüpheli birini serbest bırakanlardır."

Daha fazla yorum yapmadım. Zaten üstüne bir şey diyemezdim. Haklıydı, suçlu ben değildim. Ama içimdeki küçük bir yer onun bu işlere bulaşmasının nedenleri arasında benim de olabileceğimi söylüyordu.

Kafamı iki yana salladım ve o düşünceleri yok ettim.

Saçma sapan olaylara girmenin bir anlamı yoktu, sadece gelecekte olacaklara odaklanmam gerekiyordu.

Hazır olmalıydım. Çünkü hiç de iyi şeyler olmayacaktı.

***

Bizi alan arabanın içine hızlıca binerken Moskova'nın yolları kalabalıktı. Güneş bugün daha az ısıtıyordu insanları sanki. Karolek arabaya oturdu ve üzerini düzeltti. Şoför gaza basıp yola çıkar çıkmaz bilgi vermeye başlamıştı bile.

GÖLGE BATAKLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin